Euro/dolar paritesi de ihracatçıyı terk ediyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Hamit Bozkurt / Eski Maliye Müfettişi

Euro/dolar paritesinde özellikle son 2 yıldaki yükselme cari açığın daha da büyük olmasına engel oldu. Deyim yerinde ise Türkiye'nin gökten düşen şansı idi. Bu şans ihracatçıların daha rahat nefes almalarına imkan yaratıp şikayetlerini azaltıyordu.

İhracatımız çok büyük ölçüde Euro bölgesine ve paraları dolar karşısında Euro paralelinde hareket eden ülkelere yapılırken, işalatımızın çoğu dolar bazında olduğundan paritedeki yükselme dış ticaret dengemize katmerli, yani birkaç yönden destek veriyordu.

- Birincisi ihracat yaptığımız ülkelerin paraları dolara karşı güçleniyorlar ve ihracatçımızın bu paralar cinsinden satış gelirleri Türk Lirası ve ABD Doları cinsinden kullandıkları girdi ve ara mal maliyetlerini karşılamada nispi bir rahatlamaya sebep oluyordu. İhracatçılarımız bu sayede güçlükle de olsa rekabet edebiliyorlar ve teselli buluyorlardı. Paritedeki trendin tersine dönmesi ihracatçılarımıza rekabet gücü veren bu desteğin de yok olması, hatta tersine dönmesidir. İhracatçıların dolar bazlı maliyetleri YTL cinsinden daha çok yükselecek Euro ve benzeri bazlı gelirleri YTL cinsinden o şekilde yükselmeyecektir. Türkiye'deki enerji gibi YTL girdileri de dolar endeksli bir şekilde yükselecektir. Yüksek faiz-düşük kur politikası musibeti de bugünkü gibi sürdürülürse daha önce ucu ucuna maliyetlerini ancak kurtaran bir kısım ihracatın artık zarar eder hale gelmesi nedeniyle yapılamayacağı ve ihracatın hem miktar olarak hem Euro ve benzeri tutar olarak eskisi gibi artmayacağı, muhtemelen azalacağı beklenmelidir.

- İkincisi parite lehte gelişirken örneğin 100 Euro'luk bir ihracat daha önce parite 1.30 iken 130 dolar oluyordu. 2008 yılında parite 1.57'ye yükselince 100 Euro'luk aynı ihracat 157 dolar oluyordu. Bu örnekte olduğu gibi aslında ihracat aynı olduğu halde istatistiki dolar bazında verip ihracatımız 130 dolar dan 157 dolara yükseldi, yüzde 21 arttı diyorduk. Tabii ki bu dolar cinsinden doğru fakat riyalı bir ifade idi. Mesela ihracat rakamları yüzde 38 artı diye duyurulduğunda gerçekte (Euro bazında) 138/121= Yüzde 14 artmıştı. Şimdi parite ters trende girdiği için muhtemelen ekim ayından itibaren şimdiye kadarki parite kaynaklı artışlar yerine parite kaynaklı azalışlar göreceğiz. Yani aynı miktardaki Euro ihracat dolar cinsinden azalmış olacak. Ne var ki, yukarıda birincisi diye başlayan paragrafta belirttiğim sebeple, mevcut yüksek faiz-düşük kur politikasına, sahte cennet aldatmacasına devam edildiği sürece Euro bazında bile ihracatı aynı seviyede sürdürmek mümkün olamayacaktır.

Hükümet bu musibet politikayı, riyalı bir şekilde, Merkez Bankası'nın üstüne atarken, gerçekte en az yerel seçimlere kadar maksadına uygun bu geçici sahte cennet politikasını Ekonomi Bakanı, Merkez Bankası Başkanı ve geleceğimizi sömüren faizci global fonlar birlikte yönetmektedirler.

- Üçüncüsü ihracatımızın ezici çoğunluğunu yaptığımız Avrupa ve Asya global krizden şimdiye kadar ciddi bir şekilde etkilenmemişti. Son veriler krizin nihayet Atlantiği aşıp Avrupa'ya, Pasifiği aşıp Asya'ya yayılmaya başladığını göstermektedir. Bu da birinci sebep altında belirttiğimiz ihracatçımızın rekabet gücü kaybetmesi sebebinden ayrı olarak, ona ilaveten bu ekonomilerin daralması, büyümelerinin yavaşlaması ihracatımızı olumsuz etkileyecektir.

İşte bu ahval ve serait altında bugünden itibaren yüksek faiz-düşük kur politikasına devam edilirse, şimdiye kadar gaflet ve delalet mi acaba dediğimiz husus gaflet ve delalet olmaktan çıkar, ne olur bilmem.

Ama bildiklerim şunlar. Kemal Unakıtan birkaç ay önce cari açık problem değil finanse edebiliyoruz demişti. Arkasından da nasıl finanse edilebileceğine ışık tutarcasına yine bir yetkilimiz biz ormanları iyi idare edemiyoruz özelleştirip satalım demişti. Ekonomi Bakanı da bir televizyon programında cari açık hükümetin başarısıdır demişti ve cari açığı iyi anlamak gerekir diyerek neredeyse övmüştü. Başka bir Bakan Sn. Ekren de açığın finansman yollarını (yani belayı besleyip büyütme yollarını) araştırmak üzere komisyon kuracağını söyledi. Bu konuda hakkını vermek gerek Sayın Başbakan "Cari açık gibi ciddi bir problemimiz var kimse çözümü için katkıda bulunmuyor" diye sadece eleştirip çözümü için fikir beyan etmeyenlere serzenişte bulunmuştu. En azından diğerlerinden farklı olarak problemin varlığını ve ciddiyetini açıkça belirtmişti. Bunda da garip olan husus, problemin en önemli sebebinin yüksek reel faiz-düşük kur politikası olduğundan, bunların makul ve rasyonel seviyelere getirilmesinin cari açık problemini büyük ölçüde çözeceğinden habersizmiş, hiç duymamış gibi konuşuyor olmasıydı. Halbuki, hadi bazı bakanlarının nasıl konuştuğunu yukarıda belirttik, ancak bu konu en azından muhtelif kimselerce basında defalarca yazılıp tartışılmıştı.