GDO'lu tohum izni için Türk yetkililerle görüşüyoruz

Pioneer Hi-Breed'in Başkanı "GDO'lu tohum konusunda Türk yetkililerle sürekli görüşüyoruz" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Özlem ERMİŞ BEYHAN

İSTANBUL - Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) tartışmalarında hiç ortaya çıkmayan uluslararası tohum devlerinden biri olan Pioneer Hi-Breed'in Başkanı Paul E. Schickler, "Biz insanların düşüncelerini değiştiremeyiz. Tek yapabildiğimiz hükümetlerle, sivil toplum örgütleri ve akademik çevrelerle görüşüp bu teknolojinin ne kadar güvenli olduğunu anlatmak. Bunu hep yaptık ve hala da yapıyoruz" dedi. Yasalara göre Türkiye'de GDO'lu tohumların satılması yasak. Sadece GDO'lu soya ithalatına izin veriliyor. Bu konuda yapılan yönetmelik değişiklikleri büyük tartışma yaratmış, bazı kesimler GDO'nun zararsız olduğunu iddia ederken, bir kesim ise genlerde yapılan müdahalelerinin gelecekteki sonuç ve etkilerinin öngörülemeyeceğini iddia etmişti.

Birleşmiş Milletler Konferansı için İstanbul'a gelen Schickler, Türkiye'nin kendileri için en önemli 20 pazardan biri olduğunu söyledi. Pioneer Hi-Breed 90 ülkede faaliyet gösteren, merkezi Iowa, ABD'de olan dev bir tohum şirketi. 1999 yılında Dupont tarafından 7.7 milyar dolara satın alındı. Kanola, soya, sorghum, ayçiçeği, hibrid pirinç, buğday, mısır tohumu üretiyor. Şirketin Türkiye'de de bir üretim birimi ve şirketi bulunuyor. Mısır, buğday, kanola ve ayçiçeği tohumlarını Adana'da üretip Türk çiftçilere satıyor. Şirketin global cirosu 2010 yılında 5.3 milyar dolar oldu.

Geleceğin tohumları nasıl olacak?

ABD'de 1930-40'larda mısır için ortalama hasat, hektar başına 2 metrik tondu. Bugün bu rakam 10 metrik tona yükselmiş durumda. Gelecekte bu gelişmenin aynı hızda devam edeceğini düşünüyorum. Bugün Afrika ve Asya'da pek çok bölgede hala hektar başına 2 tonluk hasat alınıyor. Büyük bir potansiyel söz konusu. Böcekler her yıl evrim geçirerek ürünlere ulaşacak bir yol buluyor, biz de bu paralelde ürünlerimizi geliştirerek evrim geçirmiş böceklere dayanıklı yeni tohumlar geliştiriyoruz. Bu tüm doğa koşulları için geçerli. Doğa akıllı olmaya devam ediyor ve sürekli evrim geçiriyor, bizim de bu paralelde akıllı olmamız gerekiyor. Gelecekte kuraklığa dayanıklı tohumlar piyasaya çıkacak. Gübrenin çok daha etkili olduğu tohumlar geliştiriliyor. Çok daha az gübre ile çok daha fazla ürün verecekler. Besin değeri daha yüksek, daha vitaminli ürünlerin yetişeceği tohumlar olacak. Gelecekte bir çiftçi, bir mısır yetiştireceği zaman örneğin daha fazla yağ veren (yağ üretiminde kullanılmak üzere), daha fazla enerji veren (biodizel'de kullanılmak üzere) veya daha fazla protein geliştirebilen (hayvan yemi yapılmak üzere) mısır tohumu seçebilecek.

Deve gibi su depolayan tohum geliştiriyor

- Kuraklığa dayanıklı tohumlar dediniz. Bu nasıl olacak?

Tohumun içindeki mekanizmayı, genleri inceleyerek tohumun kuraklık gibi stresli dönemlerde kendini kapatıp, uykuya geçmesini sağlamak için çalışıyoruz. Tohum kendini kapatarak, su olmadığında enerjisini harcamıyor. Su geldiğinde yeniden uyanıyor. Başka bir yol ise su olduğunda suyu bünyesinde depolayıp, su olmayan zamanlarda bu suyu kullanabilen bitkiler geliştirebilmek. Bunun üzerinde de çalışıyoruz.

- Çevre örgütleri bu tip araştırmalarınız nedeniyle sizi çok eleştiriyor, hatta pek sevmiyor...

