Gelişmiş ülkelerde iyimserlik artıyor
Dr. Ali TOPÇUBAŞI
2008 yılında ABD’de başlayıp bilhassa 2011 ve 2012 yılında AB’yi daha çok kavuran küresel fırtınanın, 2014 yılında yerini iyimserliğe bırakacağı tahmin ediliyor. İçinde bulunduğumuz yılda Batılı ülkelerdeki ekonomik göstergelerin kısmen düzelme eğilimine girmesi, 2014 yılı iyimserliğinin de temelini oluşturmaktadır. Birleşik Amerika’da büyümenin son çeyrekte yüzde 2.5’e, Japonya’da yüzde 3.8’e, İngiltere’de yüzde 2.5’e, Almanya’da ise yüzde 2.8’e çıkarken, AB genelinde büyümenin yüzde 1.2 olması, 2012 yılı kara bulutlarının dağılmaya doğru yöneldiği tahminlerini artırmaktadır.
Her ne kadar 2013 yılının son çeyreğine girerken, AB’nin 3. büyük ekonomisinden olup ekonomik krizden hala çıkamayan İtalya’nın hükümet krizi ile karşı karşıya kalması AB yetkililerinin tüylerini diken diken ederken, başta Yunanistan olmak üzere İspanya ve Portekiz’de de sorunların tamamen atlatılamadığını göz ardı etmemiz gerektiği açıktır. Bu yıl İtalya da büyümenin azalan yönde yüzde 1.8 olması beklenirken, yine aynı şekilde İspanya’nın yüzde 1.6, Yunanistan’ın ise yüzde 4.5 olması beklenmektedir. Bu ülkelerdeki işsizlik oranları ikinci dünya savaşından sonraki en trajik rakamlara çıkmıştır. Yunanistan ve İspanya da genç işsizlerin oranı yüzde 50’yi aşarken İtalya’da yüzde 40’lara yaklaşmıştır. İtalya da ortalama olarak işsizlik oranı yüzde 12’ye ulaşırken, İspanya’da yüzde 26.3, komşumuz Yunanistan’da ise yüzde 27.9’a çıkmıştır. Ülkemizde ise işsizlik oranı yüzde 8.8’lerde gezinirken, büyüme oranımızın yüzde 3.2 olması beklenmektedir. Geçen yılki yüzde 2.2 düşük büyüme oranından sonra, bu yılda beklenen düşük büyüme oranı, 2010 ve 2011 yılında yüzde 9’larda gezinen oranlardan sonra hayal kırıklığını yansıtmaktadır.
AB ülkelerinde genelde büyüme daha çok ihracata dayalı olarak geliştiğinden, onların sorunları bütçe performanslarının zayıf olması ve kamu borçlarının yüksek olmasına dayanmaktadır. Yani, kendilerinin koyduğu Maastric Kriterlerini birçok ülke karşılayamamaktadır. AB genelinde bütçe açıkları milli gelirlerinin yüzde 3’ünü aşarken, kamu borçları da yüzde 60’ları aşmaktadır. Ülkemizdeki bütçe açığı yaklaşık yüzde 2’lere inerken, kamu borcumuzun milli gelire oranı da yüzde 38’lere inmektedir. Ancak, tasarruf oranımızın yüzde 11-12’lerde gezinmesi, yüzde 5’in üzerinde büyümede cari açığımızı katlanamaz boyutlara arttırmaktadır. 2011 yılında yaklaşık yüzde 9 büyümemizde cari açığımızın yüzde 10’lara çıkması, sürdürülemez boyutta olduğunu göstermektedir. Hızlı büyümemiz için tasarruf oranlarımızı yüzde 25’lere çıkartmak, sabit sermaye yatırımlarında verimliliğimizi arttırmamız gerekmektedir. Bunun için her şeyden önce eğitimli insan seviyesini çok yükseltmemiz, katma değeri yüksek ürünler satmamız, inovasyona yönelmemiz gerekmektedir.
Ülkemizin 2013 yılını yüzde 3’ler gibi çok mütavazi büyüme oranlarında kapatması beklenirken, cari açığının milli gelire oranının yaklaşık yüzde 6.8 gibi olağanüstü büyüklüğe erişeceğini belirtmek isteriz. Cari açığın çok yüksek olduğu ülkelerden kabul edilen ve parası rezerv para olarak kabul edilen ABD de bile bu oranın yüzde 2.5’larda gezindiğini burada hatırlatalım AB’nin devi ve ihracat merkezi kabul edilen Almanya da cari açık yerine yaklaşık yüzde 6.8 fazla verirken, Hollanda da fazla yüzde 10.8’e çıkmaktadır. Yine krizden hala çıkamayan İtalya da cari fazla olarak yüzde 0.5 olurken, yine İspanya da cari fazlası yüzde 0.8’e çıkmaktadır.
Aşağıdaki tabloda The Economist’ten alınan ve derlenen 2013 ve 2014 yılı beklentileri verilmektedir.