İnsan kaynakları yönetiminde yolun neresindeyiz
Yiğit Oğuz DUMAN / PERYÖN, Türkiye Personel Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Son yıllarda ülkemiz ve dünya iş çevrelerinde kendisini iyice kabul ettiren bir gerçek var ki o da insan kaynağına yatırım ve bu konudaki bilinçli planlama ve uygulamalar sürdürülebilir büyüme ve kârlılık için işletmelerin en kritik yönetimsel faktörlerinden birisi.
İnsan, doğası gereği bir iş biriminin kopyalanamaz tek varlığı. Dünya üzerinde sınırsız ticaretin, teknolojik fırsatların ve iletişim becerilerinin bu kadar ortak kaynak olarak tüketildiği bir başka zaman olmamıştı. Artık isteyen herkes büyük oranda istediği kaynağa elbette belirli maliyetleri de üstlenerek sahip olabilme lüksüne sahip. En zoru bu kadar parayı ve teknolojiyi yönetecek, kullanacak insan gücünün en doğrusunu, en iyisini bulabilmek. Belki de zordan da öte imkânsız olan bu durum birçok işletme için var olamama, rekabet edememenin temel unsuru.
Ülkeler artık nitelikli işgücü için yarışıyorlar. Dünya üzerindeki diğer sınırlı doğal kaynaklar petrol ve su gibi insan da -elbette iyi yetişmiş ve iş hayatına uygun yetkinlikte olanlarından bahsediyorum- artık savaş sebebi. Buna günümüz iş dünyası "War For Talent" sloganıyla belki de en doğru ismi takmış durumda. Gerçekten de durum bu kadar kritik, bu kadar acil bir konu.
Ülkemiz sürekli olarak genç nüfus potansiyeli açısından insan kaynağı anlamında çok avantajlı görülen, gösterilen bir konumda. Yaşlanan Avrupa'nın yanı başında böylesine genç bir nüfus hepimiz için bir heyecan kaynağı. Ancak büyük ve acı bir gerçek de var ki bu nüfusun geçmişten bugüne iş hayatının ihtiyaçlarına uygun niteliklerle yetiştirilmiş, donatılmış olan yüzdesi çok düşük. Günümüzde toplam işsizlik oranı %15 seviyelerinde iken bu oran genç nüfusta %30'ları buluyor. Buna hâlihazırda çalışmasına rağmen istediği işte çalışmayan, mutsuz çoğunluğu da eklerseniz aslında bu genç nüfusun ne kadar az kısmından doğru faydalanabildiğimizi görebiliriz. Bu yüzden bu genç nüfusa, pembe gözlüklerle bakarsanız müthiş bir potansiyel olarak görünse de biraz gözlükleri çıkartıp baktığınızda karşınızda ne kadar büyük bir risk olduğunu da görebilirsiniz.
Türkiye Personel Yönetimi (PERYÖN) olarak her platformda bu kontrolsüz gücün yapılandırılması, yönlendirilmesi ve gelecekte bu nüfusa eklenecek yeni nesillerin çok daha bilinçli bir temel ve yüksek öğrenim sürecinden geçerek birer "dünya vatandaşı" olarak yetiştirilmesi konusunda önerilerimizi dile getiriyoruz. Özetle, bu bir devlet politikası olarak devletin en üst düzey planlama reflekslerini oyuna sokarak orta ve uzun vadede ülkemizin ve yakın çevre ülkelerin iş hayatlarının ihtiyaç duyacağı işgücü profilini net olarak tespit etmesi, milli eğitim ve mesleki gelişim programlarını da bu yönde yenilemesini gerektiriyor.
Bir yandan bu geniş perspektifte ulusal bir işgücü planlaması ve yetiştirme süreci ile ilgili yapılacakları düşünürken öte yandan daha mikro ölçekte işletmelerin de yeni dünya düzeninde genel iş hayatı paradigmalarını sorgulaması ve hatta birçoğunu kırarak değiştirmesi gerekiyor.
