Kadının yeri, artık evi değil!..
Değişim Yelpazesi, bu hafta iş hayatında kadınların yerini konu ediyor
Çağlar Keyder ve Ayşe Buğra'nın Açık Radyo'da yayınladıkları "Sosyal Politika Forumu" programında, Türkiye ve dünya genelinde kadın istihdamını ele aldılar. Krizin en olumlu etkisi, kadın istihdamındaki yükseliş demek yerinde olur. Dünyada kadınların işgücündeki sayısı son dönemde hızla artış göstermekte. Oysa, Türkiye'de kadın istihdamı oldukça düşük seviyelerde. Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Amerika gibi kendine benzer ülkelerle karşılaştırıldığında, oranların çarpıcı şekilde düşük olduğu göze çarpmakta. Dünyada krize rağmen kadın çalışanların sayısında nasıl artış oluyor? Neden Türkiye kadın istihdamı anlamında dünya trendinin tersine gidiyor?
Brezilya, Meksika, Kore ve müslüman olmayan Afrika ülkelerinde kriz döneminde kadınların işe katılım oranı yükselirken, işten çıkarmalar nedeniyle erkek çalışan sayısı giderek azalıyor. Kriz döneminde işten çıkarılan kadın sayısı oldukça düşük. Örneğin, Amerika'da kriz dolayısıyla işten çıkarılanların yüzde 80'i erkek. Bu durumu çeşitli nedenlere dayandırmak mümkün. Kadın çalışanların esnek olması, erkek meslektaşlarına göre ucuza çalışmaları, kriz ekonomisinde kadını daha avantajlı hale getirmekte. Aslında en büyük etkenlerden biri, ekonominin bünyesinin kabuk değiştirmesi. Dünya ekonomisi kadın işlerinin daha fazla olduğu hizmet sektörüne kayıyor, erkek egemen sanayi sektörü yavaş yavaş eski gücünü kaybediyor.
Amerika'da kadınlar erkekleri geçmek üzere
2009'un son sayısında Economist dergisi, iş yerinde kadınların sessiz devrimini başlık yapmıştı. Bu devrim, Amerikan işgücünün kadınlaşmasının bir başlangıcı. 2010'un ilk aylarında Amerika'da çalışan kadınların sayısının, erkek çalışan sayısını geçeceği öngörülüyor. Şimdiden kadınların sayıca üstün olduğu alanlar yok değil. Örneğin, OECD ülkelerinde kadın üniversite mezunları, erkek mezunlardan fazla. Kadınlar eğitimlerini tamamlayarak işgücünde daha kararlı adımlarla ilerlemekteler. Kadınların ekonomik anlamda güçlenmeleri, zamanımızın en ilgi çekici değişimlerinden. Kadını çocuk bakmaktan ve ev işleriyle ilgilenmekten, iş dünyasında yeteneklerini kullanmaya ve daha verimli olmaya iten küresel hareketler mevcut. İkinci sınıf vatandaşlıktan ekonomik özgürlüğe ve karar mekanizmasına dahil olmaya varan bir süreci başarıyla tamamlayan birçok örnek kadın çalışan var. 1930'larda büyük bunalım döneminde toplumun düzenini korumak için işsizlikle mücadelede yeni işler yaratılamadığı gibi, kadınlar işten çıkarılıp, yerlerine erkekler alındı. Ancak, 2. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle erkekler savaşa, kadınlar işlerin başına döndü. 1945 sonrasında erkeklerin savaştan dönmesiyle kadınlar evlerine dönerek işleri erkeklere bırakmıştı. 1960'larda kadın çalışanlarda ufak da olsa bir artış görünmeye başlarken, son 30 yılda kadınların iş dünyasına katılımı ciddi bir ivme kazandı. Son bir iki yıldaki yükselişi ise krize bağlamak, birçok uzmanın hemfikir olduğu bir konu. Son 10 yıla baktığımızda dünya genelinde erkek istihdamı düşerken, kadın istihdamı yükseliyor. Dünya genelinde kadınlar daha az işsiz kalıyor.
Herkes Gider Mersin'e Biz Gideriz Tersine....