Sivil toplum örgütleri ile iletişimi her zaman açık tutuyoruz. Kendimizi onlara doğru anlatabilmek ve onları anlayabilmemiz için yapmamız gereken iletişim kanallarını daima açık tutmak. Bazı çevre örgütleri bizimle iletişime geçmiyor, çünkü sizin söylediğiniz gibi bizi sevmiyorlar. Ama biz yine de onlarla iletişime geçmek için çaba gösteriyoruz.

- Türkiye'de son dönemde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler gündemde. Hazırlanan tasarılarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Biz faaliyet gösterdiğimiz her ülkedeki kanunlara, yetkililere saygılıyız. Faaliyetlerimizi o sınırlar içinde yürütürüz. Türk Hükümeti ile de sivil toplum örgütleri ile sürekli görüşüp, yüksek teknolojinin faydaları ve endişeye neden olan konularla ilgili testlerin sonuçlarını iletiyoruz. Türkiye'de yakın gelecekte yeni yönetmelikler çıkarılarak, bu alanda güvenlik şartlarının net bir biçimde ortaya konulmasına ihtiyaç var. Bu olursa, biz de gerekli verileri ve analizleri ortaya koyarak ürünlerimizin güvenli olduğunu ortaya koyabiliriz. Böylece yasalar bu ürünlerin kullanılmasına imkan verecek hale gelebilir.

Çiftçiler GDO isterse hükümet etkilenir

- GDO'yla ilgili Türkiye'de çok ciddi tartışmalar yapıldı. Ama ne siz ne de sizin gibi GDO'lu ürün üreten hiçbir uluslararası firma bu tartışmalara katılmadı. Neden?

Biz tüketicilerin zihnindeki önyargıları değiştiremeyiz.  İnsanların düşüncelerini değiştirecek gücümüz yok. Yapabileceğimiz, hükümetlerle, akademik çevrelerle, yetkililerle ve sivil toplum örgütleri ile iletişime geçerek GDO'nun tamamen güvenli olduğunu analiz ve verilerle ortaya koymak.

- Türk Hükümeti ile de görüştünüz mü, görüşüyor musunuz?

Evet, ama hükümet yetkilileri halkın düşüncelerinden çok etkileniyor. Çiftçilerle teknolojinin güvenilir olduğunu anlamaları için çalışma yapabiliriz. Eğer onlar böyle bir teknolojiyi isterlerse bunu hükümetten talep edebilirler.

- Nasıl yapacaksınız bunu, çiftçilerle görüşmeler mi yapacaksınız?

Elbette, bunu her zaman yapıyoruz.

Bakın Meksika'da 8 milyar hektar alanda mısır ekiliyor. Bunun 2 milyon hektarına hibrid tohum ekiliyor. Buradan hektar başına 6 ton ürün alınıyor. Yani 12 milyon ton ürün alınıyor. Geri kalan 6 milyon hektara ise geleneksel tohum ekiliyor. Hektar başına 1 ton ürün elde ediliyor. Buradan da 6 milyon ton hasat alınıyor. Böylece toplam 18 milyon ton mısır üretilebiliyor. Halbuki ülkenin ihtiyacı 28 milyon ton. Kalan 10 milyon tonu ABD'den ithal ediyorlar, GDO'lu mısır olarak. Halbuki kendilerine yetebilirler, kendileri bu mısırı üretebilirler. Burada hibrid tohumla GDO'yu karıştırmamak gerekiyor. Hibrid, iki farklı saf hattın birbirleriyle melezlenmesinden tamamen doğal şekilde geliştiriliyor. Hibrid tohumdan çıkan ürünün çekirdeğinden aynı kalitede ürün verecek bir bitki yetişmiyor. Hibrid tohumlar sadece bir kez kullanılabiliyor.

