İşsizlik oranları umutları tüketiyor
Aydın ÖNCEL / İktisatçı
İşsizliğin birçok tanımını yapmak mümkündür. En yalın anlatımıyla; bir ekonomide yetişkinlerin, çalışmak istediği halde iş bulamaması durumuna "işsizlik" denmektedir. İşsizlik oranı ise; işsiz nüfusun toplam işgücü içindeki oranıdır.
Dünyanın hangi ülkesinde olursanız olun, işgücünün tamamının istihdam edildiğini görmeniz mümkün değildir. Her ülkenin kabul gören bir işsizlik oranı vardır. Bu doğal karşılanan oran Türkiye için uzunca bir süre, ortalama yüzde 7-8'lerde seyretmiştir.
2007 yılı verilerine göre bazı ülkelerdeki işsizlik oranları şöyledir; Portekiz yüzde 8.00, İspanya, Belçika yüzde 7.60, Arjantin yüzde 7.50, Kazakistan, Macaristan yüzde 7.10, İtalya yüzde 6.70, Nikaragua yüzde 5.60, Estonya yüzde 4.70, İsveç ve Romanya yüzde 4.50, Meksika yüzde 3.70, Norveç yüzde 2.10.
Verilen ülke örnekleri özellikle farklı coğrafyalardan, farklı ekonomik sistemlerden, çok farklı nüfus yapısı ve kültürlerden seçilmiştir. Bu örneklemedeki asıl amaç, ülkelerin kendi koşulları içinde kabul edilebilir, massedilebilir, farklı oranları olduğunu göstermektir.
Mayıs 2009 anketi
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hareketli üçer aylık dönem ortalamaları esas alınarak aylık olarak yayınlanan "Hane Halkı İşgücü Anketi" Mayıs 2009 verilerinde, işsizlik oranı yüzde 13.6'dır. Bu oran bir önceki yılın aynı dönemine göre 4.4 puanlık bir artışı ifade etmektedir.
Üçer aylık dönemler itibarıyla açıklanan hanehalkı işgücü anketinde raporlar dönem ortası ay ile açıklanmaktadır. Nisan-Mayıs-Haziran 2009 (Mayıs 2009) dönemine göre; Türkiye'de çalışma çağındaki nüfus 875 bin kişi artarak, 51 milyon 575 bin kişiye ulaşmıştır. Tarım sektöründe çalışan sayısı mevsim gereği 69 bin kişi artarken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 455 bin kişi azalmıştır.
2008 yılının Mayıs döneminde yüzde 9.2'den 2009'un aynı döneminde yüzde 13.6'ya çıkan işsizlik oranı, genç ve eğitimli nüfusta hızla yükselmektedir. Lise mezunlarında oran yüzde 55.6'dan yüzde 57.9'a, üniversite mezunlarında ise yüzde 77.5'ten yüzde 78.0'e yükselerek nitelikli işgücüne istihdam olanağı yaratılamadığını gözler önüne sermiştir.
Tarım sektöründe yüzde 6.0'dan yüzde 6.9'a, inşaat sektöründe yüzde 14.3'ten yüzde 15.2'ye yükselen işsizlik oranı özellikle sanayi sektöründe alarm vermektedir. Bu sektördeki işsizlik oranı yüzde 19.5'ten yüzde 23.2'ye yükselerek dikkat çekmektedir. İstihdamın, özellikle sanayi ve inşaat sektöründe azalması ekonomideki gidişi ortaya koymaktadır.
Sonuç
Türkiye'de işsizlik rakamları ekonomiyi sarsacak düzeylere tırmanmaktadır. Özellikle son yıllarda ekonomi yönetimi konuyu göz ardı ederek, uzun yıllar var olan bu sorunu onarılamaz boyutlara taşımıştır. Birkaç ay önceki rakamlara bakarak işsiz sayısının azaldığı yönündeki haberler kamuoyunu yanıltmaktan başka bir şey değildir. Oranlardaki nispi azalma mevsim gereği, özellikle tarımda ve turizm sektöründe istihdam edilen geçici işgücünden kaynaklanmaktadır.
TUİK ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliğiyle yürütülen aylık tüketici eğilim anketi, tüketicilerin harcama davranış ve beklentilerini değerlendirmektedir. Tüketici Güven Endeksi'nde, içinde bulunulan dönemin dayanıklı tüketim malı satın almak için uygunluğu, yine mevcut ve gelecek dönemlere ilişkin satın alma gücü, iş bulma olanakları gibi kriterler dikkate alınmaktadır. Endeksin 100'den büyük olması tüketici güveninde iyimserliği, küçük olması ise kötümserliği ifade etmektedir.
2009 Haziran ayında 85.27 olan tüketici güven endeksi, temmuz ayında yüzde 3.40 daha azalarak yüzde 82.37 değerine düşmüştür.
Başta ABD olmak üzere Avrupa'dan gelen tüketici güven endekslerindeki ve tarım dışı istihdamdaki azalış haberleri piyasaları yerle bir ederken, ülkemizde aylardır gelen olumsuz verilere rağmen özellikle para piyasalarında estirilen olumlu havanın ne kadar gerçekçi olduğu da ayrı bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. Piyasaların gelişen siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı çok yakın gelecekte ciddi volatilite (oynaklık) yaşaması kaçınılmazdır.
Özel sektörün yıllarca ihmal edilmesi, kamu harcamalarının artması, kontrolsüz, altyapısız ve bilinçsizce gerçekleştirilen özelleştirmeler, kârlı kamu işletmelerinin yok pahasına elden çıkarılması, işveren üzerindeki işgücü maliyetleri, istihdama yönelik olmayan yatırımlar, istihdam yaratacak teşviklerin verilmeyişi, nitelikli personel yetiştirilememesi ve daha onlarca sıralanabilecek konu başlıkları nedeniyle gelinen nokta içler acısıdır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) raporlarında açıklanan sonuçlar bu savı destekler niteliktedir. Raporların her satırı endişe yaratacak boyutlardadır.
Ülkemizde izlenen ekonomi politikaları artan nüfusa ve işgücü katılımına cevap vermemektedir. Aksine, var olan istihdam alanları sosyal devlet anlayışı terk edilerek ya kapatılmakta ya da özelleştirilmektedir. Ekonomide istihdam odaklı yatırım ortamı sağlanamamaktadır. Buna karşılık gerek işveren ve gerekse işçi üzerindeki vergi yükü hiçbir şekilde azaltılmamaktadır.
Uzun yıllar yüzde 7-8'lerde seyreden işsizlik oranlarına alışmış olan Türkiye'nin yüzde 13.6 seviyesindeki bir orandan olumlu sonuç çıkarması beklenmemelidir. Sorun Türkiye'nin, dolayısıyla hepimizin sorunudur! İnsanlarımız özellikle de gençlerimiz, gelecekten umutlarını kesmeye başlamış durumdadır. Ümidini kaybeden kişilerin de kaybedecek fazla bir şeyi kalmadığı kabul edilmektedir. Bu nedenle devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları el ele vererek çözüm arayışı içine girmelidir. Belki de Türkiye'nin bir "ekonomik açılıma" ihtiyacı vardır?..
Kaynak: TC Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haber Bülteni Sayı:144 Ağustos 2009.