Türkiye'de ise durum tam tersi seyrediyor. Türkiye'de çalışabilir kadınların sadece yüzde 20'si çalışıyor. Avrupa'da benzer profile sahip ülkelerde çalışan kadınların kadın nüfusuna oranı yüzde 50'lerde. İtalya ve Yunanistan'da kadınların yüzde 50'si, İspanya'da ise yüzde 55'i çalışmakta. Avrupa Birliği'nin Lizbon deklarasyonunda ekonomileri rekabete hazırlamak için hedeflediği kadın çalışan oranı, yüzde 60. Çok az sayıda kadın çalışan olmasının sebebi bilinmiyor. Türkiye'nin kültürel yapısı, aile yapısı gibi nedenler ortaya atılıyor. Kadın çalışan sayılarını saptarken kırsal kesim, yani tarımda çalışanlar dikkate alınmıyor. Kırsaldan kasabaya veya şehre göç eden kadınlara işe giriyor mu? diye bakıldığında çoğunluk çalışmıyor.
Eğitim Şart
Çoğu zaman bahsi geçen istihdam yaratmayan büyüme, emek gerektiren işlerin azalmasından kaynaklanıyor. Verim, işgücü sayısı artmadan da üst seviyelere çıkarılabiliyor. Dolayısıyla, günümüz koşullarında daha yüksek işsizlik verilerine alışmamız gerekecek. Ekonomi, sanayiden hizmetlere dönüyor. Bunun sonucunda, daha çok sayıda kadın işi yaratılıyor. Öncelikle hizmet sektöründe çalışmak için gerekli donanıma sahip kadın sayısı artmakta. Erkeklere göre daha çok kadın okuyor. Gelişmiş ülkelerde liseden atılma oranı erkeklerde yükselirken, üniversite mezuniyeti sayısı kadınlarda artmakta. Avrupa Birliği'nde 2000 yılından bu yana 8 milyon işten 6 milyonu kadınlar tarafından dolduruldu. 2011 itibarıyla sadece Amerika'da erkeklere oranla 2.6 milyon daha fazla kız öğrencinin olması bekleniyor. İskandinav ülkelerinde olduğu gibi, kadın çalışanlar devlet tarafından desteklendiği takdirde, daha çok çalışanın çalışması kolaylaşacak. İskandinav ülkelerinde kadınların yüzde 70 ila 75'i çalışıyor. Güney Avrupa'da kadınların çalışabilmesi için yeterli destek sağlanmış değil. Örneğin, çocuklar için kreşler yaygın değil, çoğunlukla evde yaşlılara bakmak için kadınların evde kalması gerekiyor. Kadının iş hayatında daha fazla yer alabilmesi için, devletin sosyal politikalara ağırlık vermesi gerekli.
Tabi eğitim ve kadın istihdamı arasında da direkt bir bağlantı var. Türkiye'nin kadın istihdamını arttırmak için gelişmesi gereken alanlardan biri de bu. Türkiye'de lise mezunu kadınların yüzde 35'i, üniversite mezunu kadınların ise yüzde 70'i çalışıyor. Bu oranlar, istihdam arttırma politikalarının önceliğinin eğitim olduğunu açıkça işaret ediyor. Tarımın halen primer ekonomi olduğu Afrika ülkelerinde, eğitim olanakları zayıf da olsa, kadın istihdamının yüksek olduğunu görüyoruz. Ayrıca Afrika'ya özel bir başka durum da geleneksel olarak ticaretin kadın işi olması. Pazarlarda tezgahların başında hep kadınlar var.
Kadın işgücü nerelerde ağırlıklı?
Çağlar Keyder'e göre, kadın istihdamı bir U grafiği oluşturmakta. U'nun solda kalan doruk noktasında geleneksel ekonominin ya da tarım ekonomisinin altın çağını görüyoruz. U'nun en altında geleneksel ekonomiden modern ekonomiye, yani servis ekonomisine geçişi görüyoruz. Sağda yükselen bölüm ise, modern ekonominin yükselişini simgeliyor. Türkiye kadın istihdamında tarıma yönelik katkılarıyla U'nun sol üstünde en iyi dönemini yaşadıktan sonra U'nun dibine doğru ilerledi. Şu an en zorlu aşamada, U'nun dibinde. Ancak bu geçiş dönemini, servis sektörünün büyümesiyle, modern ekonomiye geçişle tamamlayacak. Tarım dışında kadın istihdamı 1995'te yüzde 15 iken bugün yüzde 5 artışla yüzde 20'lerde.
