”Görüşmenin muhatabı PKK'dır”

Baykal, Erdoğan ile DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün yaptığı görüşmeyi değerlendirdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Erdoğan-Türk görüşmesini değerlendirirken, "Görüşmenin muhatabı hiç kuşku yok PKK'dır. PKK'nın çeşitli biçimlerde yansımasıdır. Bunu saklayarak, gerçeği örtbas ederek bir yerlere varmak mümkün değildir" dedi.

Baykal, NTV'de Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtlarken, AK Parti Genel Başkanı ve TBMM Grup Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün yaptığı görüşmeyi değerlendirdi.

Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadar terörü lanetlememesi halinde DTP ile temas kurmayacağını ifade ettiğini, bunu da bir temel siyasi ilke olarak ortaya koyduğunu savunan Baykal, ''Şimdi o ilkesini koruyamıyor. O ilkesinin arkasında duramıyor. Şartlar onu DTP ile bir araya gelmeye zorladı. Şimdi bu doğrultuda bir gayrettir bu ama inandırıcılığı yok'' diye konuştu.

Temasın aslında kiminle olduğunun da çok açık olduğunu ileri süren Baykal, DTP'nin bugüne kadar yaptığı açıklamaların bunun göstergesi olduğunu kaydetti. Baykal, şöyle devam etti:

''Bu konularda kimlerle temas kurulabileceği Kandil Dağı'ndaki kişinin bir gazeteciyle yaptığı görüşmede ifade edilmişti. O demişti ki 'müzakereyi ya İmralı'yla yaparsınız ya bizimle yaparsınız ya da DTP ile yaparsınız'. Şimdi bunların arasında bir mahiyet farkı var mı? Kandil'le yapılsa İmralı'yla yapılmamış mı olacak? 'Bu üçü bizim için aynıdır' diyor 'Bu üçünün farkı yok' diyor, 'Bunlardan birisiyle konuşun' diyor. Şimdi Başbakan da konuşuyor onlardan birisiyle. Bu konuşma Kandil'le de yapılmış konuşma sayılır, İmralı'yla da yapılmış konuşma sayılır, çok açık olarak. Bu hem onların ifadesi bakımından hem de DTP yetkililerinin bugüne kadar yaptıkları açıklamalar bakımından...''

"Samimiyet dürüstlük esastır"

DTP'li yöneticilerin açıklamalarının görüşmenin kiminle yapıldığını ortaya koyduğunu ileri süren Baykal, Başbakan Erdoğan'ın da bunu bilerek görüşmeyi gerçekleştirdiğini savundu. Baykal, şöyle devam etti:

''Bugün görüşmeye gittiği DTP'nin yetkilileri bu görüşmenin aslında kiminle yapılmakta olduğunu açıkça ifade ediyorlar. Bu görüşmeler daha gündeme gelmeden önce Kandil görüşmelerin kiminle yapılabileceğini söylemişti. Ve onların arasında DTP de vardı, kendisi de vardı, İmralı da vardı. Bunların arasında ayrım olmayacağı ifadesinden anlaşılmıştı. Aynı şeyi İmralı da söylüyordu, 'bunların her birisiyle görüşülebilir' diye. Görüşmenin muhatabı hiç kuşku yok PKK'dır. PKK'nın çeşitli biçimlerde yansımasıdır. Bunu saklayarak, gerçeği örtbas ederek bir yerlere varmak mümkün değildir. Önce bu tip işlerde samimiyet, dürüstlük esastır. Ne yapıldığının açıkça ortaya konması esastır. Halbuki tam tersi bir tablo ile karşı karşıyayız.''

Baykal, Hükümetin konuya ilişkin düşüncesini ve yapmak istediklerini açıklıkla kamuoyuyla paylaşmadığını, ''sisler arkasında bir çalışma yürütüldüğünü'' ileri sürdü.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın kendisinden randevu talep etmesi durumunda tavrının ne olacağı sorusuna da Baykal, ''Bu, randevularla kapalı kapılar arkasında konuşulabilir olmaktan artık çıkmıştır. Konuyu netleştirmeye ihtiyaç vardır. Neyi konuşacağımızı önceden bilmemiz lazım. Bizimde bu sisli atmosfere katkı yapmamız doğru değildir'' karşılığını verdi.

Hükümetin büyük bir bekleyiş yarattığını ancak içerik hakkında bilgi vermediğini kaydeden Baykal, ortaya atılan talepler olduğunu ileri sürdü. Hükümetin bunları dinledikten sonra talep edenlerle bu talepler zemininde bir müzakere zeminine girdiğini iddia eden Baykal, ''Türkiye bir bekleyişin içine sokuluyor. Bu bekleyişin iki tarafı da meçhuldür. Ne verileceği meçhuldür, buna karşılık silahlı terör örgütünün nelerden vazgeçeceği meçhuldür'' dedi.

