Gelen yılı mı ararız, giden yılı mı?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dünya geneline baktığımızda, ilginç sayılabilecek bir yılı geride bıraktığımızı söylemek son derece mümkün. 2011’in başlaması ile Ortadoğu’nun aniden ısınması, dikta yönetimlerinin yerini yavaş yavaş halkların da isyanı ile ortaya çıkan ayaklanma hareketleri ile demokratik sayılabilir yönetimlere bıraktığı, adına Arap Baharı denilen bir devrim sürecini yaşadık ve hep birlikte heyecan ve merakla izledik. Tunus ile başlayan; Mısır, Yemen, Suriye ve ardından da Libya’da meydana gelen bu hareketlenme belki haritayı değiştirmedi ama, özellikle ticari hayatımızı önemli ölçüde değiştirdi. Libya’daki müteaahhitleimiz ve bu bölgeye iş yapan tüm ticaret adamlarımız önemli sıkıntılar çektiler. Suriye gibi önemli bir komşu devlet ile yaşadığımız ve gerek ticaret yapanlara, gerekse nakliyecilerimize yansımasını ise hep birlikte takip ediyor ve ancak bizlere en az zararı vermesini dileyebiliyoruz.

Ülkemizde malum, son birkaç yıldan beri, hepimiz Avrupa Birliği uyum süreci ile yatıyor, onunla da kalkıyoruz. AB tarafından istenilen pek çok reforma atıfta bulunarak bir takım değişimleri yaşıyor ve onlara uyum sağlamaya çalışıyoruz. Aslında malum, AB ile olan ilişkimiz 1996 yılında Gümrük Birliği’ne girmemiz ile hareketlenmişti. Avrupa Birliği ülkeleri ile ticaretimizin çok yoğun olduğunu, ve ülkemiz için ne denli önemli bir bölge olduğunu biliyoruz. Türkiye, uzun süredir Avrupa’da yer alan ülkeler ile ticaret hacmini karşılıklı olarak önemli ölçüde arttırdı. Bir yandan Ortadoğu’daki bu değişimi, belki de eksen kaymasını izlerken, bir yandan da her geçen gün Avrupa Birliği’nin, adeta ticari durumu sürekli bozulan dev bir şirketler topluluğunun zayıflaması gibi, erime sürecini takip ediyoruz. Ve sonra düşünüyoruz, “önümüz, arkamız, sağımız, solumuz kriz”. Avrupa’da yaşanan bu ekonomik daralma ve kriz ortamı, bugün Türkiye için aslında en önemli sorunların başında geliyor. Bunu ne kadar fark ettik veya hissettik bilmiyorum, ancak krizin çözümlenmemesi halinde, gerek ihracatçılarımız, gerekse çok önemli bir hacme sahip olan özellikle karayolu nakliyecilerimiz bu durumdan ziyadesi ile etkilenecekler. Ortadoğu’nun ülkemiz için bir potansiyel olduğu kesin, ancak bu Arap Baharı ortamında bu durum ne kadar lehimize gelişir, Türk tacirleri buradan nasıl bir fırsat zaferi ile çıkar, zannederim bunu 2012’nin ikinci çeyreğinden itibaren daha net görebilir hale geleceğiz.

Zor bir 2011’i geride bıraktığımız muhakkak, ama daha zorunun önümüzde durduğunu görememek çok da zor değil doğrusu. Özellikle sermaye sıkıntısı yaşayan firmalar için hayatın çok kolay olmayacağını ve 2012’de daha dikkatli davranmaları gerektiğini görmek için de  ekonomist olmaya gerek yok.

Aslında her şeye rağmen, moral bozmak yerine, tam tersine tüm bu değişimlerden fırsat çıkarabilip çıkaramayacağımıza odaklanmamız gerekiyor. Şahsen ben, Türkiye’yi zor, ama doğru pozisyon alan herkes için de fırsatların bol olacağı bir senenin beklediğini düşünüyorum. Ortadoğu’nun yanı sıra, Rusya ve Doğu blok ülkeleri ile ticaretimizin beklenenin tersine önemli bir artış göstereceğine neredeyse eminim. Ancak bu dönemde, üreticilerimizin de, lojistik firmalarının kalite anlayışını ve kaliteli duruşlarını, başarılı da bir performans ile süsleyerek tüm Dünya’ya ispat etmeleri ve sürdürülebilir kılmaları şart. Avantajlarımızın ve güçlü yönlerimizin farkına varıp bunları daha fazla geliştirme mecburiyetimiz var. Firmalarımızın bu dönemde, yeni Türk Ticaret Kanunu’nun da devreye girişi ile, daha fazla kurumsallaşarak, belirli standartları oturtabilmeleri son derece önemli. Gerek  dış ticaretimizi, gerekse lojistik hizmetlerimizi geliştirmemizin Türkiye için böylesine önemli fırsatların göz kırptığı bir dönemde değeri ve önemi gerçekten büyük.

2012 kapımıza geldi, dayandı. Aslında “değişen takvim yapraklarıdır sadece” der, klasik düşüncedeki insanlar. Elbette öyle, ama güzel bir yılın başlamasını temenni ederek girmez miyim hep yeni yıllara? Benim de dileğim bu, “ekonomisi hoş, lojistiği kaliteli, dış ticareti dengeli, dayanışması bol, bürokrasisi az, savaşsız, depremsiz, mutlu ve huzurlu bir 2012” Çok şey mi istedim?

Hepimize, hepinize güzel bir yıl diliyorum.