Güneydoğu'da yaşanan kuraklığın boyutları

 

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Şükrü ADANIR / Ortadoğu Sanayici ve Girişimci İşadamları  Derneği (OSGİAD) Genel Sekreteri

Dünya küresel ısınmadan bahsederken, bizler hep bu konuyu öteledik. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin uzun yıllar yetecek düzeyde suyu olduğu söylendi. Kimileri 25-50 yıldan söz etti. Bu konuşmalar geçen yıl ifade edildi. Ama aradan geçen bu kısacık dönemde yaşanan kuraklık fikirleri değiştirdi. Tarım sektörü ve onunla bağlantılı sanayi kollarında ticari hesapların tutmayacağı, eylül-ekim döneminde yaşanacak ekonomik darboğazın herkesi sıkıntıya düşüreceği, ekonomik, sosyal anlamda birçok kişiyi bitirme noktasına getireceği apaçık ortaya çıktı.

Bütün ülkede olduğu gibi, bölgemizde de insanlar en az altı ay sonra elde edecekleri gelirlerini borçlanmış durumda. Bölgemizin asıl gelir kaynağının tarım olduğu da ortada. Tarımın ekonomik kalkınmaya, piyasaya, döviz rezervine katkılarını düşünürsek olayın ne kadar vahim olduğunu da anlarız.

Yetkili ağızlar ise yaptıkları açıklamalarda sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi, gıda ürünlerinde yüzde 60'a varan zamların insanlar üzerinde etkisi olmamış, akaryakıt gibi stratejik bir maddenin dalgalanması önemsizmiş gibi konuşuyor. Kimi ürünlerin karaborsaya düşmesinin ardından ürün boykotu çağrıları yapılması bu halkın edinilmiş deneyimlerini görmemekten başka bir şey olamaz.

Diyarbakır'da büyüklerimiz en son kıtlık döneminde 4 yıl üst üste yağmur yağmadığını anlatırlar. Bu dönemde kaybedilen insanların sayısı hiç de az değilmiş. Bugün teknoloji gelişmiş olsa da, yeraltı sularını kullanabildiğimiz bir dönemde yaşıyor olsak bile yeraltı su kaynakları ne kadar süre yeterli gelecektir? Yeraltındaki su rezervlerini koruyacak kadar teknolojiye sahip miyiz?

Bölgedeki bunca sıkıntının yanında hiç de gündemde olmayan kuraklık gibi bir konunun gelip gündemin en başına oturması işleri oldukça karmaşık bir hale getirdi. Peki, kuraklıkla ilgili nasıl bir önlem alınacak? Nasıl yasal bir düzenleme getirilecek? Getirilecek düzenleme şimdiye kadar uygulanan teşvik yasaları gibi çözümden uzak mı olacak? 5084 ve 5615 sayılı yasalar süresini doldurmak üzere iken ne yatırımı nede istihdamı artırmadığı gibi beraberinde haksız rekabeti getirirken alınacak önlemler hangi haksızlığı doğuracak acaba?

Geçen günlerde yapılan bir değerlendirmede en kıymetli markalar sıralamasında ilk yüz sıralamasında hiçbir Türk markası girmezken, Coca-Cola 67,5 milyar dolar ile birinci oldu. Sadece Coca-Cola'nın kağıt üzerindeki değerinin dünyada 26 ülkenin gelirinin toplamına eşit. Dağılımdaki eşitsizliğini düşünerek olası bir kıtlıkta yaşanacak sıkıntının boyutunu hesaplamak mümkün olsa gerek. Yarından sonraya ertelense umudun hala var olduğunu bilmek yine de sevindirici.