İmalatta ölçek 'küçük', teknoloji 'düşük'

ATO'nun 'İmalatın Görünümü Raporu'na göre Türk imalat sanayi, düşük teknolojiye dayalı üretim yapıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) "İmalatın Görünümü Raporu"na göre, Türk imalat sanayi küçük ölçekli işletmelerden oluşuyor ve düşük teknolojiye dayalı üretim yapıyor.

İmalat Sanayi İşletmelerinin yüzde 94'ü, 1 ile 19 çalışanı olan işletmelerden oluşurken, sadece yüz binde 4'ü 5 bin ve üzerinde çalışanı olan işletmelerden oluşuyor.

ATO'nun Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerinden yararlanarak hazırladığı "İmalatın Görünümü" raporuna göre, imalat sanayinin yüzde 94'ü 1 ile 19 çalışanı olan işletmelerden oluşuyor. İmalat sanayinde 20 ile 49 çalışanı olan işletmelerin tüm işletmelere oranı yüzde 3,8 iken, 50 ile 99 çalışanı olan işletmelerin oranı yüzde 1.

Büyük ölçekli firmaların oranı ise çok daha düşük. İmalat sanayi işletmelerinin sadece yüz binde 4'ü, 5 bin ve üzeri çalışanı bulunan işletmelerden oluşuyor. İmalat sanayi işletmelerinde ortalama çalışan sayısı ise 9.

TÜİK'in "girişim ve üretim" istatistiklerine göre, küçük işletmelerde yaratılan üretim ve katma değer de son derece az. 300 bine yakın mikro işletmenin üretime katkıları yüzde 12 ve katma değere katkıları yüzde 10 olurken, sadece 12 "makro işletme"nin katkısı yüzde 7 ve yüzde 8 düzeyinde bulunuyor.

Düşük teknolojiye dayalı üretim yapıyoruz

Küçük ölçekli işletmelerden oluşan Türk imalat sanayi, üretimi ve ürün çeşitliliğini de istenilen şekilde artıramıyor. Söz konusu işletmelerde düşük teknolojiye dayalı üretim yapılıyor.

İmalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 63'ünü gıda, giyim, ağaç ürünleri, mobilya gibi "düşük teknoloji malları" üreten işletmeler oluşturuyor. Bu işletmelerin yarattığı üretim değeri de imalat sanayinde yaratılan toplam üretim değerinin yüzde 40'ı civarında.

Plastik, kauçuk, ana metal sanayi ürünleri gibi "orta-alt teknoloji malları" üreten işletmelerin oranı ise yüzde 26. Bu grup toplam üretim değerinin yüzde 32'sini sağlıyor. Buna karşılık üretim değerinin sadece yüzde 4'ü "ileri teknoloji" sanayi ürünlerine ait. Her 1000 işletmeden sadece 8'i yüksek teknoloji sanayi ürünü üretiyor.

3 bin 484 çeşit ürün üretiliyor

TÜİK'in 20 ve üzeri çalışanı olan işyerlerini kapsayan üretim veri setine göre, Türk imalat sanayinde 3 bin 484 çeşit ürün üretiliyor.

TÜİK Yasası'nın gizli verilerle ilgili maddesi gereğince bu ürünlerden 2 bin 179'una ait bilgiler yayınlanmıyor. Yayınlanan veriler üzerinden yapılan değerlendirmeye göre, Türk imalat sanayinde en fazla üretilen ürünün beton takviyesinde kullanılan, dört yüzü hadde demir/alaşımsız çelik çubuk olduğu görülüyor. 429 milyar liralık imalat sanayi üretiminin yüzde 3,8'ini bu ürün sağlıyor.

İkinci sırada, silindir hacmi 1500 ile 3000 arasında bulunan, benzinli, oturma yeri 10 kişiden az olan "otomobil" geliyor. Otomobili sırasıyla ilaç, hazır beton, tişört, atlet ve fanila gibi giyim eşyası, ekmeklik ve kaplıca (kızıl) buğday unu izliyor. Tüm üretim değerinin yüzde 10'u bu altı üründen elde ediliyor.

'Gıda' ve 'içecek' üretim değerinde öncü

20'den az çalışanı olan işletmeleri de kapsayan Girişim İstatistikleri veri setine göre, imalat sanayi, toplam işyeri sayısı açısından ticaret ve ulaştırma sektörlerinden sonra üçüncü sırada, katma değer açısından ise ilk sırada yer alıyor.

Toplam işyerlerinin yüzde 12'si imalat sanayi işyerleri iken, bu işyerleri Türkiye üretim değerinin yüzde 47'sini, toplam katma değerin de yüzde 34'ünü sağlıyor.

