Kameraların önünde 'one minute', kapalı kapılar ardında 'yes, please'

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısı ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin Araştırma Önergesi vereceklerini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Kameraların önünde 'one minute', kapalı kapılar ardında 'yes, please.'  Adam gibi duracaksın, söylediğinin arkasında duracaksın" dedi.

CHP'nin TBMM'deki grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, İsrail'in, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere saldırısını değerlendirdi.

Gazze'ye ambargo uygulamasını eleştirdiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, ambargoyla sonuç almak, Gazze'yi elde etmek ve insanları cezalandırmanın insanlık suçu olduğunu, buna hep beraber karşı çıktıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, kadınların, yaşlıların, çocukların olduğu bir yerde gıda ambargosu uygulanması halinde insani duyguların tümünün yok edilmiş olacağını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, geçen haftaki grup konuşmasında, İsrail hükümetinin dokunulmaz ve bedel ödeyemez hükümet olmaktan çıkarılmasını, uluslararası soruşturma komisyonu kurulmasını, saldırıda yaşamını yitirenlerin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının hükümetçe savunulmasını istediklerini anımsattı.

BM Güvenlik Konseyi'nin, İsrail Hükümeti'ni kınayan bir karar alması için hükümetin girişimlerini savunduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan 'yapılan saldırılar karşılıksız kalmayacak' diye bir açıklama yaptı. Kendisine destek verdik, ulusal çıkarlarımızla bağdaşan her türlü çözüme CHP'nin destek vereceğini söyledik" dedi.

"Yanlış tercüme"

Yaranın soğuduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Estik, gürledik, sesimizi yükselttik, duygularımızı kontrol edemedik ve farklı bir söylemi geliştirdik" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "BM Güvenlik Konseyi'nin, İsrail Hükümeti'ni kınayan bir karar almadığını, ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ısrarla BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail Hükümetini kınayan kararı aldığını söylediğini" kaydetti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyle bir karar yok. Bir başbakana doğruları söylemek yakışır, yanlışları değil. Bir başka çarpıklığı daha dikkatinize sunmak istiyorum. Yapılan Başkanlık açıklamasında da doğrudan İsrail Hükümeti'ni kınayan bir söylem de söz konusu değil. İfade, 'Konsey en az 10 sivilin yaşamını kaybetmesini ve çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan eylemi kınar, olaylardan hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diler.' Burada Türkiye Cumhuriyeti'ne, Hükümetine, Dışişleri Bakanlığına, bürokratlarına yakışmayan yanlış bir tercüme söz konusudur. Yanlış şurada; İngilizce metinde, 'çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan eylemleri kınıyor' denmiştir. Dışişleri Bakanlığı tercüme ederken, eylemleri sözcünü kaldırıp yerine eylemi koyuyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti acizliğini yanlış bir tercüme yaparak mı korumak istiyor? Yanlış bir tercümenin arkasına sığınarak mı kendi onurunu korumak istiyor? Yanlış bir tercümenin arkasına sığınarak mı Türkiye'nin kırılan onurunu tamir etmeye çalışıyor. Bunu şiddetle reddediyoruz."

"İkiyüzlü politikalara yer yok"

 

Kılıçdaroğlu, bu olayın, sadece bu söylemlerle sınırlı olmadığını, bilinmeyen karanlık noktalarının bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AKP bulanık sularda' demiştik. Belirli şeylerin aydınlığa kavuşması lazım. Bizim de siyasal parti olarak, milletvekillerinin ve yurttaşların da... Sayın Başbakan, yerine geldiği zaman İsrail Hükümeti'ni yerden yere vuruyor, iç politika malzemesi yapıyor. Filistin'in bütün itirazlarına rağmen, Türkiye, İsrail'in OECD'ye üyeliğine niçin 'evet' dedi. 20 Mayıs 2010'da siz izin veriyorsunuz. Kameraların önünde 'one minute', kapalı kapılar ardında 'yes, please...' AKP'nin bu ikiyüzlü politikasını her aşamada ve her yerde Türkiye'nin bütün coğrafyasında hep beraber dile getirmeliyiz. Artık ikiyüzlü politikalara bu ülkede yer yok diyeceğiz. Adam gibi duracaksın, söylediğinin arkasında duracaksın. Bizim bildiğimiz yiğitlik böyle olur. Yiğitlik, efelenmek böyle... İki laf söyleyeceksiniz, köşeyi döndükten sonra dünya görüşünüz 180 derece değişecek. Kime mahsus bu? Adalet ve Kalkınma Partisine mahsus."