Görüşmüş  olmak için bir araya gelmenin sorunların çözümüne katkı sağlamayacağını belirten Baykal, şunları söyledi:

''Başbakan'ın ya da hükümet adına konuşacak yetkili kişilerin dillerinin altındaki baklayı çıkarmaları lazımdır. Bu çıkmadan konuşmak o dilin altındaki baklaya destek vermek anlamına geliyor. Biz iyi niyetli bir çözüm istiyoruz ama karşımızdakinin neyin peşinde olduğunu bilmiyoruz. Bu konuda iyi niyetli kabullerle yola çıkma şansımız artık kalmamıştır. Konunun netleştirilmesine ihtiyaç var. Hükümet ne yapmak istediğini kamuoyunun önüne açıkça koymalıdır. Yeterince kulis yaptılar, yeterince perde arkası çalışma yaptılar. Daha isterlerse yapabilirler, kimlerle yapacaklarsa... Biz, bunun dışındayız ne istediklerini açıkça ortaya koyacakları noktaya kadar bu süreci izleyeceğiz. O ortaya konduktan sonra da değerlendirmemizi yaparız.''

Kaynaştırıcı politika

"Biz bu sürece yardımcı olmak istiyoruz. Ama yardımı, kapalı kapılar arkasında ne olduğunu bilmediğimiz bir yol haritasıyla yapmak istemiyoruz" diyen Baykal, herkesin etnik kimliğini ortaya koymasına yönelik bütün kısıtlamalarının ortadan kaldırmasını istedi. Baykal, etnik kimliğin ötesinde büyük Türkiye tablosu içerisinde yer almalarının sağlanmasını gerektiğini belirterek, "(Ayrıştırıcı değil, kaynaştırıcı politikalara yöneliniz) diyoruz" dedi.

Baykal, "Biz, bir sürecin içine mi giriyoruz?" diye sorarak, "Orada iş bitecek mi, yoksa bu yeni talepleri davet edecek bir noktaya mı Türkiye'yi getirecek? Ya ayrıştırmaya ya kaynaştırmaya gireceksin şimdi" diye konuştu.

Hükümetin, artık bu noktada oyalamaya hakkı olmadığını ifade eden Baykal, "Kimseyi oyalamasın, kimseyi aldatmaya kalkmasın, kimseye de tuzak kurmaya kalkmasın. Neye destek verdiğimizi görmek istiyoruz. Ama önce kafanda ne olduğunu bize söylemeni bekliyoruz. Bu kaçak güreşmektir" dedi.

Deniz Baykal, Ahmet Türk'le görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin soru üzerine de ikili görüşmelerin belli bir noktada sorunun çözümüne katkı yapması halinde anlamlı olduğunu ifade etti.

Deniz Baykal, sözlerini ''Biz konunun tarafları değiliz. Görüşüp ne yapacağız, neyi kararlaştıracağız? Benim görüşüm ortada, ne istediğimi söylüyorum Onun düşüncesi, uygulaması ortada. Benim ona yönelik eleştirilerim ortada. 'Terörü lanetle, ilişkini PKK ile kes' diyorum. 'Bunu yapmadığın sürece olmuyor' diyorum'' şeklinde sürdürdü.

"Affın yararı olabilir mi?"

Baykal, "Affın yararı olabilir mi?" sorusuna, "Af terörle mücadelede bir yöntem değildir. Terörün karşısında hukuk, devlet düzeni olacak. İkide bir af çıkararak terörü etkisiz kılmaya çalışılacak. Bu yanlış. Önemli olan terörü ve terör dışındaki haklı talepleri birbirinden ayırmaktır. Af, terör tehlikesinin söz konusu olmayacağı, silahların tümüyle teslim edileceği bir noktaya gelinir, suç işlemiş insanlar vardır, o insanların konumu Türkiye'nin gündemine gelir, o noktada topluma kazandıracak noktalar düşünülebilinir. Bir yandan cenazeler kalkıyor, bir yandan Türkiye'de af, Kürt açılımı konuşuluyor. Çözüm önerileri gündemde" karşılığını verdi.

Silahlı kuvvetler ile hükümetin sağlıklı bir ilişki içerisine girmediğini, bunun ciddi bir olay, Türkiye'nin temel konusu olduğunu savunan Baykal, şunları kaydetti:

"Bunun nereden kaynaklandığını görmek ve onu çözmek lazım. Ben, Dolmabahçe görüşmesinin bu nitelikte olduğu kanaatindeyim. O mutabakattan sonra asker-sivil ilişkisinin ortak bir anlayışa dayalı sürdürülmediğini gördük. Gece yarısı baskınıyla getirilen yasal düzenleme tamamen silahlı kuvvetlerin bilgisi dışında yapılmış bir düzenleme. Demek ki bunu paylaşamamışlar. O zaman mutabakat ne oldu? Önce bu mutabakatı Türkiye'de sağlamaya ihtiyaç var. Ne olması gerektiğini birlikte karara bağlamaları lazımdır. Ortada kaotik bir manzara var. Bunun bir an önce aşılması lazım."

