FATF Bildirilerinin Türkiye Açısından Önemi

Ali Kemal YILDIRIM / Bankacı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Aklama ve terörün finansmanı ile mücadele kapsamında en önemli uluslararası kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü (FATF: Financial Action Task Force), 1989'da Paris'te toplanan G-7 (artık G-8) zirvesinde alınan kararla, aklama konusunda politika ve standartlar üreten bir organ olarak kurulmuştur.

11 Eylül 2001 tarihinden sonra çalışma alanına terörün finansmanı ile mücadeleyi de dâhil eden FATF'ın halen 33 ülke ve 2 bölgesel kuruluş olmak üzere toplam 35 üyesi bulunmaktadır. FATF tarafından 1990 yılında çıkarılan, 1996 yılında gözden geçirilerek yayımlanan ve 2003 yılında tekrar yenilenen 40 Tavsiye ile terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik 9 Özel Tavsiye Kararı, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele için yasal, finansal, operasyonel ve uluslararası işbirliği konularında üye ülkelerce uyulması gereken standartları oluşturmaktadır.

Dünya Bankası ve IMF finansal ve yapısal yardım programlarından yararlanan ülkelerden suç gelirleriyle mücadele etkin bir rol üstlenmelerini talep etmektedirler. Doğrudan yaptırım gücü bulunmayan FATF'ın etkinliği de bu kurumlar vasıtasıyla artmaktadır.

FATF, üye ülkeler arasında yer almamakla birlikte suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda yayınlanmış olan standartlara uygun hareket etmeyen ülkeler veya bölgelerlerle ilgili tedbir alınmasını sağlayacak bir mekanizma da kurmuştur.

FATF bu tavsiye kapsamında yapmış olduğu çalışmaları 2000 yılının Haziran ayında hayata geçirmiştir. Haziran 2000 ile Ekim 2006 arası devam eden ve aralarında Endonezya, Filipinler, İsrail, Lübnan, Macaristan, Mısır, Nijerya, Rusya Federasyonu ve Ukrayna'nın da bulunduğu 20'den fazla ülke FATF tarafından İşbirliği Yapmayan Ülke veya Bölgeler (NCCT: Non-Cooperative Countries or Territories) listesinde açıklanmıştır. Mevcut ekonomik ve finansal yapıda ülkelere karşı tedbir uygulanması o ülkeler için hem maddi hem de itibari risk anlamına gelmektedir. Bu sebeple İşbirliği Yapmayan Ülke veya Bölgeler listesinde yer alan ülkeler listeden çıkabilmek için yasal ve kurumsal yapı oluşturmaya, kurdukları bu yapının etkinliğini artırmaya çalışmışlardır.

Yukarıda da ifade edildiği üzere Ekim 2006'dan itibaren söz konusu listede herhangi bir ülke kalmamıştır. Bununla birlikte, bu tarihten sonra suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı konusunda ek bir gözetim sisteminin benimsendiği görülmektedir. 2006 yılı Ekim ayında FATF Genel Kurulunda alınan karar uyarınca FATF'in çalışma grupları arasında yer alan Uluslararası İşbirliği İzleme Grubunun  (International Cooperation Review Group) toplantısı Ocak 2007'de Roma'da gerçekleştirilmiş, toplantıda 30 ülke ele alınmış ve bunlardan da 11'inin incelenmesine karar verilmiştir: Angola, Komoros, Libya, Sao Tome ve Principe, Sudan, Bahreyn, İran, Kuzey Kore, Türkmenistan, Belarus ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Bu ülkelerle ilgili olarak uluslararası sistem açısından risk taşıdıkları gerekçesiyle çeşitli bildiriler yayımlanmıştır.

FATF'ın geçen ay yapılan son genel kurulunda  kabul edilen bildiride İran, Özbekistan, Türkmenistan, Pakistan ile Sao Tome ve Principe yer almıştır. En çok üzerinde durulan ülkenin İran olduğu bildiride terörün finansmanını suç haline getirilmesi ve şüpheli işlem bildirimi gereklerini etkin bir şekilde yerine getirmesi konularında İran'ın acil önlemler alması aksi takdirde 2010 yılının Şubat ayında İran'a karşı alınacak önlemlerin daha da genişletileceği belirtilmektedir. Pittsburg'da yapmış olduğu toplantıda G20'nin FATF'tan Şubat 2010'a kadar yüksek riskli ülkeleri yayınlaması isteği bu noktada hatırlanmalıdır. G20 nezdinde de özellikle İran'a ilişkin yaptırım kararlarının alınması muhtemel görünmektedir.

Görüldüğü üzere FATF'ın bildirisine konu 5 ülkeden 4'ü (İran, Özbekistan, Türkmenistan ve Pakistan) Türkiye açısından da önemlidir. Türkiye'nin aynı zamanda politika ve standartları belirleyen FATF ve G20 üyesi olması ise bu önemi daha da artırmaktadır.