İnsanı heyecanlandıran yeni kavram

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


 

İzmir’de gerçekleştireceğimiz Garanti Sohbeti için Kenan Mortan’ın kent önderleriyle düzenlediği “ortak akıl toplantısı” nın sonuçlarını iki ay kadar önce A&B Ajansı’nda Sibel Asna ve Fatih Özkoyuncu ile ele aldığımızda kent için ikinci kez 2020 yılında aday olmak istedikleri EXPO’nun öneminin altının çizildiğini gördük. Bunun üzerine kentlerini EXPO ve olimpiyatla yenileyen Barselona’nın deneyinin
anlatılmasının İzmir için önemli olacağını düşünerek, o deneyi yaşamış kişilerin konuşmacı olarak çağrılıp deneylerini anlatmalarının iyi olacağını düşündük.
Ve 1 Mart’taki toplantı için iki konuk konuşmacı davet etme kararı aldık. Belirlediğimiz iki konuşmacıdan olumlu yanıt alıp davet ettik. Birisi kentin değişim projesini yürüten ve felsefesine hakim olan Barselona Kentsel Projeler Direktörü Mimar Prof. Dr. Josep Anton Acebillo, diğeri Barselona
Olimpiyatı’nın mali yönetiminde yer almış olan bankacı Pedro Fontana’ydı. Geldiler konuşmalarını yapıp bir yandan deneylerini anlattılar, bir yandan da İzmir’in bir Akdeniz kenti olarak Barselona ile benzerliklerinden ve değişimin kente katabileceklerinden söz ettiler.
Anlattıkları benim için önemli bölümlüyle yeni ve ilginç kavramlar içeriyordu. Bunlardan en önemlisi Acebillo’nun kentin insanı ve alanlarıyla değişimi ve yaşanırlığını anlatan “metabolik kent” kavramıydı.
Bir başka önemsediğim anlatımları Petro Fontana’nın söylediği, “Kentin dönüşüme ihtiyacı vardı. Bunun için bir BAHANE gerekliydi. Olimpiyat hazırlıkları bu bahaneyi sağladı” cümlesiydi. Fontana, sonucun
buna uygun geliştiğini belirtirken toplam yatırımın sadece yüzde 10’unun spor tesisleri ve ekipmanlarına harcandığını, yüzde 90’ının ise kentin dönüşüm altyapısına harcandığını söyledi.
Acebillo’ya göre geleceğin en iyi yaşama alanları megapoller olmayacak, en iyi yaşanacak kentler 5-6 milyonluk yaşayan ve yaşatan kentler olacak. Bunlar büyük kentler koridoru üzerinde bulunacaklar. Barselona’daki değişimi böylesi bir “Metabolik kent” modeli üzerine kurmuşlar. Bunun için kentin sahille olan kopukluğunu ortadan kaldırıp, kent insanını denizle buluşturmuşlar. Yeni yollar ve kamusal alanlar
yaratmışlar. Böylece insanların bu kamusal alanlarda ve sahilde birbirleriyle buluşmalarını temaslarını sağlamışlar. Sahili kazanmak kruvaziyer turizm patlamasına yol açarak kente gelen turist sayısını ve gelirini artırmışlar. Ayrıca, Londra ve Paris gibi merkezlerde bulunmayan büyüklükte kongre merkezini inşa etmişler. Bu kentte 20 bini aşkın katılımcının yer alabildiği kongrelerin gerçekleşmesine yol açmış. Bunun doğal sonucu olarak kentte otel sayısında da büyük artış olmuş. 1990’larda 1 milyon 700 bin turist gelen kentte, turist sayısı 1995’te 3 milyon 100 bine, 2011 yılında 73 milyona yükselmiş.
Bu değişim için yapılan çalışmalar kent insanının üç yıl kadar çok ciddi sıkıntılar yaşamasına yol açmış. Kent halkı kendisine iyi anlatılan doğru ve sürekli iletişim ve katılımcı yöntemlerle bu değişimin parçası olmuş. Kendisini değişimin ortağı hatta sahibi görüp katkıda bulunmuş. Kentsel dönüşümde 4 yılda kent içi ve çevresi için 20 yıllık yol yapılmış. Kent içinde ve sahilde 400 bin metrekarelik kamusal alan yaratılmış. Kent halkı süreklilik taşıyan doğru iletişim ve katılımcı
yöntemler nedeniyle, hem olumsuzlukları yaşarken olumsuz tepki koymamış, hem de kamu-özel sektör işbirliğine katkıda bulunmuş. Bu nedenle Barselona Olimpiyatları sonrası bir gazeteci, “Bu olimpiyatlarda gerçek altını Barselona halkı aldı” değerlendirmesini yapmış. Bu değerlendirme gerçeği
en iyi anlatan cümle olarak kabul edilmiş.
Ben, Barselona deneyini anlatan iki konuşmacıdan çok şey öğrendim. Özellikle kentsel dönüşümün kamusal alanlar yaratarak, kent insanlarının ortak yaşamına katkıda bulunmasını amaçlayan “metabolik
kent” kavramı kafama çakıldı. Sanırım İzmirliler de EXPO 2020 yolunda önemli ipuçları elde ettiler...