Gelir üzerinden alınan vergilerde beyan sistemi çalışmıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

DR. ÖZGÜR BİYAN / Balıkesir Ü. Bandırma İİBF Mali Hukuk Öğretim Üyesi

 

Bilindiği üzere Türk vergi sistemi beyan üzerine tarhiyat yöntemine dayanmaktadır ve sistem bu esas alınarak düzenlenmiştir. Pek çok modern vergi sistemlerinde olduğu gibi mükellefin kazancını hesaplayarak, istisnaya tabi gelirleri ile indirim kalemlerini safi kazancından düşmesi ile ulaştığı matraha vergi tarifesini uygulamasıyla ulaştığı sonuçları beyannamesine yansıtması yoluyla vergi tahsilatı yapılmaktadır. Beyan sisteminin kabul edilme nedenlerinden en önemlisi, kazancın en iyi mükellef tarafından bilineceği varsayımıdır. Kendi kazancını detayları ile bilen mükellef buna göre de ödemesi gereken vergiyi sağlıklı bir biçimde hesaplamış olur. Diğer yandan şu da bir gerçektir ki beyan sisteminin sağlıklı işlemesi arkasından iyi bir vergi denetim ve kontrol mekanizmasını da gerektirmektedir. Aksi takdirde suistimale açık olan bu uygulamanın sonuçları sağlıklı olmayacaktır. Bu ayrı bir tartışma konusudur.

Türk vergi sisteminde beyan üzerine dayanan ve gelir üzerinden alınan en önemli vergi gelir vergisidir. Gelir vergisi vergi adaletinin yakalanmasında en etkili vergidir. Gerçekten de kişilerin çalışma koşulları, medeni durumları, engelli olup olmamaları, özel harcamaları vb. pek çok faktöre göre vergileri hesaplanabilir. O nedenle de vergi gelirleri içinde gelir üzerinden alınan vergilerin -özellikle de gelir vergisinin- payının büyük olması arzu edilir. Aksi takdirde etkin ve adil olarak bireylerin vergilenmesinden bahsedilemeyecektir. Peki 2014 yılı Türkiye’sinde durum nasıldır? 2013 Yılı Gelir İdaresi Faaliyet Raporu’nda gelir vergimizin durumu ile ilgili rakamlara bakıldığında vergide adalet açısından ne durumda olunduğu net olarak görülmektedir. İlgili raporun 113. sayfasında vergi türleri itibariyle 2013 yılında tahsil edilen toplam vergi gelirleri açıklanmıştır. 2013 yılında toplam vergi gelirleri 367 milyar 473 milyon 551 bin TL olarak gerçekleşmiştir. Bu miktarın 110 milyar 160 milyon 240 bin TL’lik kısmı gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerden meydana gelmektedir. Diğer deyişle %29.9’u dolaysız vergilerden oluşmaktadır.

Doğrudan doğruya gerçek kişileri vergilendiren gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı ise 78 milyar 725 milyon 694 bin TL ile %21.4’dür. Dikkat edilirse vergi adaletinin etkin olarak yakalanabildiği ve temel bir vergi olarak kabul edilen gelir vergisinin payı toplam vergi gelirleri içinde oldukça düşüktür. Bu adil vergilemenin yeterince yapılamadığına dair önemli bir belirtidir.

İşin diğer boyutu ise söz konusu gelir vergisi içinde beyanname vererek kazançlarını beyan edenlerin payı ve bunun toplam vergi gelirleri içindeki oranıdır. Zira gelir vergisi beyan sistemine dayanıyorsa, beyanname veren mükelleflerin (ticari kazanç, zirai kazanç, serbest meslek kazancı, konut kira kazancı gibi) bu pay içindeki yeri ayrı bir öneme sahiptir. Gelir vergisi içinde (78 milyar 725 milyon 694 bin TL) beyan üzerine tarhiyat yöntemiyle, başka bir ifade ile beyannamesini doldurarak kazançlarını bildirenlerin payı (3 milyar 691 milyon 355 bin TL) %4.6 seviyesindedir. Bu sonuç beyan sisteminin etkinliği açısından vahim bir sonuçtur. Daha da farklı boyuttan bakıldığında toplam vergi gelirleri içinde beyanname vererek gelir vergisini ödeyenler %1.004 seviyesindedir. Farklı bir yaklaşımla gelir vergisi beyannamesinin verilme zorunluluğu kaldırılsa toplam vergi gelirleri içinde sadece %1 dolaylarında kayıp olacaktır. Sonuç itibariyle beyan sistemi etkin ve verimli çalışmamaktadır.

Öte yandan gelir vergisi içinde stopaj yoluyla vergilendirilenlerin, - yani kaynakta kesinti yöntemi ile (ücret, işyeri kira kazançları vb.) - payına bakıldığında toplam gelir vergisinin %92.8’idir. Bu durum gelir vergisinin tamamen tevkifat yöntemi ile tahsil edildiğini ya da edilebildiğini göstermektedir. Gelir vergisinde tevkifat (stopaj) yöntemi hâkim durumdadır.

Dünden bugüne bilinen ve giderek büyüyen sorun bugünden yarına muhakkak çözülmesi gereken önemli bir sonuçtur. Mükellefler mi gerçek beyanlarını saklamaktadır? Kazançların hesaplanmasında sorun mu vardır? Giderler hususunda sıkıntılar ne boyuttadır? Harcamalar belgelendirilmemekte midir? Bireyler belge toplamamakta mıdır ya da neden belge toplama hususunda yeterli özeni göstermemektedir? Gelirlerin toplanmasında mı problem vardır? Bu ve benzeri pek çok sualin cevabı aranarak ve konunun uzmanları ve akademisyenlerin görüşleri çerçevesinde GVK'nın yeniden yazılmasına yönelik çalışmaların devam ettiği bugünlerde bu hususun gündeme gelmesinde fayda bulunmaktadır.