İTO Başkanı Şekib Avdagiç: Az zamanlara çok ve daha büyük işleri sığdırmak zorundayız
Bizim için Cumhuriyet, Atatürk’ün ifadesiyle saadet demektir, başarı demektir, zafer demektir. Milletimize bu üç hasleti yaşatmak için çalışmak demektir.
Şekib Avdagiç / İstanbul Ticaret Odası (İTO)Başkanı
Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki meclisimiz, o günkü ifadesiyle söylersek, “Türkiye hükümetinin şekl-i hükümeti, Cumhuriyettir” hükmünü anayasaya koydu. Böylece Millî Mücadele’yi yürüten kahraman milletimizin iradesi, Cumhuriyet ile teminat altına alındı. Bu yüzden yeni yönetim şekli, Türk milleti için başlı başına bir dönüm noktasıdır. Ama Cumhuriyetin milletimiz ve bizim için bir siyasal rejim olmanın daha ötesinde anlamları var. 29 Ekim 1923’ten itibaren Cumhuriyet, aynı zamanda Türk milleti için tam bağımsızlıktır, emperyalizme karşı sürekli mücadeledir ve daimî özgürlüktür. Cumhuriyet, milletle bir olmaktır. En önemlisi de Cumhuriyet, Türk devletini bu coğrafyadan silmek isteyenlere, hatta bu amaçla bize ömür biçenlere, devletimizin ebediyen var olacağını haykıran bir semboldür.
Cumhuriyet, ekonomik bağımsızlık demektir
Türk tüccarı açısından baktığımızda ise cumhuriyet, ekonomik bağımsızlık demektir; yerli üretim demektir; kalkınma demektir, “kimsesiz” kimsenin kalmaması demektir, daha yaygın ve nitelikli eğitim demektir. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmakla yetinmeyip, onun önüne geçmek, bu hedeflerle donanmaktır. Cumhuriyet, ülkemiz ve milletimiz için çalışmak demektir.
Biz cumhuriyeti kalbimize yerleştirdik. O tarihte Meclis Başkanımız olan Gazi Mustafa Kemal Paşa, anayasa değişikliğinin kabul edilmesinin hemen ardından cumhuriyetimizin ilk reisicumhuru seçildi ve bir teşekkür konuşması yaptı. O konuşmasının sonunda meclise şöyle seslendi: “Milletin teveccühünü daima dayanak noktası kabul ederek, hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”
Bizim için cumhuriyet, Atatürk’ün ifadesiyle saadet demektir, başarı demektir, zafer demektir. Milletimize bu üç hasleti yaşatmak için çalışmak demektir. Cumhuriyetimizin ikinci asrı için çok daha büyük vizyonlar çizebileceğimize yürekten inanıyoruz.
Bizden sonrakilere miras bırakacağımız hedefler önemli
Cumhuriyetin ilk yıllarında 13 milyonluk bir Türkiye idik, şimdi 85 milyonuz. Kişi başına düşen milli gelirimiz 1923’te 45 dolardı, bugün 10 bin dolar civarında. 19 milyar liralık GSYH’mız 2 trilyon liraya ulaştı. Bunlar büyük rakamlardır. Bu rakamlara Türk özel sektörünün gayretleriyle ulaştık. Bu rakamlar önemlidir ama bizim için yeterli değildir. Bizim için bu nesle ve bizden sonrakilere miras bırakacağımız hedefler önemli. Bizim için cumhuriyetin ikinci yüzyılına nasıl başlayacağımız ve bu yeni yüzyılın ilk yıllarında nasıl bir temel atacağımız çok stratejik bir anlama sahip.
Biz Atatürk’ün Cumhuriyet’in 10’uncu yılında söylediği “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık” sözünden ilhamla, asıl bundan sonraki yıllarda az zamanlara çok ve daha büyük işleri sığdırmak zorundayız. Zira dünya, birinci sanayi devriminden bu yana belki de tarihinin en büyük ve en hızlı dönüşümünün arifesinde bulunuyor. Dijital çağ, çok daha hızlı, çok daha üretken ve çok daha rekabetçi dinamikler üzerinde yükseliyor. Hepimiz yakından izliyoruz: Yapay zekâ, blockchain, nesnelerin interneti ve metaverse gibi güçlü yeni teknolojiler, geleneksel sistemleri, kurumları ve yaşam biçimlerini sarsmakla kalmadı, dönüştürmeye de başladı. Dünyanın dört bir yanındaki şirketler, büyük bir süratle dijital ekonominin temel yapı taşlarını döşüyor.
Güçlü ve yetenekli bir gençlik kaynağımız bulunuyor
Hiç şüphe yok ki, bu yarışta geç kalanlar, büyük bir hızla derinleşen fay hatlarını geçmekte zorlanacak ve kısa süre içinde küresel maratondan kopmak zorunda kalacaklar. Bu küresel yarışta yer alan yükselen ve gelişen bir ekonomi olarak bizim bir şansımız var: Yeni gelişen teknolojilerin sunduğu fırsatları değerlendirebiliriz. Bu sağlayacak hem teknoparklar, startup merkezleri gibi önemli bir altyapımız var, hem de güçlü ve yetenekli bir gençlik kaynağımız bulunuyor.
“Girişimcilerimizin ve milletimizin gücüne inanıyoruz”
Görünen o ki, yarışa üç adım geriden başlayanların yarışın içinde kalabilmeleri için dikey değil yatay sıçrama yapmaları elzem. Bunun için gerekli zeminleri oluşturmaları şart… Biz bunu yapacak ve başaracak güçteyiz. Türk iş dünyası olarak buna inanıyoruz. Türk iş dünyası olarak kendi gücümüze, girişimcilerimizin gücüne, milletimizin gücüne inanıyoruz. Asla taviz vermeyeceğimiz biricik amacımız; Türkiye ve İstanbul ekonomisini büyütmektir, küresel platformda birinci lige yükseltmektir. Aynı şekilde, üyelerimizi ve Türk özel sektörünü küresel rekabette kalıcı kılacak üstünlüklerle, değerlerle ve niteliklerle donatmaktır. Büyük bir inançla yeni bir geleceği, büyük ve müreffeh Türkiye’yi, ekonomide ve ticarette lider Türkiye’yi, yerli ve milli üretimde öncü Türkiye’yi inşa edeceğimize yürekten inanıyorum. 750 bin işletmenin üye olduğu İstanbul Ticaret Odası’nın Başkanı olarak benim bundan zerre kadar şüphem yok.