Haklarını bilmeyen çocuk lider olamaz

AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, “Amacımız hak temelli yaşam kültürünü getirmek” diyor ve ekliyor: “Kendi haklarını bilmeyenler, başkasının haklarını da koruyamazlar"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

didem-eryar-unlu-013.png

Çocuk hakları, “Dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi hakların hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir tanım.” 

20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen sözleşme, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girdi ve 14 Ekim 1990 tarihinde Türkiye tarafından imzalandı. Sözleşme, devletlerin çocuğa karşı sorumluluklarını içeriyor. 

Sözleşmenin birinci maddesi “çocuk” tanımını yapıyor. Bu maddeye göre 18 yaşını doldurmamış kişiler çocuktur ve sözleşmede yer alan haklardan yararlanabilirler. AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, “Haklarını bilmeyen çocuk, yarının lideri olamaz” diyor. İşte bu yüzden, insan odaklı çalışmalarına her alanda devam eden AKUT, bu kez de hak ve afet kavramlarını bir araya getirerek Türkiye’de bir ilke imza atıyor. 

Devlet koruması altındaki çocuklarımızı geleceğe daha bilinçli bireyler olarak hazırlamak amacıyla başlatılan “Haklarımı Biliyorum, Bilerek Büyüyorum” projesi AKUT Vakfı önderliğinde, Çocuk Hakları Zirvesi Kalkınma Derneği ve AKUT Arama Kurtarma Derneği ortaklığında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın desteği ile yürütülüyor. 

Hedef haklarını bilen, bilinçli nesiller yetiştirmek 

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen projenin hedefi haklarını ve sorumluluklarını bilen, başkalarının haklarına saygı duyan, güvenli yaşam ve afetler konusunda bilinçli nesiller yetiştirmek. “Sivil Toplum Örgütleri Arasında Diyaloğun Geliştirilmesi-II” hibe programı tarafından desteklenen “Haklarımı Biliyorum, Bilerek Yürüyorum” projesi, 15 Eylül 2014 tarihinde uygulanmaya başladı.

AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, Türkiye’nin geleceğinin, çocukların gelişim süreçleri ve eğitimlerinin kalitesine bağlı olduğunu söyleyerek; arama-kurtarma operasyonlarından sonra, afetlere dayanıklı bir toplum oluşturmak için AKUT’un en önemli görevlerinden birisinin eğitim olduğunu söylüyor. Proje kapsamında öncelikle devlet korumasındaki çocuklara deprem, yangın, sel gibi doğal afetler konularında bilinçlendiren; korunma, koruma ve yardım etme vasfı kazandıran eğitimler veriliyor. 

"Hak denir? Temel haklarımızı nelerdir? Haklarımızın getirdiği sorumluluklar neler? Afetlerde bu hak ve sorumluluklarımızı nasıl kullanırız?" başlıklarından oluşan eğitim kapsamında bugüne kadar 200 çocuğa ulaşılmış. Proje 15 Haziran’da tamamlanıyor. Hedef, finansman kaynağı bularak, bu eğitimleri sürdürülebilir kılmak. 

Nasuh Mahruki, “Amacımız hak temelli yaşam kültürünü getirmek” diyor ve şunları ekliyor: “Hak temelli yaşam kültürü, aslında doğal olan. Hepimiz insanca yaşam, eğitim, sağlık gibi konularda eşit haklara sahibiz. Kendi haklarını bilmeyenler, başkasının haklarını da koruyamazlar ve sadece sömürülürler. Bugün, ülkede o kadar çok yapılması gereken iş var ki, bundan yıllar önce bir avuç dağcı arkadaşımla kurduğumuz arama kurtarma takımı, bugün Türkiye’nin en etkili sivil toplum kuruluşlarından birine dönüştü. AKUT Çocuk Akademisi, Spor Kulübü, Kültür Sanat Kent Gönüllüleri, Öğrenci Toplulukları, AKUT Vakfı gibi yapılanmalarla, kendi alanında örnek projeler yapılan bir harekete dönüştük. Fakat Türkiye’de atılacak çok adım var. Bu yüzden işi en temelinden alıp, anlatıyoruz. Haklarımızı bilmek demokratikleşmenin de temeli.”

99 Depremi sivil toplum kavranmını değiştirdi

Nasuh Mahruki, Türkiye’nin çok köklü bir vakıfçılık geçmişi olduğunu söylüyor ve ilk vakfın 1048 yılında Erzurum’da kurulduğuna dikkat çekiyor. “Vakıf yönetimi konusunda ABD bile bizi örnek aldı” diyen Mahruki, “AKUT’un 15. yılında vakıf kurmayı başardık” diye ekliyor. Nasuh Mahruki, Türkiye’deki sivil toplum yapısı hakkında ise şu bilgileri veriyor: “12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sistemi altüst etti. İnsanlar, ‘Sen mi kurtaracaksın bu memleketi?’ demeye başladılar. Hatta böyle bir atasözümüz oldu. Bu paradigma ile yetişen gençler, her şeyi devletten beklemeye başladılar. 1999 depremi ise bu kaderi değiştirdi. Devlet olayın boyutunu anlamazken, AKUT görevlileri kırmızı üniformaları ile ortaya çıktılar, hiyerarşi ve disiplin içinde hareket ettiler. Bu, Türkiye’deki sivil toplum kavramını değiştirdi. İnsanlar, ‘Demek olabiliyormuş’ demeye başladılar. Bugün Türkiye’deki STK hareketliliği, aslında depremde yaratılan farkındalıkla ortaya çıktı. AKUT’un aslında Türkiye’ye yaptığı en büyük hizmet, 2000 kişiyi, 900 hayvanı kurtarmasının yanı sıra, sivil toplumun, beşinci hareketin gücünü öğretmesidir. Nitekim 1999’dan sonra AKUT Türkiye’nin en güvenilir kurumu seçildi. Dürüstlük ve şeffaflık ilkesi ile hareket ettiğimiz için toplum AKUT’a güvenmeye devam ediyor.”

Hayat kurtardığı araçlara vergi ödüyor

AKUT, kurulduğu günden bugüne dek gerçekleştirdiği bin 824 operasyonda 2 bin 48 kişiyi, 885 hayvanı kurtardı. Ama Nasuh Mahruki, “Hala hayat kurtardığımız araçlara motorlu taşıt vergisi; hayat kurtardığımız telsizlere cihaz kullanım bedeli ödüyoruz” diyor.

Gücümüz nitelikli insan gücü

AKUT, yüzde 100 gönüllülük esasıyla çalışmaya devam edecek; çünkü Mahruki’nin dediği gibi, “Bizim gücümüz nitelikli insan gücü.”

Bu konularda ilginizi çekebilir