"Hükümetinin varlık nedeni ne? Kendi insanlarını ölüme göndermek mi?"

Başbakan Erdoğan'ın geçen salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gazze'ye yardım gemileri arasında Türkiye bandıralı gemiden söz ettiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Gerçekten Türkiye bandıralı gemi var mı, yok mu bunu bilmiyoruz. Bunu Başbakan söylemişse herhalde bir bildiği vardır. Ama Mavi Marmara'yı kastediyorsa o Türkiye bandıralı değil, Komor Adalarına bağlı. O zaman şu soruyu soracağız Sayın Başbakan'a: Komor bandıralı bir gemiye neden ve hangi gerekçe ile Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı çekildi? Bunu birisinin anlatması lazım. İsrail'in Büyükelçisi insani yardım götürülmeden önce defalarca açıklamalar yaptı, 'göndermeyin, müdahale edeceğiz' dedi. Şimdi bütün bunlara rağmen biz yurttaşlarımızı bindirdik gemilere ve oraya gönderdik. Bu uyarılar hangi gerekçe ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından dikkate alınmamıştır? Sivillerin açıkça ölüme gönderilmelerinden kim sorumludur? 'Göndermeyin' diyorlar, 'gönderirseniz müdahale edeceğiz' diyorlar. Siz, bizim insanlarımızı gemiye bindirip ölüme gönderiyorsunuz. O zaman Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin varlık nedeni ne? Kendi insanlarını ölüme göndermek mi?"

Bozgun başlayınca itirafların başladığını, AK Parti'nin de şu anda içinde bulunduğu durumun bu olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, AK Parti'lilerin yardım gemisine kendi milletvekillerinin de bineceğini ancak, son anda vazgeçtiklerini söylediklerini ifade etti. Kılıçdardoğlu, "Peki Recep Bey, gözünü seveyim, sen gariban Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını gemiye bindiriyorsun, ölüme gönderiyorsun. Kendi milletvekillerine gelince 'sen dur' diyorsun, 'orada ölüm var, sen bize lazımsın, burada bekle...' Bu çifti standardı hangi insani kurala bağlıyorsun? Furkan'ı bindireceksin gemiye, başına 4 kurşun yiyecek İsrail askeri tarafından, burada ağlayacaksın, kendi milletvekillerini arkana alacaksın seni alkışlasınlar diye buna şiddetle itiraz ediyoruz" açıklamasında bulundu.

"Neden CHP, MHP milletvekillerine yer yok?"

Yaşamını kaybedenlerinin cenazelerinin ve yaralananların Türkiye'ye getirilmesi için uçak gönderildiğini, bu uçakta Dışişleri Bakanlığı görevlisinin yanı sıra iki AK Parti milletvekilinin bulunduğunu belirterek, bunu durumu eleştiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Niçin iki AKP milletvekili? Niye CHP milletvekili, MHP milletvekili yok? Bunlar bu ülkenin milletvekili değil mi, bunlar bu konularda duyarlı değil mi? Bu senin iç sorunun mu? Bunu da şiddetle reddediyorum. Ve bu çifte standardı da AKP'nin yüzüne vuruyorum. Söylüyoruz AKP'ye; ulusal çıkarlar için sonuna kadar yanındayız diyoruz. Gücün yetiyorsa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden kınama çıkarı çıkar, seni destekliyoruz diyoruz. Lafa gelince esiyor, gürlüyor ama toprağa tek bir damla bile düşmüyor. Verimsiz, kısır bir şey. Bu AKP kısır bir parti, milleti perişan etti."

AK Parti'nin kendi ülkesinin saygınlığını koruyamadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Samsun-Ceyhan hattı Sayın Başbakan'ın yakını olan bir firmaya ihalesiz verildi. Biliyorsunuz bunun ucu İsrail'e kadar uzanıyor. Şimdi merak ediyoruz; bu projeyi AKP iptal edecek mi etmeyecek mi? yoksa o kıyağa devam edecek mi? Onun da takipçisi olacağız" dedi.

"Araştırma önergesi vereceğiz"

CHP'nin görevinin gerçekleri araştırmak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısı ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin Araştırma Önergesi vereceklerini bildirdi.

Konuşmasında yurt gezilerine de değinen Kılıçdaroğlu, bu gezilerde kadınların artık siyasetin merkezine oturduğu gözlemini elde ettiğini söyledi. Bir diğer gözleminin de gençlerin siyasete yönelik artan ilgisi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Recep Bey'in ezberini bozduk, artık Recep Bey'in düzenini bozacağız. Recep Bey'in düzenini kadınlar ve gençler bozacak. Bundan kesinlikle eminim" şeklinde konuştu.

