Her mevki ve makama seslenmek istiyorum
İhap Subaşı
Bu, tarihsel mesleği, gümrük müşavirliğini kendi penceremden seyriyle, bir öz anlatım seyrini aşağıdaki, tespit ve görüşlerimle sizlere sunmak istiyorum. Gümrük, nedir ne değildir, tanımlamasının özünü, ilk önce, Büyük Atatürk'ün deyimiyle; ne olduğuna baktığımızda ne görmekteyiz? Büyük Ata, diyorlar ki, "Bir devlet ki! gümrük işlerini, vergilerini, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten alıkonulmuştur. Böyle bir devlete elbette bağımsız devlet denilemez." İşte büyük insanın buyruğu ve gümrüklerimiz için görüş ve yorumu böyle. Yıllar yılı, gümrüklerin aksayan taraflarını kanunlarla, kararname ve yönetmeliklerle, ıslah çalışmaları yaparak, ideal bir düzeye taşımak istemişizdir. Ne yazık ki, yeterince faydalı bir işleyişin, ortamını yaratamamışızdır. Gümrük nedir ve ne değildir diye, bir anket açsak, işadamımız ve siyaset birimlerimizden yeterince, bilgilenme yönüyle, fazlaca ilgi odağı olunmadığını görmekteyiz. Gümrük denilince, aman beni karıştırma gibi beyanlarla, hiçbir zaman, gümrüğün ne olup, olmadığı hakkında bir fikir sahibi maalesef olunamamıştır. Ancak yurt dışına bir seyahatte çıkış veya giriş kapılarında, gümrükle, yüz yüze gelinmesinde, dolayı karşılaşılan bir olumsuzlukta gümrükleri şikayet ve suçlamadan, başka bir hareket sergilenmemiştir. Bundan bir hayli zaman önce, yurt dışından dönerken, verdiği bahşiş için, gümrükleri, rüşvet suçlaması ve bu yönlü araştırmasıyla ilgili bir öğretim görevlesinin, gümrüklerimizi hedef olarak, hazırladığı tezdeki, hezeyanları hakikaten içler acısıdır. Bu mudur gümrüklerle ilgilinme odağı gümrüklerin geniş bir platformada, algılanma ötesi, kara bahtı ve kara talihi? Yaptıkları asli görevlerinin görülmeyerek varsa yoksa rüşveti gündeme taşıyıp, suçlanması, aşağılanması acaba hangi kötü kader yazgısıdır? Bu gözlemler, gümrük çalışanlarının, belleklerinde silinmeyecek şekilde yaralayarak, yer etmiştir. Yeni çıkan, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'ndaki, gümrükteki suçlardan ötürü, kusur cezaları kale alınmayarak, ona ilave 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nu yürürlüğe sokan, zihniyete hayret etmemek, elde değildir. Gümrüklerde görev üslenen, gümrük müşavirlerini, çok büyük cezalandırma, yolunu açmak, hangi iyileştirmeyi çağrıştırır. Bu cezalarla, gümrüklerde, kaçakçılığın önüne geçilebilir mi sanılmaktadır. Hangi merciin, bu gibi düşünce ve telkinleri, anlaşılmaz hükümleriyle kanunlaşan, düşünceleri hakikaten gümrük camiasına, üzüntü vermektedir.
Beyler, Beyefendiler, gümrüklerde, kaçakçılık yapılamaz dersem bana inanır mısınız? Bu hususta bir brifing düzenlense yer almak isterim. Çünkü beyan edilen bir eşyanın kaçağı olamaz, kusuru olur. Niyet ve kasta bakılmadan, bir işlevdeki, yanlışı, kaçakçılıkla, suç ve ceza kapsamına sokmanız hangi adalet kuralıdır? Evrakta tahribatı, sahte evrak, ak, kara göstermek gibi eylemler tabii kaçakçılık için de düşünülmelidir. Diğer işlemlerdeki bir hata ve kusur, kaçakçılık eylemi içinde, düşünülemez, olduğu kanaatindeyim.
Bir vergi cezası, mükellefine çıkarılan ödeme emri, 5326 Kabahatler Kanunu'na müracaat edilerek, gümrük müşavirine de, müteselsil olarak, ikinci bir, ödeme emri nasıl çıkartılabilmiş, olduğu hangi tatbikat emri, hangi mevzuat ve gümrük uygulamasıdır. Yoksa kanunda, böyle bir hüküm var da biz mi bilmiyoruz? Yoksa, ben koydum, oldu, bitti denilmesi hangi doğruyu çağrıştırır?
Gümrük Müsteşarlığı'nın, 2006 senesindeki bir tamini ilgili birimlere dağıtılan tatbikat emri, yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü kaçakçıyı ararken, namuslu vatandaşı suç kapsamında sanık sandalyesine oturtturmaktasınız. Mesleğin, namus ölçüsü bu mu olmalıdır? Bu gidişle siz, bu mesleği yapacak, kişi veya kişiler bulamazsınız sevgili dostlarım. İthalat ve ihracat, nasıl yapılır, hangi yollardan geçerek, bir mal millileşir, tetkik edilmesi ve tekrar gözden geçirilerek, bu önemli yasalar çıkarılmalıydı.
Gümrük tatbikat ve uygulama kulvarındaki işleyişte, ağır ceza hükümleri getirmekle, doğru ve namuslu bir yol açılabilir mi, çok iyi tetkik edip karar vermeliyiz. Yoksa, ben cezayı, vereyim, caydırıcı olur, düşünecesi hangi doğruyu çağrıştırır olduğu düşünülmelidir. Şimdi, bir mal ithalatı nasıl yapıldığına, bir göz atalım.
İşadamı, tüccar bir mal ithalatında, getireceği malı beğenir, ihraççıyla fiyatta anlaşır, faturalatır, nakliyecisine, malı getirme talimatı verir. Bu anlattığım ve detaylarına inmediğim, çok geniş bir ticari platformda yürtülerek gelişir. Her adımı mesuliyet taşıyan bir kulvarda bu ticari işler sürdürülür. Gümrük müşavirine, malını millileştirmesi için verilen vesaikin, müşavir tarafından, doğru ve yanlışı ve herhangi bir suiistimali inceleme ve tetkik, müsaadeleri yoktur. Müşavir, evrakları tabii ki gümrük uygulama ve tatbikat çerçevesinde inceler, tetkik eder, gümrük beyanını bilgisayar vasıtasıyla ilgili gümrüğüne geçer. Bundan sonra, olan bir yanlışta, kusur cezası uygulamayıp, kaçakçılıkla, suç ve cezaya taşınması, hangi vicdan ve hukuk muhasebesidir.
İşin acı yanı gümrüklerin işlevlerde tek başına devamlı değindiğim, yedi kocalı hürmüz misali, faaliyetlerini sürdürdükleri görülmektedir. İşlevler, gümrük denetiminden geçerken, şuradan müsaade al, buradan onay al, şu belgeyi al gibi rejim gereği, evrakın oradan oraya, sevk edilme olayı vardır. Bu işlevlerde ne büyük zaman kaybına sebep olmaktadır ki, acil ve süratli bir mal çekilebilmesi, günler almaktadır.
Demek ki, 1983'den beri, gümrüklerimiz ideal bir çalışma düzeyi ve ortamı yakalayamamıştır. Düzgün, çalışma metodu, ağır cezai müeyyideler dopdolu bir uygulamalı, görev yaptırım yolu seçilmiştir. O nedenle, Demoklesin Kılıcı, mesleğin üzerinde, ölümcül bir sürette asılı duruşu, ortadan kaldırılmalıdır.