G+(3xS)=B
TRAKYA'dan / M.Nedim ÇAĞLAR
Geçtiğimiz günlerde, Çorlu'da Trakya Aktif Genç İşadamları Derneği ile bölgede "Çorlu'da KOBİ'leri Geleceği" konulu bir toplantı yaptık. Sizlere aktaracak dikkate değer çok notum varsa da, çektiğim iki ana fotoğraf üzerine duracağım: 1-Girişimcilerimiz çok 2-Sabra ihtiyacımız daha da çok.
1-Evet girişimcilerimiz çok. Sıkıntılar içinde "KOBİ"sini kuran, sonra ayağa kaldıran, koşturan ve uçuran girişimcilerimiz çok. Yeni, genç ve enerjik girişimcilerimiz... Toplantıda bunlardan biri vardı. Üniversiteden yeni mezun olmuş 4 genç mühendis, şirket kuruyorlar. 4 yılda, 4 ülkeye ihracat yapıyorlar ve 4 milyon lira ciro elde ediyorlar. İnfokim'i kuran genç mühendislerden Mehmet Akif Köksal, tekstil yardımcı kimyasalları üretimi için Bangladeş'te yatırım yapıyor. Rekabet edebilmek için, bölgedeki müşterilerine ulaşmak istiyorlar. Heyecanlanıyorsunuz ama bırakmıyorlar bu halinizde kalasınız; diyor ki Köksal, "4 yıldır Çorlu'daki fabrikama ruhsat almak için uğraşıyorum. Bangladeş'te 3 ayda ÇED dahil bütün prosedürleri hallettik". Üçüncü dünya ülkesi yatırımcılar için pervane oluyormuş. Bunun gelişmişlikle orantısı ne kadar sağlıklı onu ölçemiyorum ama, bunun ardında önemli bir şey var: 80'lerde Çorlu'da başlayan sanayileşmenin serencamı. Bir memleket bu kadar hor kullanılır. Köksal'ın haklı eleştirisi, bir unutuş ve hatırlayışa dair hassasiyet: Ergene. 1/25 bin'lik çevre düzeni planlarından şikayet ediyor herkes, biraz sabır gerekiyor. Geçmiş yapılan hataların tamiri için yeni kuşaklara sabırdan başka meslek de düşmüyor maalesef.
Tabii aynı girişimcilerimiz, KOSGEB'e TÜBİTAK'a kredi için gitmişler. Ama "prosedürler" gereği, alamamışlar; sonra borçlanarak yatırım yapmışlar. Bir üst paragrafta söylediğim "sabır" burada da devreye giriyor. Şirket, endüstri sonrası sosyolojinin ana kurumlarından biri haline gelirken; Devlet ise bunu benimserken Batı toplumları çok mesafe aldı. Üçüncü dünya ülkeleri ölçü değil, onların da bir Ergene yaratmadığı ne malum! Tam da burada toplantıdan çektiğim ana fotoğrafın 2.'si devreye giriyor: evet, sabra ihtiyacımız daha çok.
Birkaç ay evvel Veliköy'de sanayici bir aile ile tanıştım. 70'li yıllarda Almanya'ya gitmiş Aktaş ailesi. Girişimciliğin de en önemli örneğini gerçekleştirmişler. Almanya'da polliüreten izoleli hastane tepsileri üreten bir fabrikada yıllarca üretim sorumlusu olarak çalışan Hakan Aktaş, Türkiye'ye izne geldiği bir gün, hastanede bir yakınını ziyaret için gidiyor. İlkel koşullarda, yemeklerin tek tencerede odalara servis edildiğini görünce hemen Türkiye'de bu tepsileri üretebiliriz diyor. Önce çalıştığı Alman firmasına teklif ediyor, onlar kabul etmiyor. Her şeyi geride bırakarak Türkiye'ye geliyorlar yatırım için. Ancak, her şeyin kitabına uygun yapıldığı Almanya'da disiplinle yetiştiklerinden, yaptıkları her şeyin kitabına uygun olmasını istiyorlar. Tabii, Türkiye'de ihracat ve ithalat yapacak bir şirketin kurulumu için A'dan Z'ye kitapçığı da bulamıyorlar. Aktaş, en üst merci olan mecliste bir aile dostu olan dönemin milletvekili Osman Yumakoğulları'nı ziyaret ediyor. Gerisini Aktaş'tan dinleyelim, "Gittim, ben Avrupa'da yetişmiş birisiyim. Buradaki sistemi bilmiyorum. Bu konuda nereden başlamalıyız, dedim. Bana dedi ki, bunlar çok basit işler. Türkiye'ye makine getirmek, gümrüklerdeki işlemler, üretmek, iş yapmak çok basit. Ben sana bunların nasıl yapılacağını söyleyeyim:1-sabır, 2-sabır, 3-sabır. Benim sana tavsiyem bunlar. O zaman o kadar çok kızmıştım ki... Ama gerçek böyleymiş, çok sabrettik, şu an Ava Plastik firmamızla Avrupa pazarı elimizde, dünyada ürünlerimizi göndermediğimiz ülke yok gibi, başarımızın zirvesindeyiz."
Evet, KOBİ'lerin başarısı için ille de formülse gerekli olan, G+(3xS)=B diye düşünelim.