İtalya sallanıyor
Dr. Ender Aykut YILMAZ
Geçtiğimiz hafta yurt içi piyasaların bayram tatili nedeniyle kapalı olmasına karşın, yurt dışı piyasalarda oldukça hareketli günler yaşandı. İlk bakışta göze çarpanlar, birbiri ardına gelen istifa şoklarıydı. Önce, Yunanistan Başbakanı Papandreu'nun istifa ettiği haberi piyasaları dalgalandırırken, daha sonra İtalya Başbakanı Berlusconi'nin mali reform paketinin oylanmasının ardından istifa edeceğini açıklaması, Euro Bölgesi'nde iflas sırasının İtalya'da mı olduğu yönündeki endişeleri artırdı.
Berlusconi'nin istifa edeceğini açıklamasının somut bir takım sonuçlar doğuracağı açıktı ve doğurdu da. İtalya'nın 10 yıllık tahvillerinde faiz oranı % 0.82 artışla, % 7.40'a yükseldi. İtalya'nın borçlanma faizleri ile Alman gösterge tahvilleri arasındaki fark 550 baz puana ulaştı, euro dolar paritesi geriledi.
Kamu borcunun GSYİH'ye oranının % 120'lere ulaştığı, borç yükünün 2 trilyon euroya dayandığı İtalya'da, tüm bunlara bir de son derece düşük büyüme oranları eklenince, işler iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. İtalya'ya nazaran son derece küçük mali göstergelere sahip olan Yunanistan'da yaşanan ekonomik problemlerin bile Avrupa Birliği'ni ne kadar sarstığı düşünülürse, İtalya'nın bu anlamda yapacağı negatif etki, çok fazla üstesinden gelinebilir çapta olmayacaktır.
Avrupa Birliği'nin taşıdığı İtalya riski son dönemde oldukça arttı. Sadece Avrupa bankalarının taşıdığı risk bile yüksek seviyelerde. Fransız bankaları 420 milyar dolarlık, Alman bankaları 160 milyar dolarlık İtalyan kâğıtlarına sahipler. AB liderler zirvesinde boyutu 1 trilyon euroya çıkarılması kararlaştırılan, Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun da İtalya'nın kurtarılmasında yeterli olmasını beklemek çok doğru olmasa gerek. Zira, fonun büyük bir kısmı Yunanistan, İrlanda ve Portekiz için kullanıldı.
Avrupa'da bu anlamda yaşanan sıkıntılar, aynı zamanda Amerika'yı da somut bir biçimde etkilemeye devam ediyor. Uluslararası bankacılık hizmetlerinde önemli ölçüde söz sahibi olan "Uluslararası Ödemeler Bankası" verilerine göre, ABD'nin bu yılın ilk yarısında, Euro Bölgesi'ndeki sorunlu ülkelerin borçlarının ödenmemesine yönelik verdiği teminatların değeri, 80 milyar dolarlardan 500 milyar dolarlara yükseldi. ABD ekonomisi, sorunlu Avrupa ülkelerinden kaynaklanan olumsuzluklarla her geçen gün biraz daha fazla maruz kalıyor.
İtalya'nın bir şekilde bu yaşananların üstesinden gelebilmesi için, göreceli üstünlüğe sahip olduğu sanayi faktörünü daha fazla ön plana çıkarması gerekiyor. İtalya'nın geniş bir marka yelpazesine sahip olduğu bilinen bir gerçek. Fakat gerek iş güvencesinin azalması, gerekse enflasyonun reel anlamda gelirleri küçültmesi gibi unsurların, küresel boyutta tüketim ve harcama alışkanlıkları üzerinde yaptığı olumsuz etki, sanayi silahının kullanılmasının etkisini oldukça azaltıyor.
Ama görünen o ki, şu an İtalya için en kritik nokta, borçlanma kabiliyetini yitirmeden bir şekilde sürdürmeyi başarabilmesi. Aksi halde elindeki borçları çevirme imkânını kaybedecek, bu da Yunanistan ile aynı kaderi paylaşmak, yani iflas demek olacak. Bunun için İtalya'nın yapması gereken de, tam da şu an yaptığı gibi, yeni ve güvenilir bir hükümet tarafından hayata geçirilecek mali reformları etkin bir biçimde uygulayarak güven ortamını artırarak sürdürmek olacak.