TÜİK verileri, imalat sanayinde en fazla üretim değeri yaratan sektörlerin "gıda ve içecek sanayi" olduğunu ortaya koyuyor. Bu sektörde  faaliyet gösteren 31 binin üzerindeki girişimin yarattığı üretim, toplam üretimin yüzde 14'ünü oluşturuyor. İkinci sırada "ana metal sanayi" ürünleri yer alırken, her 100 liralık üretimin 12 lirası bu sektörden sağlanıyor.

İmalat sanayi 23 ana sektörden oluşuyor

İmalat sanayi 23 ana sektörden oluşuyor. Üretim liginde ilk 10 içinde yer alan sektörler üretim değerinin yüzde 80'ini sağlıyor. Bu sektörler sırasıyla şöyle:

"Gıda ve içecek", "ana metal sanayi", "tekstil ürünleri", "motorlu kara taşıtları", başka yerde sınıflandırılmamış "makine ve teçhizat", "giyim eşyası", "metalik olmayan mineral ürünler", "kimyasal madde ve ürünler", "kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıtlar" ile "plastik ve kauçuk ürünleri".

Üretim ağırlıklı bu sektörlerden kimyasal madde ve ürünler, başka yerde sınıflandırılmamış makine ve teçhizatlar sektörü, kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıtlar ile ana metal sanayi yurt içi talebi karşılayamıyor ve en fazla açık veren ilk 5 sektör içinde yer alıyor.

En fazla demir ve çelik çubuk ihraç ediyoruz

Ürün bazında ihracat ve ithalat incelendiğinde en fazla ihraç ettiğimiz ürünün, ana metal sanayi ürünlerinden "demir" ve "alaşımsız çelikten çubuklar" olduğu görülüyor.

İkinci ürün ise silindir hacmi 2500 cm3'den küçük olan dizel/yarı dizel taşıtlar. Pamuktan örme tişört, fanila ve atlet gibi giyim eşyası, üretim ve ihracatta beşinci sırada yer alıyor.

Üretimi olmayan veya az olan maddeler ithalat sıralamasında başı çekiyor. Ham petrol, mineral yakıtlar ve kırsal motorinden sonra en fazla ithal ettiğimiz ürün altın. Katot ve katot parçaları, alıcısı bulunan verici portatif telsiz, telefon cihazları, polipropilen (bir tür plastik), motokültör (küçük traktör) ve gösterge tabloları en çok ithal ettiğimiz ürünler arasında bulunuyor. Ekmeklik buğday ve kardesiz, penyesiz pamukta en çok ithal ettiğimiz ürünler arasında yer alıyor.

Milli gelirdeki payı yüzde 23

1960'lı yılların sonunda yüzde 15 civarında seyreden, 1980'li yıllarda başlayan dış ticaret hamlesi sonucunda 1988 yılında yüzde 22'ye ulaşan imalat sanayinin milli gelir içindeki payı, o tarihten bu yana neredeyse hiç değişmedi.

1998 yılında 24,1 milyar dolar olan imalat sektörü ihracatı 2009 yılında 95,4 milyar dolar seviyesine ulaşmış olmasına karşılık sektörün milli gelir içindeki payı 2009 yılında yüzde 23 oldu.

İmalat sanayinin milli gelir içindeki payının artmaması sektörün istihdamını da etkiliyor. 1998 yılında yüzde 27 olan imalat sanayi istihdamının tarım dışı istihdam içindeki payı azalarak 2009 yılı sonunda yüzde 24,6'ya geriledi. 2008 yılında 4,2 milyon kişi olan çalışan sayısı da 2009 yılında 3,9 milyon kişiye düştü. Sektörde çalışan 286 bin kişi işini kaybetti.

Aygün: Artık demir alma zamanı

ATO Başkanı Sinan Aygün de rapora ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye'nin yabancı teknolojileri ithal etmenin ötesine geçerek, teknoloji geliştiren bir sürece girmesi gerektiğini belirterek, Türkiye'nin en büyük eksiğinin üretimini artıramamak olduğunu ifade etti.

Aygün, şunları kaydetti:

"İmalat sanayinin milli gelirimiz içindeki payı 21 yıldır demir atmış durumda. Artık demir almak zamanı... Rotamız hızlı kalkınma olmalı. Türkiye'nin hızlı bir kalkınma için hammadde ve emeğe dayalı üretimden yüksek teknolojiye dayalı üretime geçmesinin şart. İmalat sanayimiz küçük işletmelerden oluşuyor. Öyle olunca üretim de küçük oluyor. Hızlı kalkınmak için bu görüntüyü değiştirmeliyiz."

İmalat sanayinin son yıllarda çözülen tarım sektörüne istihdam yaratan ve diğer sektörleri sürükleyen bir sektör olmaktan çıktığını da belirten Aygün, küçük ölçekli işletmelerin istihdam vergileri nedeniyle kayıt dışına çıkmaya başladıklarını da sözlerine ekledi.

Bu konularda ilginizi çekebilir