Grup şirketlerine yapılan hizmet ödemeleri için know-how iddiası

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VERGİ PORTALI / Özlem Güç ALİOĞLU

Son zamanlarda vergi incelemelerinde moda olmaya başlayan yeni bir iddiaya ayıracağız bugün köşemizi. Bu yeni akım özellikle grup firmalarından hizmet faturası alan yabancı ortaklı firmaları ilgilendirmesi sebebiyle çok geniş bir kitleyi etkiliyor.

Evvelce incelemelerde yapılan hizmet ödemelerinin giderleştirilmesi hususu daha sık eleştiri konusu yapılırken güncel incelemelerde hizmet ödemelerinin nitelikleri bakımından tekrar değerlendirmeye tabi tutulduğunu görüyoruz. Başta hizmeti alan şirketler tarafından dar mükellefin "serbest meslek kazancı" kapsamında değerlendirip ona göre vergilendirilmiş (veya vergilendirilmemiş) ödemelerin "gayri maddi hak" olarak değerlendirilmesi gerektiği iddia ediliyor. Bu iddia sonucunda da hizmet ödemeleri üzerinden hesaplanmamış gelir vergisi tevkifatı ve artan katma değer vergisi matrahı üzerinden ilave katma değer vergisi salınıyor.

Bu eleştirinin dayanağını aramak üzere serbest meslek faaliyetleri ile gayri maddi hakların tanımları için Gelir Vergisi Kanunu ve OECD'nin bu konudaki düzenlemelerine başvuruyoruz. Bu düzenlemelerde know-how için "sınai, ticari ve bilimsel alandaki bilgi birikimi ve tecrübeye dayanan hakların kullandırılması" şeklinde birbirine paralel bir tanımlama yapılmıştır. Serbest meslek faaliyetlerinin tanımında ise bağımsızlık kriteri ön plana çıkarılmış, faaliyetlerin sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanması esasından bahsedilmiştir. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere serbest meslek faaliyetleri için bireysel bir çerçeve çizilmiştir; OECD de son yorumlarında kurumların bu faaliyetleri kapsamında elde edecekleri kazancın serbest meslek kazancı değil, ticari kazanç olması gerektiği yönünde telkinde bulunmuştur. Ancak mevcut mevzuatımız ve Türkiye'nin taraf olduğu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları kapsamında hizmetlerin dar mükellef kurum tarafından verilmesi halinde de elde edilecek gelir serbest meslek kazancı olarak vergilendirilmektedir.  

Yerel mevzuatımız uyarınca know-how da olsa hizmet de olsa yapılan ödemeler %20 oranında stopaja ve sorumlu sıfatıyla katma değer vergisine tabi tutulmaktadır. Bununla birlikte ödemelerin yapıldığı ülkeyle aramızda bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olduğu durumlarda ödemenin "know-how" olması halinde stopaj oranı %10'a düşebilmekte, "hizmet" olması halinde ise bazı şartlara bağlı olarak stopaj tamamen ortadan kalkabilmektedir. Sadece bu gibi durumlarda vergi inceleme elemanları tarafından hizmet ödemelerinin "know-how" olarak iddia edilmesi halinde önceden serbest meslek kazancı kapsamında stopaj hesaplamamış mükellefler adına ilave vergi yükü doğabilmektedir.

Yapılan hizmet ödemelerinin "know-how" olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki iddiaların temel dayanakları aşağıdaki gibi özetlenebilmektedir:

- Verilen hizmetler şirket çalışanlarının mesailerine dayanmamaktadır. Aslında gruba ait bilgi birikiminin paylaşılmasına ilişkindir.

- Sağlanan tavsiye ve yardımlarda işle ilgili bilgiler sıkı bir gizlilik çerçevesinde yapılmaktadır; bunlar mülkiyet hakkı olarak değerlendirilmelidir.

- Özellikle teknik bilgi gayrimenkul sermaye iradı olarak değerlendirilmelidir.

İncelemeleri sırasında bu iddia ile karşı karşıya olan şirketlerin sayısının gitgide artmaya başladığını görüyoruz. Eleştirilerin bir kısmı uzlaşmayla sonuçlandı, bir kısmı uzlaşma aşamasında, bir kısmı da dava sürecinde görülmeye devam ediliyor. Bu tür iddialara karşı verilen hizmetlerin "serbest meslek hizmeti" kapsamında değerlendirilmesinin savunulması için öncelikle transfer fiyatlandırması düzenlemelerinde bulunan "fayda testi" kavramından faydalanıyor olmalıyız. Hizmetin fiilen hizmeti veren şirket personeli tarafından sağlanmış olduğunun, hizmeti alan tarafın bu hizmete gerçekten ihtiyacı olduğunun ortaya konulabilmesi ve bu hizmet sonucunda sağladığı faydanın ölçülebilir olması gerekmektedir. Yapılan ödemenin fiyatlandırılmasında emsallere uygun hareket edildiğinin ispat edilebilmesi ile birlikte bu koşullar aynı zamanda yapılan ödemelerin giderleştirilmesi açısından da son derece önem arz etmektedir.

Bu kapsamda yapılacak ödemelerin muhakkak çok ayrıntılı hazırlanmış ve hizmetlerin net tanımlandığı bir hizmet sözleşmesine bağlanmış olması önerilmektedir. Ayrıca yurtdışından yansıtılan bu tutarlarla ilgili tüm detay hesapların personel ücreti ve diğer giderler bazında ayrıştırılmış olması, bu bilgilerin hizmeti alan şirket tarafından da düzenli olarak belgelendirilmesi tavsiye edilmektedir.

Bizim tavsiyemiz yeni ve sıcak bu konuyla ilgili şirketinize gelebilecek olası eleştirilerin bertaraf edilebilmesi adına özellikle masraf paylaşımı ve benzeri anlaşmalara yeni taraf olurken bu yazımızda bahsettiğimiz hususlara dikkat ederek yurtdışı merkezlerin uyarılması, ödemenin başlangıç aşamasında bir "hizmet" mi yoksa bir "know-how" olarak mı değerlendirilebileceği yönünde baştan değerlendirmeler yapılmasıdır.