Faktoring ve geleceği
İsmail EMEN / İ.Ü. İşletme Fakültesi Öğretim Görevlisi
Bir meslek odası başkanının "faktoringcilerin kucağına düştük" diyerek yakınması bu yazıyı yazma nedenim. Türkiye'de kurulan ilk faktoring şirketinin genel müdürlüğünü ve Faktoring Derneği'nin kurucu ve iki dönem başkanlığını yaptım. Mevzuatının oluşturulmasında sayısız Ankara ziyaretleri ile emeği olan birisi olarak, bu tür demeçlerle sektöre gerçekten haksızlık yapıldığına inanıyorum. Tefecilikle faktoring özdeşleştiriliyor gibi bir anlam çıkıyor bu demeçlerden. Dünyanın önemli faktoring şirketlerinin heyula gibi ofislerini ziyaret ettim. Muhtelif kongrelerine katıldım. Sektöre yıllarını vermiş insanlarla tanıştım. Başka ülkelerde böyle bir anlam yüklenmeyip de bizde olayın bu yöne çekilmek istenmesini gerçekten anlamak zor ve üzücü.
Faktoring daha bankacılık ortada yokken, dış ticaretin bir ödeme aracı olarak kullanılmaya başlanmış ve özellikle 1960'lı yıllardan itibaren bütün dünyada genel kabul görmüş yaygın bir finansman tekniği olarak kendine yer edinmiştir. Tıpkı finansal kiralama gibi, tıpkı forfaiting gibi modern finans dünyasının geliştirip yaygın olarak kullandığı bu teknik, ülkemize ihracat bedelinin peşin getirilmesinden, vadeli uygulamasına geçişle gelmiş alternatif bir "garanti,tahsilat ve finansman" tekniğidir. 1990'lı yıllardan itibaren ülkemizde peş peşe kurulan faktoring şirketleri, milletlerarası entegrasyonlarını tamamlayarak çok önemli cirolara ulaşmıştır ve daha da ulaşmaya devam edeceklerdir. Daha sonraki yıllarda ihracatın finansmanından yurtiçi faktoring uygulamasına geçen şirketlerimiz, yurdun hemen hemen her tarafında ama özellikle İstanbul'da yoğun bir faaliyet içindedirler.
Daha önce Hazine Müşteşarlığı'nın denetiminde olan bu şirketler, BDDK'nın kurulması ile birlikte denetim ve gözetimleri BDKK'ya verilerek, çağdaş bir yapıya kavuşturulmuşlardır. Eski uygulamalardan kaynaklanan, ikrazatçılıkla karıştırılan sektör, bugün gerek fiyatlama, gerekse işlemlerindeki sürat ve hizmet kalitesi bakımından değme bankalarla yarışacak düzeydedirler.
Türkiye'de faaliyeti geçişlerinden itibaren bazı bankaların yanlış tezvirlerine maruz kalan faktoring şirketleri yıllardır bu yanlış ve maksatlı tezvirlerle mücadele etmekte ve mecbur olmadıkları halde kendilerini savunma gereği duymaktadırlar. Sanki faktoring yapan firmalar, bankalardan kredi alamayan kuruluşlarmış gibi yanlış ve maksatlı yayınlarla sektöre soğuk baktırılmakta ve çalışmaktan çekinmekteydiler. Geçen zaman bu yanlış anlayışı kırmış ve ülkenin en saygın kuruluşları dahi bu gün faktoring şirketlerinin müşterisi olmuşlardır.
Bu ülkeyi yönetenleri veya reel sektörün bazı yöneticilerini anlamak gerçekten zor. Kendilerini bankalar karşısında yalnız bırakmayan ve makul bir alternatif olarak reel sektöre destek olan faktoring şirketlerine arka çıkmak yerine yanlış ve talihsiz demeçler veya yanlış bakış açıları ile köstek olmaktadırlar. Bu gün fiyatlama politikaları ve sundukları faiz oranları bakımından, bankalardan hiçte geri kalmayan faktoring sektörüne sahip çıkmak başta onların görevidir. Fevkalade değerli kadroları ve yöneticileri olan bu şirketler, dünyadaki emsalleri içinde de çok ayrı bir yere sahiptirler. FIC gibi sektörün dünyadaki en büyük zinciri ülkemizdeki bu gelişmeyi hayranlıkla izlemekte, zaman zaman şirketlerimizi ödüllendirmektedir. Bazı yöneticilerimiz de milletlerarası faktoring zincirlerinde önemli görevler üstlenmektedirler. Bu konuda geriden gelip, kısa zamanda onları geçtiğimizi rahatça söyleyebilirim.
Bindiğimiz dalı bilmeden anlamadan baltalamayalım, yerli yersiz demeçlerle onları üzmeyelim. Özellikle söylüyorum. Çok tutulan bir reklam sloganıdır. "Try it, you like it." Gerçekten hüküm vermek istiyorsanız deneyiniz onları seveceksiniz. Kendinize daha yakın bulacaksınız. Faktoring geleceği çok parlak bir sektör.