Mısırı 1 ay erken ektirdik, Türkiye'de hasat %18 arttı

Pioneer Hi-Breed'in tüm dünyada 24 araştırma merkezi bulunuyor. Bunlardan biri de Türkiye'de, Trakya'da. Dupont'un 1.6 milyar dolarlık Ar-Ge harcamasının yüzde 60'ı tohum araştırmalarına ayrılıyor. Pioneer Hi-Breed'in Başkanı Paul E. Schickler Türkiye'deki uygulamalarıyla ilgili şu bilgileri verdi:

"Prensiplerimizden biri, hizmet verdiğimiz çiftçilere, onların ülkelerinde, onların toprak ve hava koşullarına uygun tohumlarla hizmet verebilmek. Bu nedenle Türkiye'de bir şirket kurduk ve Adana'da yatırım yaparak bir üretim birimi kurduk. Türkiye'deki istihdamımız 100'ün üzerinde. Yerel çiftçilerle tohum üretmek üzere sözleşme yapıyoruz. Üretilen tohumlar bizim üretim birimimize geliyor. Ayrıca çiftçilere danışmanlık hizmeti vermeyi de çok önemsiyoruz. Halen Türkiye'de 5 bin 500 çiftçi bizim doğru uygulama tekniklerimizi kullanıyor. Adana'daki toprak analiz merkezimiz dünyadaki en yüksek teknolojiye sahip. Burada yaptığımız analizler paralelinde çiftçilere gübre kullanımını en doğru şekilde yapmaları için ipuçları veriyoruz. ilaçlama danışmanlığı yapıyoruz. Mısır'da 1 ay erken ekim tavsiyemize uyanların hasadı yüzde 18 arttı. Bizim işimiz sadece tohumu satmakla bitmiyor. Çiftçiyle bütün süreçte birlikteyiz."

Kıyamet tohum bankası gerçek, en büyük ortağıyız

Norveç'te yer altında bir tohum bankası var. Bir metreden kalın çelik duvarları olan, hareket sensörlü, patlamaya karşı dayanıklı bu binada dünyanın her yerinden toplanan tohumlar korunuyor.  Olası bir 'kıyamet' sonrasında yaşamı yeniden başlatabilmek için oluşturulmuş bir girişim olduğu iddia ediliyor. Kuzey Kutbu'nun 1100 kilometre güneyindeki bu Kıyamet Tohum Bankası, Bill Gates gibi ünlü yatırımcılar tarafından destekleniyor. Tohum bankasının kurucuları arasında önde gelen şirket ise Pioneer. Başkan Paul E. Schickler insanı biraz tedirgin eden bu tohum bankası ile ilgili, "Bu girişimin başlaması için yatırım yapan öncü firmalardan biriyiz. Her yıl tohumları biraz daha geliştiriyoruz ama orijinal tohumları da saklamak durumundayız. Bu tohum bankasında 1927 yılında kurulduğumuzdan beri bizde olan orijinal tohumlarımız saklanıyor" dedi. Schickler, "Ne biliyorsunuz da tohumları böyle saklıyorsunuz" sorumuza ise "Hayır bu sadece orijinal tohum mirasını korumak için yapılmış bir tohum bankası. Böylece hep o kütüphaneye girip gelecek için kullanabiliriz" yanıtını verdi.

Böcekleri tohumlara aşılayıp 'tepki' ölçüyorlar

Tohum teknolojisinde araştırmacılar zihnin sınırlarını zorluyor. Pioneer'in bu açıdan örnek olarak verilebilecek bir araştırması var: Böcek aşılama... Tohum genetiği alanındaki araştırmalar içinde çok özgün bir örnek olan bu araştırma ile ilgili Pioneer Başkanı Schickler önce "Bu araştırmayla ilgili ilk kez açıklama yapıyorum" diyor ve anlatmaya başlıyor: ABD'de yürüttüğümüz bir araştırma bu. Böcekler, çiftçilerin en büyük sıkıntısı ve her bölgenin şartları, her ülkedeki böcek yapısı farklı. Bu nedenle ABD'deki araştırma birimimizde üretim yaptığımız tüm bölgelerdeki böcekleri yetiştiriyoruz. Bu böcekleri alıp onları tohumlara aşılıyoruz, böylece tohumun o böceğe nasıl tepki verdiğini ölçüyoruz. Böceğe dayanıklı bir tohum geliştirebilmeniz için o böceğin orada gerekir. Uluslararası bir firma olmanın avantajı bu, her bölge için böyle bir araştırma yapabiliyoruz.

Tohumun da çakması oluyor

Katma değeri yüksek ürün üreten, yüksek Ar-Ge harcaması olan şirketlerin en büyük kabusu sahte ürürünler. Tohumculukta da sahte üretimin olduğunu anlatan Schickler, Türkiye'de böyle bir sorun yaşamadıklarını ancak yasal düzenlemelerin eksik olduğu ülkelerde sahte ürünlerle ilgili sıkıntı yaşadıklarını söyledi.

Bu konularda ilginizi çekebilir