”Firmalar kayıt dışılığa kafa yormamalı”

Bakan Babacan, firma sahiplerinin kayıt dışılığa kafa yormak yerine, işlerini daha iyi yapmaya odaklanması gerektiğini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, firmaların, firma sahiplerinin, kayıt dışılığa kafa yormak yerine, işlerini daha iyi yapmaya odaklanmaları halinde, yüzde 20 kurumlar vergisinden çok daha fazlasını kazanabileceklerini belirtti.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının (İMKB) "Halka Arz Seferberliği-İstanbul Zirvesi"nde görüntülü mesajı yayımlanan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, TBMM'deki yoğun Anayasa çalışmaları sebebiyle zirveye katılamadığını, ancak mesajını bu şekilde ilettiğini belirtti ve "Toplantıların gayet başarılı geçtiğini duydum, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi.

Eylül 2009'da açıklanan Orta Vadeli Program ile kamu açıklarının nasıl kontrol edileceğinin ve ekonomik krizden çıkış stratejisinin açıklandığını hatırlatan Babacan, bu tedbirlerin lafta kalmadığını, uygulanmaya başlandığını da vurguladı.

Mali disiplin ve kamu maliyesindeki ihtiyatlı adımların sermaye piyasaları açısından da büyük önem taşıdığına işaret eden Babacan, "Bir ülkede sermaye piyasalarının gelişmesi, o ülkedeki kamu sektörünün kendine çeki-düzen vermesiyle çok alakalıdır" dedi.

Türkiye'de 2002'de yüzde 61 olan bankacılık sektörünün toplam aktifinin GSMH'ye oranının bugün yüzde 87'ye çıktığını, yine 2002'de yüzde 74 olan kamu borcunun GSMH'ye oranın ise 2009 itibariyle yüzde 45,5'a düştüğünü anlatan Bakan Babacan, ekonominin büyüklüğüne oranla daha büyümüş bir bankacılık sistemi ve önemli oranda düşmüş ve daha da düşmesi gereken borç stoğunun, özel sektöre, sermaye piyasalarına alan açmak anlamına geldiğini söyledi.

Babacan, "Kamu borçlanma ihtiyacımızı ne kadar aşağı çekersek ve bunun uzun yıllar boyunca daha düşmeye devam edeceğini öngörülebilir bir şekilde ortaya koyarsak, sermaye piyasalarının önünde çok geniş bir alan oluşacaktır Türkiye'de" diye konuştu.

Bugün gelişmiş ekonomilerde şahıs bazında yatırım deyince ilk akla gelen aracın hisse senedi olduğunu, oysa Türkiye'de şahısların gayrimenkul, banka mevduatı veya Hazine bonosuna yatırım yaptıklarını ifade eden Babacan, kamunun borçlanma ihtiyacı ne kadar aşağıya çekilirse, sermaye ve hisse senedi piyasaları için o kadar geniş bir alanın açılacağına dikkati çekti.

"Makro ekonomik politikalar özel sektöre alan açacak"

"Biz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da makro ekonomik politikalarımızı özel sektöre saha açacak şekilde uygulayacağız" diyen Babacan, şöyle devam etti:

"Devletin daha egemen olduğu, devletin daha ağır bastığı, devlet harcamalarıyla ekonomiye canlanma katmaya çalışan yaklaşım bizde olmayacak. Kamu borç stoğunun yüksek olduğu ülkelerde devlet harcaması yoluyla büyüme elde etmeye çalışmak beyhudedir. Buradaki 5-10 milyarlık fazla harcamayla büyümeye katkı sağlayayım derken, eğer siz güveni sarsarsanız gelir öyle bir vurur ki ondan sonra rekor seviyede daralmalar yaşarsınız ekonomide. Dolayısıyla her zaman dikkatli, ihtiyatlı olacağız. Devlet kendine çeki düzen verecek."

Büyümenin lokomotifi durumunda bulunan şirketlerin belirttikleri katma değeri artırmaları ve yeni yatırım fırsatlarını değerlendirebilmeleri için ihtiyaç duydukları kaynaklara kolaylıkla ulaşabilmelerinin çok büyük önem taşıdığını anlatan Başbakan Yardımcısı, şirketlerin uluslararası arenada rekabet güçlerini bir üst seviyeye çıkartmaları, küresel şirketler liginde yer almaları, sürdürülebilir bir büyüme trendini yakalamaları için sermaye piyasalarını daha etkin kullanmaları gerektiğini söyledi.