İnsan, rekabetteki tek fark yaratan unsur olarak öne çıktıkça ve de yeterli düzeyde eğitilmiş, güncel kalmayı başarmış ve yüzü geleceğe dönük çalışan sayısı iş hayatının ihtiyaç duyduğundan her geçen gün daha da geriye düştükçe bu nitelikli işgücünün hareketliliği de artmakta. Sokakta milyonlar iş bulma sıkıntısını yaşarken öte yanda bir grup çalışan için ise birden çok iş fırsatı her an önlerine serilmekte. Bu durum en başta iş hayatının kendisi için büyük bir riski içinde barındırıyor. Artık işler çok daha kompleks ve zihinsel katkı boyutu çok daha yüksek olduğu için eski söylemlerdeki "giderse yerine başka birini alma" şansı pek de uygulanabilir görünmüyor. Sonuçta işletmeler için doğru insanı konumlandırmak doğal olarak çok daha pahalıya mal olurken onu elde tutmak ve sürekliliğini sağlamak da ek maliyetler ve ilgiyi gerekli kılıyor.
Son yıllarda birçok İnsan Kaynakları yöneticisinin ortak söylemi "biz şirketimizde işe göre insanı ararız, insana göre iş yaratmayız" idi. Hepimiz bu ilkenin altına imzamızı atıyor, inançlı bir şekilde de savunuculuğunu yapıyorduk. Çünkü iş her şeyin önündeydi ve standartları koyan oydu. Hepimizin görevi işe en uygun insanı bulmak ve onu olduğu kadar işe uygun şekilde tutabilmekti. Bu artık yerini biraz da olsa "biz işe göre en doğru insanı bulmaya çalışır ve ondan maksimum faydayı sağlayacak gelişim fırsatlarını sunar, yapılar kurarız" a bırakmakta. Artık organizasyon şemaları basmakalıp yapılar olmaktan çıkmakta, her şirketin iç dinamiklerine, insan profiline, yeteneklerine göre özel şekiller almakta. Organizasyonel gelişim kararları iş hayatının dinamiklerini gözetmekle birlikte asıl olarak çalışanların yetkinliklerine göre planlanmaya başlandı. Yani artık organizasyonlar yavaş yavaş işe göre insan yerleştirmek çabasından sıyrılıp insan kaynağının potansiyeline, yapabilirliğine göre şekillenmeye başladı.
Bu durum şimdilik hala birçok kulağa biraz sakıncalı gibi gelebilir. Kaynağın bu kadar yetersiz, rekabetin bu kadar büyük, en önemlisi de değişimin bu kadar hızlı olduğu bir ortamda çok daha esnek, kabiliyetlerine çok daha odaklı ve hızlı değişebilen yapılar çok daha başarılı oldukça bu fikir de daha sempatik gelecektir.
PERYÖN olarak ülkemizdeki istihdam problemini "işsizlik" olarak değil de "mesleksizlik" olarak nitelendirmek gerektiğine inanıyoruz. Topyekun bir seferberlik sayesinde makro düzeyde bir işgücü planlaması ile devlet bir yandan iş hayatının geleceğini öngörerek işgücünü planlayacak, insanımıza iş hayatının gerekleri olacak temel nitelikleri kazandıracak, işletmelerimiz de çok daha insan odaklı, çok daha esnek yapılarda bu nadide kaynağını en iyi şekilde bulma, geliştirme ve tutundurma yollarını sürekli olarak iyileştirecek ki global yarışta elimizdeki bu müthiş potansiyeli kullanabilelim.
PERYÖN, ülkemizin en eski sivil toplum kuruluşlarından birisi ve odak alanı İnsan Yönetimi. Bu kapsamda başta kadın ve genç istihdamı olmak üzere, insan kaynağını geliştirme, tutundurma ve doğru sosyal ve hukuki politikalar gelişitirlmesi boyutunda özel sektör ve kamu yönetimi ile çok yakın çalışmakta. Her yıl düzenlediği Ulusal İnsan Yönetimi Kongreleri ki bu sene 18. si düzenlenecek Avrupa'nın en geniş katılımlı İnsan Yönetimi Kongre'leri oluyor. Bu yıl Eylül ayında İstanbul, Avrupa İnsan Yönetimi Kongresi'ne ev sahipliği yapacak ve başta Avrupa olmak üzere tüm dünya ülkelerinden çok değerli konuşmacı ve konukları da ağırlayacak. Kongre programı içerisinde Dünya İnsan Yönetimi Örgütü'nün de yıllık olağan Yönetim Kurulu toplantısı olacak ve bu sayede tüm kıta başkanları da dünya ölçeğinde İstahdam ve İşgücü hareketliliği gibi konularda çok özel deneyimleri katılımcılarla paylaşma fırsatı bulacak.
Özetle işi "İnsan" olan PERYÖN'ün ve en geniş insan kaynağına sahip ülkemizin önünde önemli fırsatlar ve bir o kadar önemli görevler var. Tek yol ise daha fazla çalışmak ve üretmek.