Fark edilmeyen bir kitle imha silahı: Konutlar
H. Yener GÜR'EŞ / Türk Yapısal Çelik Derneği Genel Sekreteri
Bazı düşünürler tarafından "21. Yüzyılın insanlığın doğal afetlerle mücadele dönemi olacağı" söylendi. Şimdi üst üste yaşanan deprem, tsunami, sel, hortum ve benzeri doğa olayları akla "bu yaklaşım acaba doğru mu?" sorusunu getiriyor, hatta doğruluyor.
Buna karşılık yapılması gereken iki şey var: Birincisi doğayı tahrip etmekten vazgeçmek, ikincisi bu koşullara uygun önlemler almak.
Türkiye 1999 depremini yaşadı. Türk Yapısal Çelik Derneği çeşitli platformlarda çeliğin niçin ve nerede kullanılması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Bunu yaparken, etik anlayışımızın gereği olarak, insanların korkusunu kullanıp bundan çıkar sağlanmaması konusuna büyük özen gösterdik. Böyle olunca da, daha medyatik yaklaşımlar insanların ilgisini çekti ve kısa bir süre sonra da bütün bunlar unutuldu.
Oysa gelişmiş ülkeler olaya farklı pencereden bakıyorlar. The New York Times konuyu http://www.nytimes.com/2010/03/12/greathomesanddestinations/12iht-resteel.html adresindeki "Deprem Dünyayı Sarsarken, Çeliğe İlgi Arttı" başlığı altındaki makalede inceliyor. Colorado Üniversitesinde deprem uzmanı olan Roger Bilham, geçen hafta gezenin patlayan nüfusunun "fark edilmeyen bir kitle imha silahı: konutlar" ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Makalede, bir yandan çeliğin deprem karşısındaki avantajları ile neden ve nerelerde kullanılmak zorunda olduğu anlatılırken, diğer taraftan Çin'in bu konudaki girişimlerinden ve Living Steel projesinden söz edilmektedir.
Yanlış yapılaşmanın ciddi bir tehdit olduğu biliniyor, ama bunu yalnızca Elazığ'da yıkılan kerpiç evlerle sınırlı tutmamak, İstanbul'un merkezinde yaşadığımız binaların bir çoğunun da aynı şekilde tehdit olduğunu gözden kaçırmamak gerek.
Yapısal Çelik Eğitim ve Araştırma Merkezi; iki yıla yaklaşan bir süredir, bir çelik bina yapımcısı üyesinin desteğinde ve öncülüğünde, İstanbul Teknik Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile koordinasyon içinde bir hazırlık çalışması yürütmektedir. Projenin amacı; afet sonrasında en olumsuz arazi ve iklim koşullarında dahi birkaç ay içinde kalıcı konutların yapılması ve oturuma açılmasıdır. Bu KAMAG projemizin kısa bir süre içinde ilgili bakanlığa sunulması için girişimler başlatılmıştır.
İnanmaktayız ki; "İstanbul Depremi olacak mı, olmayacak mı?" veya "bu depremde on binlerce kişi mi, yüz binlerce kişi mi hayatını kaybedecek" tartışmaları yerine derhal bir şeyler yapılması gerekmektedir. Oysa, önlem almak için büyük bütçelerden söz edilmekte, bunun adeta olanaksız olduğu ima edilmektedir. Doğru yapı malzemesi seçimi bir bilinç ve planlama işidir. Bu ise sanıldığı kadar pahalı değil ama güç ve sabır isteyen bir iştir. Üstelik uzun vadede çok sayıda insan hayatının kaybı, ülke ekonomisinin çöküşü ve belki de çok daha vahim sonuçlara karşılık alınacak önlemlerin bedeli ve getirileri bir kere daha düşünülmelidir. Üstelik bunlar 17 Ağustos'tan 17 Ağustos'a değil sorun çözülene kadar devamlı düşünülmelidir.
Bünyesindeki çelik üreticisi, çelik yapı tasarımcısı ve yapımcısı sanayici üyelerle birlikte 24 üniversiteden 70'in üzerinde akademisyen üyesinden güç alan Türk Yapısal Çelik Derneği tüm bilgi ve birikimlerini bu yolda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile paylaşmaya hazırdır.
