Forex işlemlerinin vergilendirilmesi
Yavuz AKBULAK / SPK Başkanlık Danışmanı
Adını İngilizce "foreign exchange" sözcüklerinin kısaltmasından alan ve anlamı "döviz değişim piyasası" olan forex piyasası, günümüzde para birimleri üzerinden işlem yapılabilen bir piyasa olma özelliğinin yanı sıra, dövize, mala ve kıymetli madenlere dayalı olarak gerçekleştirilen kaldıraçlı alım satım işlemlerinin de yapılabildiği bir mali piyasadır.
Türk halkının diline "forex" olarak yerleşmiş olan ve bugüne dek özel bir düzenlemeye tabi tutulmamış olan bu piyasada, ülkemizde gerçekleştirilen faaliyetler, 31.08.2011 tarihinden itibaren Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) görev ve yetki alanına giren bir "sermaye piyasası faaliyeti" olmuştur. Forex işlemlerine ilişkin esaslar 06.05.2011 tarihli ve 27926 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6111 sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 155'inci maddesi ile 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun (SPK) 30'uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen "g" bendi uyarınca SPK tarafından hazırlanan ve 27.08.2011 tarihli ve 28038 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Seri:V, No:125 "Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" (V/125 Tebliği) ile düzenlenmiş olup, yapılan düzenlemeye göre, 31.08.2011 tarihinden itibaren kaldıraçlı alım satım işlemleri yalnızca SPK tarafından yetkilendirilen kuruluşlarca gerçekleştirilebilecek ve SPK'ca yetki verilmemiş olan kuruluşların 31.08.2011 tarihinden sonra kaldıraçlı alım satım işlemlerine ilişkin olarak gerçekleştirecekleri her türlü işlem, sermaye piyasası mevzuatına aykırılık oluşturacaktır. Halen piyasa yapıcılığı faaliyetlerini yürüten sermaye piyasası aracı kurumlarına ise mevcut forex işlemlerini sürdürebilmeleri için 31.08.2011 tarihinden itibaren V/125 Tebliğine göre yetkilendirilmek üzere 2 hafta içerisinde SPK'ya başvurma hakkı tanınmış ve bu kapsamda SPK'ya toplam 7 aracı kurum bildirimde bulunmuştur.
Yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılacak kaldıraçlı alım satım işlemleri; müşterilerden gelen emirlerin doğrudan kabul edilmesi ve/veya gerçekleştirilmesi (piyasa yapıcılığı), müşterilerden gelen emirlerin temsilci sıfatıyla kabul edilmesi ve bu emirlerin gerçekleştirilmek üzere başka kuruluşlara yönlendirilmesi (işlem aracılığı) ve başka bir kuruluşun kaldıraçlı alım satım işlemlerine ilişkin olarak sunduğu hizmetlerin yatırımcılara tanıtımı, sözleşme akdedilmesine aracı olunması veya sözleşme yapmak isteyen tarafların komisyon karşılığında bir araya getirilmesi (tanıtım aracılığı), olarak sınıflandırılmıştır. Piyasa yapıcılığı faaliyeti kapsamında müşterilerden gelen emirlerin doğrudan kabul edilmesi ve/veya gerçekleştirilmesi ve işlem aracılığı faaliyeti kapsamında müşterilerden gelen emirlerin temsilci sıfatıyla kabul edilmesi ve bu emirlerin gerçekleştirilmek üzere başka kuruluşlara yönlendirilmesi faaliyetleri münhasıran SPK'ca yetkilendirilmiş sermaye piyasası aracı kurumlarınca yürütülebilecektir. SPK'ya söz konusu faaliyetleri yürütmek için başvuracak kuruluşların "sermaye piyasası aracı kurumu" niteliğine sahip olmaları gerekmektedir. Tanıtım aracılığı faaliyeti kapsamında başka bir kuruluşun kaldıraçlı alım satım işlemlerine ilişkin olarak sunduğu hizmetlerin yatırımcılara tanıtımı, sözleşme akdedilmesine aracı olunması veya sözleşme yapmak isteyen tarafların komisyon karşılığında bir araya getirilmesi faaliyetleri ise münhasıran aracı kurumlar ve vadeli işlemler aracılık şirketlerince yürütülebilecektir.
Söz konusu faaliyet kapsamında SPK'ya başvuruda bulunmak isteyen kuruluşların sermaye piyasası aracı kurumu niteliğini haiz olmaları veya ilgili tebliğler kapsamında gerekli koşulları yerine getirerek vadeli işlemler aracılık şirketi olarak örgütlenmesi gerekmektedir.
SPKn'nun (30/g) maddesi uyarınca, "döviz, mal, kıymetli maden veya Kurulca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı alım satımı, alım satımına aracılık ve bu işlemlere yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi" bir "sermaye piyasası faaliyeti" olarak sayılmıştır. SPKn'nun (3/b) maddesinde ise menkul kıymetler, "ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve koşulları SPK'ca belirlenen kıymetli evrak" olarak tanımlanmış olup, döviz veya (efektif) yabancı ülke paraları "misli nitelikte" (*) olmasından dolayı nitelik açısından menkul kıymet gibi değerlendirilebilir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun (GVK) "değer artış kazançları" başlıklı mükerrer 80'inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi gereğince, "ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve 2 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar" değer artış kazancı olduğundan, döviz değişimi veya forex işlemlerinden elde edilen kazançlar da "değer artış kazancı" biçiminde vergilendirilir. Diğer taraftan, 31.08.2011 tarihinden itibaren forex işlemleri münhasıran SPK tarafından yetkilendirilmiş aracı kurumlarca yapılabileceğinden ve mezkur işlemler de SPKn m.30/g çerçevesinde sermaye piyasası faaliyeti sayıldığından GVK m.37/f.2,b.5 uyarınca "kendi nam ve hesaplarına menkul kıymet alım-satımı ile devamlı olarak uğraşanların bu faaliyetlerinden" elde edilen kazançların "ticari kazanç" esaslarına göre vergilendirilmesi gerekecektir. Nitekim SPK'nın V/125 Tebliği de forex işlemlerinin yürütülmesinde "sermaye piyasası aracı kurumu" veya "vadeli işlem aracılık şirketi" biçiminde bir örgütlenmeyi öngörmektedir. Tüm bu düzenlemelere göre, şirket örgütlenmesine dayanan ve devamlılık gösteren forex işlemlerinden doğan gelirlerin "ticari kazanç"; devamlı değil de arızi/geçici nitelikteki işlemlerden doğan gelirlerin "değer artış kazancı" esaslarına göre vergilendirilmesi söz konusu olacaktır.
(*) Misli eşya, tartma, sayma veya ölçme ile belirli hale gelen eşya olup, misli nitelikteki eşya, ikame edilebilme özelliğini haizdir. Diğer bir deyişle, bu gibi mallarda, bir malın yerini aynı cinsten bir diğerinin alması olasıdır. Bunu dövize uyguladığımızda, dövizin misli niteliğinden söz edebilmek için aynı kuruluş tarafından, işleme hazır tutulması yeterli olacaktır. Bu durumda, söz konusu özellikleri haiz dövizin birisi veya diğeri arasında fark olmayacak, hak ahibine hangisinin teslim edileceği önem taşımayacaktır.