Trakya'da çiftçinin nefes alamadığını, borcunu borçla kapattığını gördüklerini anlatan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın buralara giderek yaşanan sıkıntıları yerinde görmesi gerektiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisinin toplantısında yaptığı konuşmada, "Tarlalarda artık insanlar çalışmıyor" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Recep Bey, Allah aşkına sen tarlada çalışacak insan mı bıraktın?" diye sordu.

Vatandaşın ekonomik sıkıntıların altında ezildiğini, Hükümetin ise bu sıkıntılara duyarsız olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, zeminlerinin kaydığını, vatandaştan uzaklaştıklarını söyledi.

Hükümetin açıklamalarının aksine fiyatların düşmediğini, vatandaşın giderek artan pahalılıkla baş etmeye çalıştığını da iddia eden Kılıçdaroğlu, "Recep Bey halk gibi pazarda, şurada burada alışveriş yapmadığı için dünyadan haberi yok. Recep Bey'e göre, Türkiye güllük gülistanlık. Türkiye almış başını gidiyor. Hiç kimse Türkiye ile yarışamıyor" dedi.

"Mazotta ÖTV kalkacak"

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, çiftçinin 62 kuruşa mal ettiği buğdaya Toprak Mahsulleri Ofisinin 55 kuruş fiyat verdiğini belirterek, "Bir dahaki sefere nasıl ekecek bu çiftçi, nasıl geçinecek?" diye sordu.

Ayçiçeği, üzüm, zeytin, pancar ve tütün üreticilerinin zarar ettiğini savunan Kılıçdaroğlu, çiftçinin dünyanın en pahalı gübre, mazot, elektrik ve ilacına mahkum edildiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Mahkumiyet Türk çiftçisinin kaderi midir? Çitfçilere sesleniyorum: Sandık önünüze gelecek. Ya kaderinizi değiştireceksiniz ya bu mahkumiyete devam edeceksiniz. Biz, sizin özgürleşmenizi, alın terinizin hakkını vermeyi garanti ediyoruz.

Çiftçilerle Recep Beyin arası iyi değil. Mersin'de bir çiftçi arkadaşımızın şikayetini nasıl dillendirdiğini biliyorsunuz. Buradan çiftçilere sesleniyorum: Ananızı, babanızı, kardeşinizi, bacınızı, komşunuzu alarak sandığa gidin ve AKP iktidarını sandığa gömün. Çünkü, AKP memleketin üretmesini istemiyor. AKP, sanayinin gelişmesini de istemiyor. AKP, toplumun bütün katmanlarına karşı politika üretiyor. Ekonomi politikasının temeli bu. Üretmeyin, sadece tüketin. Ne olacak? Borçlanarak yapacağız bu işleri. Başka hangi ülke yapıyor bunu? Bu oyunu Türk çiftçisi bozmak zorundadır."

Hayvancılığın da mahvedildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, et ithal edildiğini, "AKP iktidarının hayvan üreticilerini de bitireceğini" iddia etti.

Kılıçdaroğlu, kendilerinin de destek verdiği ve 2006 yılında kabul edilen Tarım Kanununa göre, tarımsal destekleme miktarının Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) yüzde 1'den az olamayacağını, ancak bunun şimdiye kadar hiç uygulanmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "CHP olarak söz veriyoruz: Bunu uygulayacağız. Yüzde 1 yetmez. Onu da artıracağız" diye konuştu.

Çiftçiyi göz ardı eden politikaları ortadan kaldıracaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Sayın Başbakan reçete arıyor? Allah aşkına bu ülkeyi 8 yıl yöneteceksiniz, reçete arayışını sürdüreceksiniz. Siz ne biçim Başbakansınız, ülkenin sorunlarından nasıl koptunuz? Sayın Başbakana reçete verelim. Bu kanunu uygulayacağız. Çiftçiye her yıl en az 10 milyar lira destek vereceğiz. Bu yetmez, yetmediği zaman artıracağız. Kesinlikle mazottan ÖTV'yi kaldıracağız. Lüks yatlara ÖTV'siz, çiftçiye ÖTV'li mazot vereceksiniz. Çiftçinin günahı ne? Üretiyor, çalışıyor diye mi cezalandırıyorsunuz? AKP'nin adalet anlayışı budur. Halkçı bir partinin adalet anlayışı da köylüye ÖTV'siz mazot vermektir. Çiftçinin alın terinin karşılığını vereceğiz. Sayın Başbakana söyleyelim: Yırtık ayakkabıyla siyasete girip havuzlu villada oturmayacağız."

Bu konularda ilginizi çekebilir