Neden çelik ve nerede çelik
Aslında kullanılacak yapı malzemesine göre doğru projelendirilen ve doğru yapılan hiçbir yapı depremde yıkılmaz. Buna karşılık Türkiye'de çoğunlukla her koşulda aynı tip yapı malzemesine başvurulmaktadır. Çelik adeta unutulmaktadır. Buna karşılık, depremin bir yapı üzerindeki etkisi iki faktöre bağlıdır; "depremin ivmesi" ve "yapının kitlesi". Depremin ivmesi binadan binaya değişir mi? Hayır. Binanın kitlesi değişir mi? Evet. Öyleyse, statik tasarım kurallarına uymak koşuluyla yapıyı ne kadar hafifletirsek, depremin etkisini de o oranda azaltabiliriz. Peki, çelik yaparsak ne olur? Taşıyıcı sistemi; hadde profil veya halk arasında ağır profil dediğimiz malzemeyle yaparsak binanın ağırlığı projesine bağlı olmakla birlikte yaklaşık betonarme binanın 1 / 3 ile 2 / 3'ü arasında olabilir. Üç kata kadar hafif çelik yapılarda bu rakam daha da çarpıcıdır ve 1/15'e kadar düşebilir.
Bu hafifliğin depremin bina üzerindeki etkimesini azaltmanın yanında ikinci bir avantajı da zemin konusudur. Binanız ne kadar hafif olursa temel ile sağlam zemin ihtiyacı da o ölçüde azalmaktadır. Türkiye'de bir deprem oluyor, sonra kalıcı konutlar için sağlam zeminli bir yer arayacağız diye uzun süre bekliyor ve araştırıyoruz. Hafif binalarda bu ihtiyaç da önemli ölçüde azalmaktadır. Örneğin Adapazarı gibi gevşek zemine sahip bölgeler için hafif yapılar yararlı değil adeta zorunludur denebilir.
Yapı malzemesinin hafif olmasının diğer bir avantajı da taşınabilirliğinin artmasıdır. Üyelerimizden biri 15 gün içinde 100 m2 bir binayı imal etmiş, uçakla Arjantin'e sevk etmiş ve kısa süre içinde monte etmiştir. Bu örneğe benzer olarak, geçtiğimiz günlerde yaşanan Haiti depreminden sonra Dünya Çelik Derneği (WSA) hafif çelik yapı yapacak firmalardan 48 saat içinde teklif alacağını duyurdu, üyelerimizden bazıları bu çağrıya olumlu yanıt verdiler. Neden? Çelik yapıların nakli diğer yapı malzemelerine oranla daha kolay ve yapım süresi de çok kısa.
Tabii burada, bina gereksinimlerinden de bahsetmek gerekir. Örneğin geniş açıklıkların geçileceği yapılarda çelik en uygun malzemedir. Bir de deprem tasarımı konusu var. Binayı kullanım amacına uygun olarak istenilen sağlamlıkta ve süneklikte tasarlayabilirsiniz. Örneğin cerrahi bir operasyon esnasında deprem olursa, bırakıp kaçamazsınız. Öyleyse bu bina ona göre dayanıklı olmak zorundadır. Depremde çalışır durumda kalması gereken kamu yapıları ile depremde açık kalması gereken hayat yolları üzerindeki yapılar ve köprüler de buna göre tasarlanmalıdır. Diğer taraftan yapımcı, kurallara uymak koşuluyla "bina hasar görebilir, ama yıkılmasın ki insanlar binayı terk edebilsinler" diye düşünebilir. Özetle, yapının kullanım amacına göre farklı deprem dayanımları istenebilir, hatta istenmelidir. Depreme dayanıklılık derecesi konusundaki istekler maliyeti doğrudan etkilediğinden, seçim objektif ölçütlere göre yapılmalıdır. Deprem dayanımı yüksek ve sünek yapılarda da çelik en uygun yapı malzemesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bütün bunlardan sonra, çeliğin tamamen geri dönüşümlü bir malzeme olması, kuru duvarlı çelik yapıların enerji tasarrufuna yardımcı olacak özelliğe sahip olması, sürdürülebilirlik açısından sağladığı yararlar da ayrıca göz önünde tutulmalıdır. Ve unutulmamalıdır ki, bu
gezegeni tahrip edersek yaşayacağımız başka bir gezegen bulamayabiliriz. Dileriz, ülke olarak çeliğin nerede ve ne zaman kullanılacağının bilincine bir an önce varırız ve önlemleri ertelemek yerine hayata geçiririz.