İstanbul ticari, Ankara tekno bazlı düşünüyor
ODTÜ Teknokent, Ankaralı ‘teknolojik derinlikli girişimciler’e ticari bakış açısı kazandırmayı amaçlıyor. Teknokentin en büyük hedeflerinden biri, işbirliğinin hakim olduğu bir ekosistem kurmak.
ODTÜ Teknokent kaç yılında kuruldu? Şu an kaç firma var?
ODTÜ Teknokent’in ilk binası 2000 yılında hizmete açıldı. Bugün Türkiye’nin ilk ve en büyük teknoparkıyız. 1992 yılında teknoloji geliştirmeye yönelik kuluçka merkezleri kurmak ana hedefi altında KOSGEB ile işbirliği içinde ODTÜ TEKMER hizmete açıldı. Mevcut durumda 300 adet Ar-Ge firması faaliyette. Bu firmaların yaklaşık yüzde 50’si ilk defa ODTÜ Teknokent’te kurulmuş firmalar. 300 firmada yüzde 90’ı üniversite mezunu, doktora veya yüksek lisans mezunu olmak üzere yaklaşık 4 bin 100 kişi istihdam ediliyor Çalışanların 3 bin 250’si ise Ar-Ge personeli.
Teknokent'te kaç proje hayata geçti ve kaç proje daha yıl sonunda hayata geçmiş olur?
2002 yılından bugüne kadar 1900’ün üzerinde Ar-Ge projesi tamamlandı. Firmalar tarafından yaklaşık olarak her yıl 600 ile 700 arasında proje hayata geçiriliyor.
Şimdiye kadar ODTÜ Teknokent içinde yapılan yatırımların miktarı nedir?
2011 yılı sonu itibariyle 1 milyar liranın üzerinde Ar-Ge harcaması gerçekleştirildi. 2012 yılında yapılan 300 milyon liralık giderle beraber bölgeden yapılan Ar-Ge harcaması toplamda 1 milyar 300 milyon doların üzerine çıktı. Ar-Ge yatırımlarının dışında, Haziran 2013 itibariyle yapılan tüm altyapı ve üstyapı yatırımları da 100 milyon lirayı aştı. Bu rakamın 90 milyon liralık bölümünü üstyapı yatırımları, geri kalan bölümünü altyapı yatırımları oluşturuyor.
Kaç proje patent sahibi? Öne çıkan ve Türkiye'nin ihracatında ve Ar-Ge'sinde önemli olan patentler nelerdir? Birkaç örnek verebilir misiniz?
ODTÜ Teknokent firmalarının almış oldukları Ar-Ge tescilleri (Patent, Marka vb.) toplamda 300’ün üzerinde. Sadece patent tescili değerlendirildiğinde, bu tescillerin içinde toplam 40 proje patent aldı. Öne çıkan ve yurtdışına ihracatı gerçekleştirilmiş olan projelerden en önemlisi ise ETA A.Ş. firmasının ‘Lazer Atış Eğitim Sistemleri’ projesi. Patentlenmiş bir ürün olan bu sistemin ABD’ye satışı gerçekleştirildi ve 10 milyon doların üzerinde ihracat geliri elde edildi.
Türkiye'deki teknokentlerin yönetim sistemini nasıl değerlendirirsiniz? Teknokentlerdeki pek çok şirket, dağınık bir yapı olmasından şikayetçi ve daha çok Silikon Vadisi gibi büyük ve tek bir alana yayılan sistemin, beyin fırtınasını artıracağını öne sürüyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir?
Teknokentlerde tek bir yönetim modeli doğrudur demek yanlış olur. Farklı bölgelerin, farklı üniversitelerin, farklı şehirlerin, farklı sanayi profillerinin yapısına göre teknokent modeli de farklılaşabilir. Silikon Vadisi şu anda bilinen en önemli teknoloji ekosistemlerinden biri. Ancak Türkiye’nin her yerinde bu gibi ekosistemlerin oluşacağını düşünmek ya da oluşturmaya çalışmak doğru bir yaklaşım olmaz. Bu, ekosistemlerin olmadığı bölgelerde teknopark da olmasın şeklinde anlaşılmamalı. Zira sanayi ve üniversitenin yapısına göre her bölge için farklı teknopark yapıları geliştirilebilir. Sanayinin sınırlı, üniversitenin araştırma potansiyelinin zayıf olduğu bölgelerde teknopark kurmak daha zor hatta belki kurmamak daha doğru olabilecekken; belli bir araştırma potansiyeli olan üniversitelerin sanayi olmasa bile kuluçka merkezi modeli ile hem öğretim üyelerinin hem de mezunlarının teknoloji şirketlerini kurmasını desteklemeye yönelik faaliyetleri yürütebileceği modeller düşünülebilir. Her teknoparkın bir şekilde üniversite ile bağlantısı çok önemli. Sanayi potansiyelinin eksik olduğu yerlerde kuluçka merkezleri de önemli birer araç olacaktır. Bunların yanı sıra uluslararası başarıda bir model yaratılması isteniyorsa daha fazla oyuncunun yer aldığı ve oyuncuların birbirleriyle sürekli etkileşim ve işbirliği içine girdikleri ekosistemlerin oluşturulması önemli ve ODTÜ Teknokent olarak asıl amacımız böyle bir ekosistemi oluşturmak.
