Fiktif bir vergi üzerinde başarılı öğrencilere vakıf üniversitelerinin kapısı kapatılıyor mu?
DR. YUSUF İLERİ / YMM - [email protected]
Vakıf üniversiteleri eğitim ve öğretim faaliyetine başladıklarından bu yana katma değer vergisi ile hep sorunları oldu. Başlangıçtaki sorun, katma değer vergisinde muaf olup olmadıklarına ilişkindi. Bu sorun çok sayıda vergi davasına konu oldu ve Danıştay katında vakıf üniversitelerinin KDV’ye tabi oldukları yönünde karara bağlandı. Bugün için sorun başka bir zeminde, hem de bu kez vakıf üniversitelerine ağır bir vergi yükü getirecek şekilde devam etmektedir. Üstelik bu vergileme, maalesef bu ülkenin en başarılı öğrencileri üzerinden ve bir istisna hükmü altında gerçekleştirilmektedir. KDV Kanunu'nun 17/2-b maddesinde “Sosyal amaç taşıyan istisnalar” başlığı altında yer alan “Üniversitelerin ilgili dönemdeki kapasitesinin %50’sini geçmemek üzere bedelsiz olarak vereceği eğitim ve öğretim hizmetlerinin katma değer vergisinden istisnasını” öngören düzenlemeden söz etmekteyiz. İlk bakışta bu hükümden anlaşılan, bursla okutulan öğrencilerden dolayı vakıf üniversiteleri ve nihai yüklenicisi olan öğrencilerden katma değer vergisi aranmayacağına ilişkin hukuksal bir güvenliğin sağlandığıdır. Zira vergi hukukunda, verginin konusuna getirilen ayrıcalığa “istisna” adı verilir. Böyle olunca da istisnanın, önceki duruma göre mükellefe vergisel bir avantaj sağlaması gerekir. Ne var ki istisna ile tam tersine vakıf üniversiteleri ağır ve fiktif bir şekilde vergilendirilmek istenmektedir. Zira söz konusu madde hükmü indirim iptalini getirmektedir. KDV sisteminde indirim iptali demek, istisna edilen işlemlerle ilgili önceden yüklenilen KDV tutarlarının iptal edilerek vergi dairesine ödenmesi demektir.
İstisnayı getiren irade demek istiyor ki, vakıf üniversitelerinin bedelsiz verdiği eğitim ve öğretim hizmetinin emsal bedeli üzerinde kanunun 27. maddesi uyarınca %8 oranında KDV hesaplanması gerekmekteyken; işte, KDV Kanunu'nun 17/2-b maddesi ile vakıf üniversiteleri böyle bir vergi yükünden kurtulmuştur. Kazın ayağı öyle değildir. Bir kere 27'inci maddenin burslu öğrenciler için çalıştırılmasının önünde ciddi hukuki engeller vardır, hatta bu mümkün değildir. Vakıf üniversiteleri bir kısım öğrencileri Yükseköğretim Kurulu'nun kararıyla, bir kısmını da kendi iradeleriyle burslu okuturlar. YÖK kararıyla burslu okutulan öğrencilerin hizmet bedeli YÖK tarafından “sıfır” olarak belirlenmiştir. Sıfır bir değer olarak vergi matrahıdır. Vakıf üniversiteleri tarafından burs adı altında yapılan indirimler ise, YÖK Kanunu'nun Ek 9'uncu maddesine göre belirlendiğinden, bu ücretlerin de emsal bedeli yönünde tenkit edilecek bir yönü yoktur. Diğer taraftan 27'inci madde üzerinde vakıf üniversitesi aleyhine yapılacak bir tarhiyatın meşruiyet sorunu olacaktır. Zira Danıştay’ın vakıf üniversitelerinin KDV’ye tabi olduğu yönündeki kararlarında da vurgulandığı üzere, nihai kertede KDV’nin yüklenicisi öğrencidir. Bu cümleden hareketle vakıf üniversitesinin ezcümle YÖK burslu okuttuğu öğrenci adına emsal bedeli üzerinden bir KDV ödemesi halinde, bu KDV’yi bu öğrenciden hangi hukuki gerekçelerle tahsil edeceği sorusunun izahı yapılmadan bu öğrenciler için yüklenilen KDV’nin iptali yapılamaz. Vakıf üniversitelerinin eğitim ve öğretim hizmetinin %8 oranında, bu hizmetler için yüklenilen KDV’de ise oranın %18’e kadar ulaştığı göz önüne alınırsa vergi yükünün yüzde yüzü aşan oranda artırılması diğer bir paradokstur.
Vergiye tabi olsun vergiden istisna olsun eğitim ve öğretim hizmeti, hizmeti alanın burslu olup olmadığına göre bölünen, parçalanabilen bir hizmet değildir. Buradan yola çıkan Maliye Bakanlığı yayımladığı KDV Genel Uygulama Tebliği ile son derece olumlu bir adım atarak kısmi burslu öğrenciler için yüklenilen KDV’nin tamamının indirim konusu edileceğini deklere etmiştir. Bu durumda, kala kala tam bursla okutulan yani bu ülkenin en başarılı evlatları üzerinde vakıf üniversitesini vergilendirme sorunu kalmıştır. Burslu öğrenciler üzerinden haksız ve ağır bir vergilemeye muhatap kalan vakıf üniversitesi yargı sürecinde de bir sonuç alamadığı takdirde bunun faturasını bu öğrencilere kesebilir. Bu işin temelinde bir yasa hükmü olduğu ve burslu öğrenci okuttuğu sürece böyle ağır ve fiktif bir vergi yüküyle karşılaşacağını gören bir vakıf üniversitesi, meseleyi kökten çözmeye çalışırsa, burslu öğrenciyi kabul etmesi sorunlu hale gelecektir. Bu ülkenin en kritik sınavlarında zirveyi yakalamış en başarılı evlatlarının geleceği önündeki bu engelin kaldırılması ülkenin beka meselesidir.