Kadınların yüzde 25'i sanayide çalışıyor. Tekstil sektörü, en çok kadın egemen alan. Özellikle, dokuma, konfeksiyon atölyelerinde genç kızlık döneminde çalışan birçok kadın var. Genelde evlendikten sonra bu işlerine dönmüyorlar. Hindistan ve Çin'e kayan ucuz tekstil ürünleri, Türkiye'deki tekstil sektörünü tehdit etmekte ve sektör daralmaya gitmekte. Çalışan kadınların yüzde 75'i hizmet sektöründe çalışıyor. Bu oranla, hizmet sektöründe çalışan kadın sayısı, hizmet sektöründe toplam çalışanların dörtte birine denk geliyor. Dünya genelinde hizmet sektöründe çalışanların yarısı kadın. Dolayısıyla, Türkiye'de en büyük büyüme potansiyeli bu alanda. Şimdiden oranlar bu potansiyelin kısa zamanda kullanılabileceğine işaret ediyor: eğitim ve sağlık hizmetlerinin yüzde 70'i, otel restoran işlerinin yüzde 50'si sağlık sosyal hizmetlerinin ise yüzde 80'inde kadınlar çalışıyor. Türkiye'de hizmetler alanında 2 parlayan sektör var: biri alışveriş merkezleri, diğeri turizm. Alışveriş merkezleri, son birkaç yılda yüzde 30 oranında istihdam büyümesi gerçekleştirdi. Bu büyümenin yüzde 40 ila yüzde 50'si kadınlardan oluşmakta. Turizm de hızla büyüyen bir sektör. Resmi çalışan sayılarını kestirmek zor olsa da, yüzde 60 kadın çalışanıyla İspanya ve yüzde 50 kadın çalışanıyla Yunanistan'a benzer oranların kadın çalışanlardan oluştuğu tahmininde bulunmak çok da yanlış olmayacaktır.
Türk kadınlarına ayna tutulduğunda...
2008 yılında KAGİDER'in İPSOS KMG sponsorluğunda gerçekleştirmiş olduğu Kadın Girişimciliği Tutum Araştırması'nda kentsel alanlardan 15-59 yaş aralığında 720 kadının görüşlerine yer verilmiştir. Bu kadınların sadece yüzde 5'i kendi işini yapmakta. Katılımcı kadınların yüzde 45'i kadının ekonomik bağımsızlığa sahip olmalısının gerektiğine inanmıyor, katılımcıların yüzde yüzde 45'i, kadının ekonomik bağımsızlığını destekliyor. Çevre baskısının kadının ekonomik özgürlüğünü baltaladığını, anketteki başka bir ifade yüzde 44'üne ait. Türk kadını, kendinin yerini evi ve çocuklarının yanı olarak görmekte. Daha da şaşırtıcı bir durum, yaş aralıklarına dikkat edildiğinde ortaya çıkıyor: 15-19 yaş aralığından katılımcıların yüzde 49'u evlenince evde oturmayı planlıyor.
KAGİDER'in bu araştırmasında ortaya çıkan sonuçlara göre, kadın girişimcilerin önünde birkaç temel engel var: Eğitim fırsatlarına ulaşmada çoğu zaman kadınlar erkeklerle eşit koşullarda değil. Kızları ve oğulları olan aileler, oğullarının eğitime öncelik vermekte. Kadınlar işgücüne yeni yeni katılmakta. Dolayısıyla, fazla deneyimleri yok. Bunun yanında sermayeleri de yok.
Finansman ve krediye erişimlerinde de sıkıntılar var. Devlet, üniversite,medya ve uluslararası organizasyonlara büyük sorumluluklar düşmekte.
Evet, toplumun kültürünü değiştirmek zor olabilir, zaman alabilir ama kültür herşey gibi zamana ve değişime boyun eğer, kendi içinde yeni kültürler yaratır. Herkesin üstüne düşen görevi yerine getirmesiyle birşeyleri değiştirmek ve daha çok sayıda kadınımızı iş dünyasına kazandırmak, önümüzdeki dönemde hızla gerçekleşebilir.