Gıda krizi ve spekülasyonu: Türkiye ne apacak?
Dr. Mustafa YILDIRAN / Cumhuriyet Ü. İİBF
Dünya ekonomisi bu günlerde petrol ve Libya krizi ile uğraşırken, aysbergin altında bekleyen bir sorunu beklemektedir. Dünyada petroldeki fiyat artışları enflasyon korkusuna neden olmakla birlikte, Libya krizinin hafiflemesi halinde olumsuz etkileri azalacaktır. Fakat gizli bir sorun olarak bekleyen gıda fiyatlarındaki patlama riski dünya ekonomilerinin muhtemel tehdit unsurudur. Bugünlerde buğday, şekerpancarı ve soya gibi ürünlerdeki fiyat artışları tedirginliğin temel kaynaklarıdır. Genel olarak incelendiğinde, Dünya Gıda Örgütü (FAO) tarafından hazırlanan gıda endeksine göre(2002-2004 temel yılları), tüm gıda ürünlerinde Şubat 2010'a göre Şubat 2011'de %34 artış yaşanmıştır. Hububat ürünlerindeki aynı dönemdeki artış %55 ve şeker pancarındaki artış %57 seviyesindedir. Bu karşılaştırmayı 2009 yılı baz alarak yaparsak, ortalama fiyat artışları %50'nin üzerindedir. FAO istatistiklerine göre ilginç olan aynı dönemde et fiyatlarında sadece % 19 artış vardır.
Bu durumda tahıl ve şeker gibi ürünlerde bir yıl içerisinde yaşanan artışlar, kaygı verecek boyuttadır. Fiyatlardaki yükselmenin nedenleri incelendiğinde, Kazakistan, Rusya ve Ukrayna gibi önemli tahıl üreticisi ülkelerdeki üretim düşüşleri önemli faktördür. Ayrıca ABD'de mısır üretim alanlarının yaşanan doğal felaketler nedeniyle, 2011'de %3-4 seviyesinde üretim düşüşü tahmin edilmektedir. Muhtemel senaryolara göre oluşabilecek üretim kayıpları fiyat artışlarını tetiklemeye devam edecektir. Ek olarak tarım ürünlerindeki fiyat artışlarından yararlanmak isteyecek spekülatörlerin yatırımları da fiyat artışlarını istikrarsızlaştırarak riskleri artırabilecektir.
Ülkeler gıda ürünlerindeki korkutucu tablonun getirebileceği olumsuzluklardan etkilenmemek için önlemler almaktadır. Örneğin Rusya, ülkeden buğday çıkışını sınırlayan düzenlemeler yapmıştır. ABD ve AB ülkeleri stoklarını korumaya devam etmektedir. Asıl sıkıntının gıda sorunu yaşayan Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkelerinde yaşanacağı Dünya Gıda Örgütü tarafından dillendirilmektedir.
Türkiye için muhtemel gıda krizinin etkileri nasıl oluşacağı yaz aylarındaki hasatlardan sonra ortaya çıkacaktır. Türkiye şu anda öncelikle buğday ve et ürünlerinde gümrük vergilerini azaltarak dışarıdan girecek ürünlerle piyasada fiyat dengesini korumaya çalışmaktadır. Türkiye gıda krizine aslında çok fazla hazırlanmamıştır. Bu sorunun ilk etkileri 2007 yılında oluşmaya başlamasına rağmen, 2009-2010 yılında buğday hasadında ihtiyaçlarını karışılacak kadar ürün elde edebilmiştir. Türkiye'nin gıda ve tarım ürünleri ile ilgili kısa ve uzun vadeli olarak yapabilecekleri bulunmaktadır. Kısa vadede piyasada istikrarı bozucu işlemlerle mücadele etmek temel hedef olmalıdır. Buna ilişkin önlemler Tarım bakanlığı tarafından alınmaya çalışmaktadır.
Uzun vadede ise Türkiye'nin verimli bir tarım ve gıda politikası belirlemesi gerekmektedir. Özellikle şu anda dünyada fiyatı yükselen ve arzı azalan buğday, mısır, pamuk ve şeker pancarı gibi ürünlerde üretim hacmini artırıcı önlemler alınması zorunludur. Devletin destekleme politikasında doğrudan ürüne yönelik de olmayabilir. Bu konuda bu ürünlerde 2001 yılında yapılan üretim sınırlayıcı düzenlemelerin ortadan kaldırılması ve üretim maliyetlerini düşürücü önlemler daha tutarlı olacaktır. Özellikle Toprak Mahsulleri Ofisi'nin depolama kapasitesinin artırılması ve tarımda üretime dönük kredi kaynaklarının kolay kullanımının sağlanması önemlidir. Ayrıca üreticilerin ürünlerini piyasa fiyatlarında satış yapabilmesi için çalışmalarında hızlandırılması gerekmektedir.
Türk ekonomisi açısından gelecekte gıda krizi ve spekülasyonlarından olumsuz etkilerinin azaltılmasından çok, üretim ve stok yetenekleri artırılmasıyla buradan makro ekonomiye katkı sağlayacak bir perspektif kazandırılması zorunludur.