"Roj TV'ye konuşmasını uygun görmüyorum"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş'in Roj TV'ye konuşmasını nasıl değerlendirdiğinin, bilgisi olup olmadığının sorulması üzerine Baykal, "Hayır, haberim yoktu. Bana, 'silahlı kuvvetler değil, PKK özeleştiri yapsın' dediğini söyledi. Roj TV'ye konuşmasını uygun görmüyorum tabi. Bu konularda bizim terör karşısında net tavır sergilememiş olan kuruluşlarla da ilişkilerimize özen göstermemiz lazım" diye konuştu.

Meclis Başkanlığı seçimine ilişkin soruları yanıtlarken de Baykal, TBMM'de görevlerini yapacaklarını, ama bu seçimin uygun olmadığını, yönteminin doğru olmadığını ifade ettiklerini anımsattı. Baykal, "AKP'ye bir başkan seçer gibi Meclis'e başkan seçmek doğru değildir" diyerek, Başbakan Erdoğan'ın artık vesayet anlayışını toplumun her kurumuna taşıyacak kadar rahat hissettiğini söyledi. Baykal, şöyle devam etti:

"Tek başına Sayın Erdoğan, Meclis başkanını tayin etmiştir. Bu yanlıştır. Kendisi için de yanlıştır. İnsanların gönlünü kırarak, dışlayarak, adam yerine koymayarak yürümek doğru bir yaklaşım değil. Maalesef bu duyguya teslim olmuş durumda Sayın Başbakan. HSYK toplantısının ardında bizzat O vardır, Silahlı Kuvvetlerle mücadelenin, medyayla mücadelenin arkasında bizzat vardır. Başka bir aday için iyi niyetli bir arayışa girseydi biz katkımızı yapardık."

"Şahin Deniz Feneri'ni savsakladı"

Baykal, Mehmet Ali Şahin'in Meclis Başkanlığına adaylığını değerlendirirken de geçmişteki uygulamalarına baktıkları zaman altını çizecekleri bazı noktalar bulunduğunu ifade etti. Baykal, "Deniz Feneri konusunda Adalet Bakanı'na uymayan davranışlar çizmiştir. Alman Büyükelçisi ile konuşması bir müdahale girişimidir. Yönlendirmek istemiştir. Deniz Feneri'ni savsaklamıştır. Belki bu tutumuyla Başbakan'a yeterli güveni vermiştir" diye konuştu.

Baykal, Erdoğan'ın, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile görüşmesinin 45 dakikadır sürdüğünün hatırlatılması üzerine de ''Herhalde bir sembolik, oyalama, laf olsun diye yapılan ziyaretin ötesinde. Çay içip kalkma durumu olmamış. Ayrıntılı kapsamlı mücadele içindeler. Yani doğaldır, konu önemli. Mutabakat içine girdikleri anlaşılıyor. Birbirlerini anladıklarını, birlikte gayret ve çaba içine girdiklerini ortaya koyan bir şeydir. Hayırlı olsun. Ortak çalışma istikametine doğru girdikleri gözüküyor'' dedi.

Baykal, Irak'a yapacağı ziyaretin, bu yıl Ramazan ayı sonrasına kalacağını belirtti.

Bahçeli: DTP diyalog başlatmanın mutluluğu içerisinde

Öte yandan Erdoğan-Türk görüşmesini değerlendiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "DTP diyalog başlatmanın mutluluğu içerisinde, Sayın Başbakan da 15 Ağustosta 25. yıl dönümü münasebetiyle terörist başının yol haritasının krokisini elde etme gayreti içerisinde olmuştur" dedi.

"Sayın Başbakan, iki yıl gecikmeyle de olsa parlamentoda temsil edilen bir siyasi partiyle bugün bir diyalog başlatmış oldu" diyen Bahçeli, basına yansımış olduğu şekliyle DTP'nin bu diyalogdan memnun kaldığını ifade ettiğini, ancak görüşmenin içeriğiyle ilgili fazla bilgi sahibi olmadıklarını söyledi.

Erdoğan ile Türk'ün görüşmesinin tarihi bir görüşme olup olmadığına ilişkin soruya "Zannetmiyorum" karşılığını veren Bahçeli, şöyle devam etti:

"Görüşmenin içeriğiyle ilgili, özellikle de akşam saatlerinde, '12 kötü adam içeriği hakkında Türk kamuoyunu oldukça aydınlatırlar' diye düşünüyorum.