İnternet sitesi yükümlülüğünün başlangıç tarihinin tespiti sorunu
Soner ALTAŞ / Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi
Bilindiği üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen ilk halinde, sermaye şirketlerinin (anonim, limited, paylı komandit şirket) tamamına internet sitesi kurma zorunluluğu getirilmişti. Ancak, 2012 yılında 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında sermaye şirketlerinin tamamının internet sitesi oluşturması yükümlülüğünden vazgeçilmiş, bunun yerine sadece bağımsız denetime tabi olan şirketlerin internet sitesi kurmaları şart koşulmuştur. Bağımsız denetime tabi olacak şirketleri belirleme yetkisi ise Bakanlar Kurulu’na verilmiştir. Bakanlar Kurulu da 19/12/2012 tarihinde almış olduğu 2012/4213 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Karar ile hangi sermaye şirketlerinin bağımsız denetime tabi olacağını belirlemiştir.
Bahsi geçen Bakanlar Kurulu kararının 3'üncü maddesindeki genel ölçütler, yani aktif toplamı, yıllık net satış hasılatı ve çalışan sayısı, 2013 yılı için sırasıyla 150 milyon TL, 250 milyon TL ve 500 olarak belirlenmişken; 2014/5973 sayılı kararla 2014 yılı için 75 milyon TL, 200 milyon TL ve 250 olarak; 2014/7149 sayılı kararla da 2015 yılı için 50 milyon TL, 100 milyon TL ve 200 olarak belirlenerek kademeli bir şekilde düşürülmüştür. Bu kapsamda, 2015 yılında 5 bin civarında şirketin ilk defa bağımsız denetim kapsamına gireceği tahmin edilmektedir. Bu şirketlerin, bağımsız denetimle birlikte internet sitesi kurma yükümlülüklerinin de doğacağı açıktır.
TTK’ya göre, internet sitesi kurma yükümlülüğü doğduğu halde şirketin internet sitesinin oluşturulmaması veya şirketin bir internet sitesinin mevcut bulunmasına karşılık bu internet sitesinin bir bölümünün bilgi toplumu hizmetlerine özgülenmemesi suç teşkil eder ve şirketin yönetim organı üyelerine 2 bin TL’den 30 bin TL’ye kadar adlî para cezası verilir. Ayrıca, anılan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, ilgili kararların iptal edilmesinin sebebini oluşturur; kanuna aykırılığın tüm sonuçlarının doğmasına yol açar ve kusuru bulunan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna neden olur.
Bu nedenle, internet sitesinin süresinde oluşturulması önem arz etmektedir. Hemen belirtelim ki, TTK’da sonradan bağımsız denetime tabi olan şirketlerin internet sitelerini ne zaman kurmaları gerektiğine dair bir açıklık bulunmamaktadır. Anılan boşluk 31 Mayıs 2013 tarihinde yayımlanan Sermaye Şirketlerinin Açacakları İnternet Sitelerine Dair Yönetmelik ile giderilmiştir. Söz konusu yönetmeliğe göre, 1 Temmuz 2013 tarihinden sonra bağımsız denetim kapsamına giren şirketler kapsama girdikleri tarihten itibaren üç ay içinde internet sitesi açacak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanması için özgüleyeceklerdir. İşte esas sorun da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Anılan Yönetmelik hükmü bu konuda şirketlere üç aylık bir süre tanımakta ve sürenin başlangıcını ise bağımsız denetim kapsamına girme tarihi olarak öngörmektedir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı'na İlişkin Usul ve Esasların 6 ve 8'inci maddelerine göre; bağımsız denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde, şirketler ile bu şirketlerin bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı hesaplanırken vergi mevzuatı çerçevesinde kamu idarelerine sunulmak üzere hazırlanan son iki hesap dönemine ilişkin bilanço ve gelir tablosu; şirketin çalışan sayısının belirlenmesinde ise muhtasar beyannamede bildirilen aylık toplam çalışan sayısının yıllık ortalaması dikkate alınır.
Dolayısıyla, hesap dönemi takvim yılı olan şirketler açısından; 2015 hesap dönemi finansal tablolarının denetime tabi olup olmadığının belirlenmesinde, 1/1/2015 tarihinden önce sona eren son iki hesap dönemine ilişkin bilanço (diğer bir ifadeyle, 31/12/2013 ve 31/12/2014 tarihli) ve gelir tablosu (2013 ve 2014 hesap dönemlerine ilişkin) kullanılacaktır. 2013 yılına ait finansal tablolar açısından bir sorun bulunmamakla birlikte, 2014 yılına ait bilanço ve gelir tablosu açısından aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Zira, kurumlar vergisi mükellefi olan sermaye şirketleri, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14'üncü maddesi uyarınca, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar, yani 1 Nisan-25 Nisan 2015 tarihleri arasında 2014 yılına ait kurumsal vergisi beyannamesini verecek ve anılan beyannameye bilanço ile gelir tablolarını ekleyeceklerdir. Dolayısıyla, halihazırda, bağımsız denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde esas alınacak olan 2014 yılı bilanço ve gelir tablosunun, potansiyel bağımsız denetim yükümlüsü şirketler yönünden hazır olmadığını söylemek mümkündür. Bu açıdan bakıldığında, her ne kadar 2014/7149 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yeni ölçütlerin 1 Ocak 2015 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceği belirtilse de, söz konusu ölçütlerin var olup olmadığı ancak 25 Nisan 2015 tarihinden sonra netlik kazanacaktır.
Buna karşılık, TTK’da hesap dönemi takvim yılı olan sermaye şirketlerinin olağan genel kurul toplantılarını en geç Mart ayı sonuna kadar yapmalarının şart koşulması, bu toplantılarda görüşülmek üzere yönetim organlarına 2014 yılına ilişkin finansal tabloları hazırlama ve yıllık faaliyet raporu düzenleme yükümlülüğünün getirilmesi, anılan rapor ile tabloların olağan genel kurul toplantısında müzakere edilmesinin şart koşulması noktasında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın internet sitesi kurma yükümlülüğü bakımından daha erken bir tarihi esas alması, 2015 yılında bağımsız denetim kapsamına girecek olan şirketlerin yönetim organlarını cezaî ve hukukî sorumluluk ile karşı karşıya getirebilecektir. Bu nedenle, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın gerek 2015 yılında gerekse sonraki yıllarda bağımsız denetim kapsamına girecek olan şirketlerin herhangi bir yaptırımla karşılaşmaması için, internet sitesi kurma yükümlülüğündeki üç aylık sürenin başlangıç tarihinin nasıl belirleneceğini bir Genelge ile açıklığa kavuşturmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, cezaî konuma düşmemek için, 2014 yılı finansal tablolarına göre bağımsız denetim kapsamına girmeleri kuvvetle muhtemel olan şirketlerin de, bu konuda adı geçen bakanlığa yazılı olarak müracaat edip görüş talep etmelerinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.