Babacan, "Zira dünyada rekabet gücü yüksek firmaların sermaye piyasalarını en yoğun kullanan şirketler olması tesadüf değildir. Bakın dünya geneline; sektöründe öncü, marka olmuş, katma değer üreten firmalar birkaç istisna dışında hemen hemen tamamı sermaye piyasalarından yoğun bir şekilde istifade eden firmalardır. Bunlar yine çoğu halka açık firmalardır" şeklinde konuştu.

Bir firma halka açık olduğu zaman o firmaya aynı zamanda şeffaflık geleceğini anlatan Babacan, halka açılmanın sermaye piyasasının gelişmesini, sermayenin tabana yayılmasını sağlayacak en önemli tedbirlerden biri olduğunu, tasarrufların yeni yatırımlara dönüşmesi için de yine sermaye piyasalarının çok önemli görüldüğünü bildirdi. Babacan, kayıt dışılığın azalmasının da yine sermaye piyasaların gelişmesiyle paralel devam edecek bir konu olduğunu ifade ederek, şirketlerin düşük maliyetli finansman imkanlarına ulaşması, kurumsallaşması, yurt içi ve yurt dışında daha iyi tanınması kredibilitelerinin artmasının yine sermaye piyasaları yoluyla olacağını vurguladı.

Firmalara tavsiye

Kurumsallaşma, işini düzgün yapma, kayıt dışı çalışmamanın şirketleri başarılı kılacak temel faktörler olduğunu belirten Babacan, şöyle konuştu:

"Biz vergileri zaten çok aşağılara çektik. Pek çok sektörde katma değer vergisi artık yüzde 8. Kurumlar vergisi yüzde 20. Şu anda kurumlar vergisi bu kadar düşük olan ülke dünyada az. Şu aralar düşük bile olsa pek çok ülke göreceksiniz vergi oranlarını yükseltmek durumunda kalacak. Türkiye'de böyle bir zorunluluğumuz olmayacak. Çünkü Türkiye önümüzdeki dönemde kamu maliyesi yapısı açısından baktığımızda vergi oranlarını artırmak zorunda kalacak ülkeler listesinde değil. Çünkü Türkiye zamanında aldığı tedbirlerle borç stoğunu zaten kontrol altında tutan bir ülke. Dolayısıyla ileride bizim için bu çok büyük bir avantaj olacaktır.

 Firmalarımız, firma sahiplerimiz bugün kayıt dışılığa kafa yoracağına, işini daha iyi yapmaya odaklansa bu yüzde 20 kurumlar vergisinden çok daha fazlasını kazanır. Ben buna gönülden inanıyorum, iş dünyasının içinden gelen birisi olarak konuşuyorum aynı zamanda. Yüzde 20 bir şey değil. Önemli olan verimli çalışmak, randımanlı çalışmak ve yeni sahalara girebilmek."

"Gerekirse yaptırımları artıracağız"

Halka açılmada güven noktasının önemine işaret ederek, açık, şeffaf, net, dürüst şirketler istediklerini, asla aldatan şirketler olunmaması gerektiğine vurgu yapan Başbakan Yardımcısı, şöyle devam etti:

"Aldatmak çok kısa vadede ufak tefek kazanç sağlıyor gibi görünebilir ama uzun vadede öyle bir zarar verir ki bu sadece, o 3-5 şirketle kalmaz bütün ülkenin görüntüsünü, imajını bozar. Bu noktada tabii düzenleyici, denetleyici kuruluşlara da çok önemli görevler düşüyor. Dikkat edecekler. Gerekirse yaptırımları artıracağız. Ben geçen de söyledim, böyle ekonomik suça ekonomik ceza... Hayır. Niye? Eğer siz güveni sarsıyorsanız, bu ülkeye zarar veriyorsanız sadece ekonomik suça ekonomik ceza olmamalı. Daha ağır bedeller ödetmeliyiz kötü niyetlilere. Ama iyi niyetli, dürüst, şeffaf, açık çalışan kuruluşlarımızın, kişilerimizin sonuna kadar önlerini açmalıyız. İşte onlar kendileriyle beraber Türkiye'nin de itibarını çok daha yüksek noktalara taşıyacak kuruluşlarımızdır. Onun için halka açık şirketlerimize halka açılmaya niyet eden şirketlerimize bu noktada 'aman' diyorum. Bunu böyle bir sadece ucuz kaynak, geri ödemesi olmayan bir rakam olarak görmeyin. Siz, ortak alıyorsunuz şirketinizin içine. Ortaklar birbirine karşı açık olmalı, şeffaf olmalı, dürüst olmalı. Asla aldanan veya aldatan olmamalı. O ortaklık ruhuna uygun bir çalışma sistemi burada mutlaka gerekiyor."

Bu konularda ilginizi çekebilir