Gündeme bak!

Burak KÜNTAY / Bahçeşehir Ünv. Öğr. Gör. Foundation for Defense of Democracies Kıdemli Analisti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Yaklaşık bir buçuk ay önce Rusya ile Gürcistan arasında vuku bulan savaş, bölgede birçok fay hattının hareketlenmesi ve Rusya'nın yeniden bir blok oluşturma eğilimi ile sonuçlandı. Rusya'nın, ABD ve Avrupa destekli Gürcistan'a karşı tavrı, üstüne üstlük ateşkes sonrası meydana gelen yeni diplomasi açılımı geleceğe dair Rusya-ABD gerginliğinin sinyallerini verdi. Bu hadise Türkiye'nin Kafkas politikalarının artık daha belirgin bir şekilde tartışılması gereğini ortaya koydu.

Üzerinden fazla zaman geçmeden, Montrö Antlaşması'nın bazı ülkeler ve bazı kimseler tarafından içeriği yıllar sonra tartışılmaya başlandı. Karadeniz'in ve boğazların konumuyla ilgili geleceğe dair çanlar çalmaya başladı. Gemilerin geçişi neticesinde Karadeniz'in artık çok da sakin ve durgun bir yer olmayacağı, bundan böyle Karadeniz'in gergin bir diplomasi konusu haline geldiği görüldü. Türkiye'nin bundan sonraki boğazlar ve Karadeniz politikasını elden geçirip tartışması gereğini tekrar günyüzüne çıkardı.

İsrail'in Kadima Partisi'ndeki seçimler sonrası ABD'nin tavrı ne olursa olsun İran'ı vurma niyeti, İran'ın ise İsrail'in tavrına kontra bir cevap vererek bu saldırıyı karşılıksız bırakmayacağını ifade etmesi bölgeyi yeniden gerginleştirdi. Türkiye'nin yakın zamanda bu konuya dair acil kararlar alma gereğini de ortaya koydu.

ABD'deki ekonomik krizin büyümesi ve bu krizin Avrupa'yı da etkilemesi, birçok finans devinin iflas etmesine sebeb oldu. Üstüne üstlük Sarkozy'nin bu muhtemel global krizi, adeta 1920'lerin sonunda başlayan büyük depresyona benzetmesi çok önemli bir gelişmeydi. Dünyadaki sıcak para hareketlerinin ve muhtemel yer değiştirme olasılığının riski gözler önüne serildi.

Bu gelişmeler, Türkiye'nin de şimdiden ekonomik kararlarını ve önlemlerini tartışma zaruriyetini ortaya koydu.

Hangi Ortadoğu, Amerika veya Avrupa televizyonunu açsam gündem bu... Dünyanın tartıştığı meseleler bunlar.

Türkiye'deki televizyonları açtığımda ise gündem tamamen farklı.

Sadece birkaç gün öncesinde, kriz Türkiye'ye birfill etki etmeye başlayana kadar gündemimiz tamamen farklıydı. Deniz Feneri meselesinin magazinleşmiş halinin saatlerce kendisi hariç her boyutu ile tartışıldığı, Başbakan ile bazı işadamlarının arkası yarın kuşağına dönen ve insanların ellerine çekirdeklerini alıp "bakalım bugün kim ne diyecek?" diyerek ekran başında izlemeye koyuldukları bir gündem vardı. Ergenekon soruşturması dahilinde göz altına alınanların aşk hayatlarından çocukluk hikayelerine, sağlık durumlarından, komplo teorilerine kadar varan bir Brezilya dizisi izlemeye başladık. Bir kısmın laikliği kullanıp siyasete malzeme etmesi, başka bir kısmın ise dinini kullanmak suretiyle oy alma arzusu gündemimizi sardı. Mecliste en fazla mensubu bulunan iki partinin önde gelen isimlerinin, Meclis içerisinde ama Meclis dışından bir moderatörle yaptıkları düello, reyting rekoru kıran yerli dizileri gölgede bıraktı. Her kanalda herkes Ergenekon savcısı, Deniz Feneri Avukatı, Başbakan, medya patronu, moderatör ya da düello analisti olarak önümüze çıktı. Yedi gün yirmi dört saat, adli mercilere sirayet etmiş konulara erken hakimlik yapma rolüne soyunduk milletce.

Peki nerede İran-İsrail potansiyel krizi, nerede ABD-Rusya yeni kutuplaşması, ne oldu ekonomik gidişata ve önlemlere? Hiçbir şey olmadı. Onlar önemli değil çünkü. Medya Patronu-Başbakan çatışması, Rusya-ABD çatışmasının; Meclis düellosu, İran-İsrail gerginliğinin; ekonomik krizin gelişi, Deniz Feneri hadisesinin ve enerji projeksiyonları, Ergenekon'un çok ama çok gerisinde kaldı.

Global meseleler ve bu ülkenin gerçek meseleleri tamamen bu ülkenin gündeminin ve gazete köşelerinin dışında kaldı. Normal kimin umurunda ki!

Mühim olan iç siyasetteki şovenizm, değerleri kullanarak oy kapma arzusu ve "sen yaptın ben daha az yaptım" zihniyeti!

Çok yazık oluyor. Ortadoğu geriliyor, Karadeniz ve boğazlar dalgalanıyor, Kafkaslar kaynıyor, Orta Asya hiddetleniyor. Bunların tam ortasında, hem de buralarda yaşanacak krizlerden en çok etkilenecek ülke olan Türkiye'de ise her gün yeni bir Brezilya dizisi!

Yumurta kapıya dayanınca Türkiye'yi ne Ergenekon, ne Meclis düellosu, ne Deniz Feneri, ne de Başbakan-medya kavgası kurtarır.

Herkes dikkat! AKP, CHP dikkat! Laik-dinci diye ayrıştırılanlar dikkat! Biraz kafanızı kaldırıp etrafa bakın. Birbirinize bahane bulmaktansa Dünyadaki global gelişmelere bakın. Sıkıntılar yaklaşıyor. Herkes aklını başına alsın. Daha da önemlisi Allah herkese akıl fikir versin. Çünkü görülüyor ki bu ara bize en çok bu lazım!