Kaçak elektrik bedeli: Ekonomik soruna ekonomik yaklaşım

Serdar TAŞDÖKEN / Vergi Müfettişi, Emekli Maliye Müfettişi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Son günlerin en tartışmalı konularından olan elektrik kullanımındaki kayıp-kaçak bedellerinin kaçak elektrik kullanıcısı olmayan nihai tüketicilerden tahsili gerek elektrik dağıtım şirketleri gerekse de nihai tüketiciler açısından oldukça önem arz etmektedir.

Bu bağlamda yapılan tartışmalara bakıldığı zaman kamuoyunda elektrik dağıtım şirketlerinin kaçak elektrikle mücadelede yetersiz kaldıkları ve bunun faturasını da diğer tüketicilere çıkarttığı kanaatinin yaygın olduğu görülmektedir. Bu konuda tüketici hakem heyetlerinin ve tüketici mahkemelerinin verdikleri kararlar da kamuoyunda oluşan bu kanaati pekiştirmektedir.

Kaçak elektrik kullanım bedellerinin kaçak elektrik kullanıcısı olmayan nihai tüketicilerden tahsil edilmesinin haksızlık yaratan bir durum olup olmadığı konusunu tartışmaya başlamadan önce kaçak elektrik bedeli olarak tahsil edilen tutarların niteliğinin belirlenmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.

Kaçak elektrik kullanım bedellerinin niteliği

Uygulamada kaçak elektrik kullanımı, elektrik dağıtımı esnasında gerçekleşen teknik kayıpları da içeren geniş bir kavram olarak kullanılmaktadır.

Diğer bir ifadeyle elektrik dağıtım şirketlerince kayıp-kaçak bedeli olarak tahsil edilen tutarların içerisinde fire olarak adlandırabileceğimiz ve alt yapı yetersizliği, iletim tesislerinin verimlilik düzeyi gibi hususlara bağlı olarak değişebilen teknik kayıp bedelleri de yer almaktadır. Konunun daha anlaşılabilir kılınması açısından tekstil ürünleri imalatı ile uğraşan bir işletmeyi ele alabiliriz. Bu işletme tekstil ürünlerini imal ederken girdi olarak kumaş kullanmakta ve almış olduğu 100 br. kumaştan 95 br. gömlek, pantolon vb. ticari emtia elde etmektedir. Burada fire oranın basit bir hesaplamayla %5 olduğu görülecektir. İşte elektrik dağıtımındaki teknik kayıplar tam da bu duruma uygun bir nitelik taşımaktadırlar.

Meseleye ekonomik açıdan yaklaşıldığında kaçak elektrik kullanımının elektrik dağıtım şirketlerinde gerçekleşen basit bir hırsızlık olayından farkı bulunmamaktadır. Elektrik dağıtım şirketleri işletmecilik kurallarına uygun bir şekilde çalınan elektrik bedellerini de diğer tüketicilere yansıtmakta ve maliyetlerini karşılamaya çalışmaktadırlar. Zira günlük hayatta hemen hemen her alanda bu uygulamayla karşı karşıya kalmaktayız. Bankadan kredi kullanırken ödemiş olduğumuz faiz oranı sadece kendi kullandığımız krediyi değil kredi borcunu ödemeyen diğer kişiler dolayısıyla bankanın yüklendiği batık kredi maliyetlerini de karşılayan bir seviyede belirlenmektedir.

Ekonomik açıdan oldukça açık olan bu konu neden uygulamada birçok tartışmayı da beraberinde getirmektedir?

Kamu hizmeti olarak elektrik dağıtımı

Yukarı da sorduğumuz sorunun cevabı “kamu hizmeti olarak elektrik dağıtımı” ifadesinde saklıdır. Kaçak elektrik kullanımı, gerçekten de ekonomik açıdan karmaşık bir durum değildir ancak elektrik ihtiyacı kamusal bir nitelik taşıdığı ve toplumun hemen hemen her kesimini ilgilendirdiği için böylesine önemlidir.

Kaçak elektrik kullanımı bugünün bir sorunu değildir. Elektrik dağıtım hizmeti devlet eliyle yürütülürken de kaçak elektrik kullanımı öz konusu olabilmekteydi ancak devlet siyasi, sosyal yahut ekonomik gerekçelerle kaçak elektrik kullanımıyla mücadele yoluna başvurmayabiliyordu. Daha açık bir ifadeyle kaçak elektrik bedellerini toplumun ilgili kesimlerine sağlanan bir sübvansiyon olarak gören devlet elektrik dağıtım hizmeti sunan kamu iktisadi teşebbüslerinin de zararını hazine yardımıyla kapatmaktaydı.

Elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesinin altında yatan mantık ise elektriğin artık rekabete açık bir piyasada işlem gören ticari bir emtia olarak algılanmasının sonucudur. Bu yolla devletin elinde verimsiz olarak çalışan işletmeler özel sektöre devredilecek, özel sektör ise yapacağı alt yapı yatırımları, günün şartlarına uygun işletmecilik anlayışı ve rekabetçi bir piyasada göstereceği fiyatlama davranışları ile halkın refahının artmasında katkıda bulunacaktır.

Kulağa hoş gelen bu ifadeler maalesef Türkiye uygulamasında tam karşılığını bulamamıştır. Halen elektrik dağıtım şirketlerinin önemli bir kısmı devletin elinde bulunmaktadır. Elektrik dağıtım şirketleri elektrik kullanımındaki kayıp-kaçaklarla mücadelede yetersiz kalabilmektedirler.
Elektrik dağıtımı piyasasındaki rekabet açığı ise fiyatların istenilen düzeylere gelmesinin önündeki en büyük engellerden bir tanesidir.

O halde kamuoyu nezdinde tepki çeken kayıp-kaçak bedellerinin tahsil edilmesine yönelik nasıl bir çözüm getirilebilir?

Ekonomik sorunlara ekonomik yaklaşım

Elektrik dağıtımındaki kayıp-kaçak bedellerinin kaçak elektrik kullanmayan tüketicilerden tahsil edilmemesi yönünde alınan tüketici hakem heyetleri ve tüketici mahkemeleri kararları bu soruna ekonomik açıdan yaklaşılmadığına dair işaretler taşımaktadır.
Nitekim daha önce de bahsettiğimiz gibi ticari faaliyet bağlamında elektrik dağıtım işinin tekstil ürünleri imalatı örneğinden farkı bulunmamaktadır.
İşletmelerin satmış oldukları ürüne yüklendikleri maliyeti karşılayacak ölçüde fiyat vermesi ise ekonomik hayatın gerekliliklerindendir.

Aksi durumda hukuki merciler tarafından alınacak bir kararla emtiası çalınan bir işletmecinin bu çalınan emtialar için yüklendiği maliyetlerin de ortadan kalktığını kabul etmemiz gerekecektir.
Diğer bir öneri olan elektrik dağıtımının tekrar devlet eliyle gerçekleştirilmesi yönünde atılabilecek adımlar ise ayrı bir tartışma konusu oluşturmaktadır.

Kendi içerisinde temel bir mantığı olan bu düşünce ise mevcut şartlar veri olarak kabul edildiği için değerlendirme dışında tutulmuştur.
Burada önerimiz geçici bir süreyle elektrik kullanımındaki kaçaklara ilişkin tutarların nihai tüketicilere yansıtılmadan doğrudan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yahut TEDAŞ bünyesinde ihdas edilecek bir birime fatura edilmesi bu birimin giderlerinin ise genel bütçeden karşılanmasıdır. Bu modelin uygulama süresi ise elektrik dağıtım piyasasının tamamıyla özelleştirilmesi ve rekabet şartlarının sağlanmasıyla birlikte son bulacaktır.

Burada temel eleştiri özelleştirmenin nimetlerinin dağıtım şirketlerine külfetinin ise devlete gideceği yönünde olacaktır. Böylesi bir durumun önüne geçilebilmesi için elektrik dağıtım şirketlerinin kayıpkaçakla mücadele yönünden Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nca sıkı bir denetime tabi tutulmasını gerekmektedir.

Halihazırda uygulanan kayıp-kaçak oranlarına yönelik hedef konulması bu modelde de uygulamaya devam edilecek ancak hedefi tutturamayan elektrik dağıtım şirketlerine uygulanan müeyyideler arttırılacaktır.

Ayrıca ulusal düzeyde elektrik tarifelerini belirlemeye yetkisine sahip EPDK elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp-kaçakla mücadelede isteksiz davrandıkları kanaatine ulaşırsa elektrik satış fiyatlarında indirime gitmek yoluyla bu şirketlerin karlılıkları üzerinde baskı oluşturarak piyasanın daha verimli çalışmasına yardımcı olabilecektir.

Bu model ile birlikte daha önce de belirttiğimiz üzere ilgili kesimlere sübvansiyon sağlama niteliği taşıyan kaçak elektrik kullanımına karşı esnek hareket etmenin yarattığı maliyet de diğer sübvansiyonların finansmanında olduğu gibi toplumun vergi ödeyen tüm kesimlerine yansıtılacaktır.

Kaçak elektrik bedellerinin kimden tahsil edileceğine ilişkin çeşitli öneriler getirilebilir. Siyasi irade elektrik dağıtımının özelleştirilmesi kararında ısrarlı ise konu ekonomik bir anlayışla ele alınmalı ve getirilecek öneriler de ekonomik bir çerçevede oluşturulmalıdır.