İntihar hızı en yüksek il; “Uşak’ı anlamak ve sosyal devlet!

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Süleyman DİLSİZ
dilsiz.s@gmail.com

Sosyal değerler toplumu bütünleştirip dayanışma, birlik, beraberlik kültürünü de geliştirdiği gibi, toplumumun gelişmesine engel de oluşturabilir. Adamsendeci, yönettiği kitleyi tanımayan, sosyal değerleri önemsemeyen anlayış toplumda intihardan, cinayete, uyuşturucudan fuhuşa kadar birçok sorunu da açığa çıkarır. Sağlıklı toplum inşasında toplumda her itici gücün; aydınların, siyasilerin ve devletin çözüm üretmesi gerekiyor.

Aydınlar; sosyal sorumluluk bilinciyle, siyasiler sosyal siyasetle, bugün bütün sosyal sınıfların sorunlarına çözüm ararlar. Sosyal devlet de; toplum yararının birey yararından üstün tutarak, bireylerin ekonomik ve kültürel olarak yaşama katılmasını sağlar. Sosyal adalet ve refah esastır. Özellikle sosyal siyaset ve devlet; bireye, aile, grup ve topluluklara ilişkin etnik ve kültürel vb. farklılıkları tanımalı negatif ayırımcılığa karşı mücadele etmekle sorumludur.

20 Haziran’da TÜİK ülkemizin daha çok önemsemesi gereken sosyal yarasını açığa çıkaran bir veriyi açıkladı; Ülkemizde yüzde 72’sini erkeklerin, yüzde 28’ini kadınların oluşturduğu her yüz bin kişiden dördünün intihar ettiğiyle ilgiliydi.

Türkiye ortalamasının iki katı 8.1 oranıyla Uşak, intiharın en yüksek olduğu il oldu. Bunu Kastamonu, Iğdır ve Aydın izledi. Bartın 1.6 oranıyla en düşük ilken, onu Batman, Van ve Gümüşhane takip etmiş. İntihar olaylarının bu denli artışı bireyselleşme, aile içi sorunlar, ergen psikolojisi, ekonomik sıkıntıların tetiklediği düşündürebilir. Ancak toplum bireyleri başa çıkmadıkları problemler için yardım alabileceği, kurum veya kişilere ulaşamadığından dolayı kaçış yolu olarak intiharı tercih ettiklerini de önemsemek gerekiyor.

İntiharın en hızlı olduğu Uşak’ta; son dört yılda her yıl ortalama yüzde 30 artmış. 15 yaş üzeri neredeyse her yaş aralığında, her eğitim düzeyinde intihar gerçekleşmiş. Ancak 15-19, 30-34 ve 50-54 yaş gruplarında yoğunlaşırken, hem evliler, hem de bekarlarda görülmüş. Genellikle intihar nedeni olarak; aile geçimsizliği, geçim zorluğu vb. göze çarparken, yarısından çoğunun intihar nedeni belirlenememiş.

Bir yerleşim birimi için hem fırsat, hem de tehdit oluşturan 15-64 yaş grubu nüfus biliminde en çok tüketen ve üreten kitle olarak bilinir. Uşak’ın bu yaş grubu Türkiye ortalamasının üzerinde yapısıyla nüfusun yüzde 68’ini oluşturuyor. Öyle ki bu kitlenin fiziki altyapı talebi kadar sosyal, kültürel, çevre ihtiyaçlarının da giderilmesi gerekiyor. İyi yönlendirilemediğinde bu kitle bombadan farksız bir hal alıyor. İntiharların her cinsiyette, farklı yaş gruplarında ve eğitim düzeyinde olması ilin sosyal politikasının hızla inşasını gerektiriyor. Uşak örneğinde olduğu gibi kırsaldan kente göç nedeniyle baskın kültürün, aidiyetin oluşturulamaması “ortak çıkar” bilincini geliştirmenin önünde engel oluşturuyor. İçinde bulunduğu, yönettiği toplumu tanımayan, nüfus yapısını dikkate almadan hizmetlerini şekillendiren seçilmişler ve yerel kamunun sosyal olaylara yaklaşımının irdelenmesi gerekiyor.