ODTÜ Teknokent'ten geçtiğimiz yıl ne kadarlık bir ihracat yapıldı? Bu yılki hedef nedir?
ODTÜ Teknokent’te yer alan firmaların bugüne kadar Ar-Ge’den elde ettikleri gelir ve Türk ekonomisine kattıkları değer 1.5 milyar liranın üzerinde. Bu çalışmalardan elde edilen ihracat geliri 2011 yılı sonu itibariyle 350 milyon doların üzerine çıktı. 2012 yılında gerçekleşen 112 milyon dolarlık ihracat ile beraber ODTÜ Teknokent firmaları tarafından gerçekleştirilen ihracat 460 milyon dolara ulaştı. Bu yılki hedefimiz ise 120 milyon dolar… Bu miktarlar, firmaların sadece ODTÜ Teknokent sınırları içinde yürütmüş oldukları Ar-Ge çalışmalarından elde ettikleri gelirleri ifade ediyor. Seri üretimden elde edilen gelir ve ihracat miktarları bu değerlerin içerisinde değil.
Teknokentlerle ilgili yapılan düzenlemelerde "şu da olsa çok daha iyi olur" ya da "keşke şu hiç olmasaydı" diyebileceğiniz bir işleyiş var mıdır?
Bildiğiniz gibi teknokentlerde çeşitli vergisel teşvikler mevcut ancak bu vergisel teşviklerden yararlanılması gerek firmaların uygulaması açısından gerekse denetim mekanizmalarının kurulması açısından çeşitli zorluklar getiriyor. Bu durum çoğu zaman ‘acaba bu vergisel teşvikler olmasaydı da bu sorunları yaşamasaydık’ düşüncesini de beraberinde getiriyor. Bir teknokent yönetiminin, bütünleştirici vizyonu olması gerekirken ne yazık ki vergisel teşvikler öyle bir ön plana çıkıyor ki teknokent yönetimleri firmaların denetimi ve bakanlık tarafından talep edilen çeşitli istatistiklerin toplanması konularını kendilerine birincil görev olarak edinmek zorunda kalıyor ve bu durum, teknokent sürecini, işin doğasına aykırı bir hale dönüştürüyor. Aslında teknokentlerin insanların açık fikirli olduğu, fikirlerini paylaştığı ve geliştirdiği ortamlar olması gerekirken, siz bu süreci sürekli denetim ve izleme süreci haline dönüştürdüğünüzde, o yenilikçi ve özgür ortamı kısıtlamaya başlıyorsunuz. Dolayısıyla bu durum şu aşamada en büyük sıkıntıyı oluşturuyor.
Türk girişimcileri nasıl buluyorsunuz? 'Girişimci'ler mi yoksa 'girişken'ler mi?
ODTÜ Teknokent’te yer alan girişimciler açısından bir değerlendirme yapacak olursak baktığımız açıya göre hem girişimci hem de girişken olduklarını söyleyebiliriz. Her iki durumun da çeşitli avantajları ve dezavantajları var. Mesela Ankara’da özellikle de ODTÜ Teknokent’teki girişimcilerimiz fazlasıyla teknolojik derinlik ile araştırma ve geliştirmeye odaklandığından ticarileşme bakış açısından uzaklaşıyor. Bu durumun aksine İstanbul’daki girişimciler de çoğunlukla teknolojik derinlikle ilgili sorun yaşıyor. İstanbul’daki iş hayatı çok hızlı olduğu ve teknolojik derinliğe çok imkan vermediğinden Ankara’daki girişimcilerin aksine İstanbul girişimcileri teknolojik derinlikten çok ticari bakış açısından yola çıkıp ilerliyor. Ancak Türkiye’deki başarılı girişimciliği ortaya çıkarmak için Ankara ile İstanbul bakış açısının birleştirerek hem teknolojik derinliği hem de ticari bakış açısı olan girişimcilerin ortaya çıkarmamız gerekiyor. İşte bu hedefle, ODTÜ Teknokent olarak son iki yıldır girişimcilerimize teknolojik derinliği kaybetmeden ticari bakış açısı nasıl elde ediliri anlatmaya çalışıyoruz. Girişimcilerimize bu konuda mentorluk ve danışmanlık hizmetleri, eğitimler verip yönlendirmeler yapmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızın sonuçlarını da bir iki yıl içerisinde alacağımızı ümit ediyorum.
ODTÜ Teknokent’teki şirketlerin sektörel dağılımı:
Sektör Yüzde
Bilişim 51
Elektronik 19
Tasarım 13
Medikal, biyoemdikal, biyoteknoloji 6
Diğer 11