Belediyeler 5215 sayılı Yasa ila fiziki altyapı hizmetleri yanında sosyal nitelikli hizmetleri de sağlamakla sorumludurlar. Yani ana karnından mezara kadar yönettiği herkesin ihtiyaçlarını önemsemelidirler. Belediyeciliği taş döşemek olarak gören, yönettiği yerleşimde bir tane dahi çocuk parkı bile yapamayan zihniyet, sosyal vakalara karşı da çözümsüzdür. Örneğin kahve köşelerinde vakit geçiren emekliler ve çocuklarıyla iletişimi artırmak için ev kadınlarının bilgisayar okuryazarlığı artırılması düşünülmelidir. Gençlerin bilim, sanat, felsefe, edebiyat, din ve ahlak vb. eğitimlerle sahip çıkılması düşünülmelidir.
 
Ticaret ve sanayi, esnaf, ziraat ve meslek odalarının üyelerini günü bile kurtaramayan, birbirini taklit eden işkollarında iş yapma anlayışını değiştirecek, üyelerinin ihtiyaçlarını yorumlaması önemlidir. Örneğin genç işsizliğin ve kalifiye işgücü talebinin yoğun olduğu ilde, işgücü talep analizi dahi yapılmamıştır. Üyelerin ihtiyaçlarını önemsemeyen, sadece seçimlerle ve harçlarla bağ kurulan, belirli bir zümrenin keyfiyetinde yönetilen odalar ilin sosyal barışı adına kendilerini sorgulamalıdırlar.
İlin ticaretinde, kültüründe, sanayisinde yer alan aydınların duyarsızlığı, benbilirimci, katılımdan, ortak çıkar bilincinden uzak anlayış düşündürücüdür. İlde bulunan üniversitenin problemleri araştırıp çözüm önerememesi de ürkütücüdür. Örneğin, ilçelerinden birisi olan Banaz’da 98 sivil örgütün 58’inin cami yaptırma derneği olduğu, ilçe nüfusunun yüzde altısının örgütlü olduğu gerçeği zayıf örgüt kültürüyle ortak çıkar bilinci ve dayanışma kültürünü geliştirmek için tehdittir.

Birçok yerel kamu yöneticisi sosyal politikaların sosyal barışa sağladığı katkının farkında olmadan, bu hizmetleri çoğu zaman angarya olarak görmektedir. Keyfi ve sorumsuz davranışların arkasında çoğu zaman sosyal bilinç eksikliği yatmaktadır. Yine Banaz’da ’05 yılında akraba evlilikleri sonucu özürlü doğuma dikkat çekmek ihtiyaç sahiplerine tekerlekli sandalye sağlanan projenin gerçekleştirdik. İhtiyaç sahiplerine ulaşmak istediğimizde veri tabanının ilçe kaymakamlığında bulunmadığını öğrendik. Bu listeyi bir sivil örgütle birlikte köy okul müdürleri ve imamlar aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Geçen 8 yılda akraba evliliği konusunda hiçbir kampanya düzenlenmemesi ve hala veri tabanının olmaması sosyal devlet adına dikkate alınmalıdır.

Sosyal politikaların yerelde geliştirilmesi için önerilerim;
I. Kamu yönetiminin ve seçilmişlerin sosyal politika alanına giren konularda görev tanımları netleştirilmesi, yetki belirsizliğinin giderilmesi,
II. Neredeyse her ilde bulunan üniversitelerin yerelde sosyal politikayı geliştirmek ve toplumun problemlerinin çözümü için araştırmaların teşviki,
III. İllerde nüfus yapısından, lisanslı sporcuya kadar her türlü toplumsal verinin iyi okunması gerekiyor. İlin sosyal yapısını analiz eden, problemlerini sorgulayıp çözüm üretebilecek her ilde “sosyal konsey” kurulması,
IV. Seçilmişlerinin sosyal politika çalışmalarının o yerleşim biriminin nüfus yapısına göre aile ve sosyal politikalar bakanlığı, parti genel merkezlerince denetimin yapılması,
Protokol esaslı halktan uzak bürokrasi, belediyeciliği sadece taş döşemek olarak gören, yerelin sorunlarına proje geliştirmeyen üniversite, yönettiği kitleyi yönetime katmadan temsilden ibaret gören odalar, çözümün parçası olamayan aydın zihniyeti intihar gibi birçok sosyal yarayı çözemeyecektir. Önlem alınmadığı sürece daha çok intihar, cinayet vb. haberleri duymaya devam edeceğiz. Hem de artarak, maalesef içimizi acıtarak!..