Kamu harcamaları ve 2010 beklentileri
H.İbrahim KELEŞ / Kocaeli Ticaret Odası Başkanı
2010 ve sonrası için varolan olumlu beklentilerin aksine temkinli yaklaşımların ve uyarıların da dikkate alınmasında büyük yarar olduğu kanaatindeyim. Olaya, pek çok açısı bulunan böyle bir pencereden bakınca, 160 derecelik bu eksende olumludan olumsuza ve olumsuzdan olumluya doğru "merkezin" desteklenmesi gerektiği, kamu ve özel sektörün otaklığıyla kaynaşmasını temsil eden bu "merkezin", kısa süreliğine de olsa, çok daha "karma" hale getirilerek kamu harcamalarının piyasalar üzerinde bıraktığı "rahatlamanın" sürdürülerek daralmanın, durgunluğun önüne geçilmesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
2008 krizinin atlatılması için ortaya konan pek çok enstrümanın yanında merkezi yönetimler tarafından atıl duruma sokulmaya çalışılan kamuyu meydana gelen kriz sonrasında canlandırmak istemeleri ve kamudan yeniden "yatırımcı" kimliğine bürünmesini beklemeleri, malum muhalifler tarafından "kapitalizmin ölümü" şeklinde yorumlanmış ve yeniden "devletçiliğin" gerekliliği üzerine uzun söylevler verilmiş ve yazılar yazılmıştı. Bütün bu gelişmelerde haklı olan taraf elbette ki piyasanın kendisiydi ve gelişen olaylara karşı bu piyasaların verdiği tepkiydi. Bu tepkilerin altyapısını oluşturan etkenlerin özellikle yabancı piyasalarda para enstrümanına odaklanması ama bunun yerli piyasalara üretim kaybı ve ardından da istihdam eksilmesi olarak yansıması toplumsal huzurun gerek beklentiler gerekse yatırım bazında eksiye gitmesine neden oldu.
Bütün öngörüleri tersyüz ve beklentileri yerle bir eden 2008 krizinin patlak verdiği ağustos ayıyla 2009 yılının aynı dönemine denk gelen bir yılda yaklaşık yarı yarıya küçülen özel sektörün boşalttığı alanı doldurmaya çalışan kamunun teşvik ve hibelerle desteklediği piyasalardan bu yıl içinde çekilmeye başlaması, maalesef gelecek öngörüsüne olumlu bir yorum getirme şansını ortadan kaldırmaktadır. Zira belirtilen dönemde yüzde 30'la 50 aralığında daralan özel sektörün olumsuz koşullara karşı kendini koruyabilmesi ve ayakta kalabilmesinin bedelini işsizlik olarak ödeyen tüketici, piyasaların da canlılığını kaybetmesine neden olmuştu. İşte, böyle bir dönemde merkezi yönetimler tarafından can simidi olarak sarılınan kamunun teşvik ve hibelerle canlandırmaya çalıştığı piyasalar krizin etkilerini gerçek şiddetinde yaşanmasına müsaade etmedi.
Kamu silahını istediği gibi kullanma yetkisini elinde tutan merkezi yönetimlerin bu enstrümanı önümüzdeki dönemde açıkları kapatan, yama yapan ve "devlet baba" tanımlamasıyla halkın nazarında koruyucu bir kalkan olarak kullanmak istememeleri, iki yıl öncesine göre oldukça küçülen özel sermayenin piyasalara ne kadar akışkanlık sağlayacağı sorusunu sordurmakta ve yaşanan istihdam ve üretim kayıpları maalesef beklentileri olumluya dönüştürememektedir.
Dünya genelinde büyüme hızının 2010 yılı için yüzde 3'ler seviyesinde gerçekleşeceğini öngören Uluslararası Para Fonu IMF'in bu beklentisinin ne kadarının gerçekleşeceği ya da ne kadarının gerçekleşemeyeceği elbette şimdi yanıtlanması gereken bir soru değil, ancak 2008'ın son çeyreğinde ve 2009'un genelinde yaşanan kamu desteklerinin kamu maliyesine verdiği açıkların zam ve arttırılan vergi gelirleriyle kapatılmaya çalışılmasının, alfabemize girmeyen ama toplumsal hayatımıza çok olumsuz bir şekilde giren "w" harfiyle yine IMF Başkanı Strauss-Kahn tarafından telaffuz edilmesi beklentileri bu "tehdit" etrafında toplamaktadır. Elbette bu "uyarının" beklentiler nazarında olumlu olması mümkün gözükmemektedir. Ancak piyasaları desteklemek ve aktörlere kaynak sağlamak amacıyla hibe ve kredi olarak aktarılan kamu kaynaklarının boşaltılmış ya da en hafif deyimle dengesi bozulmuş ve şaşırtılmış maliyeler olarak karşımıza çıkması başka önlemleri de beraberinde getirmektedir. IMF Başkanıyla birlikte pek çok otorite tarafından dile getirilen bu duruma önlem almak ve bozulan kamu dengesini yeniden düzeltmek elbetteki önemlidir ancak küresel kriz ortamında piyasaları hiç değilse işler halde tutmak için gevşetilen kamu kaynaklarıyla desteklenen piyasaları canlandırmak için başka hangi kaynaklara müracaat edeceğiz?
Hala genişlemekten ve büyümekten korkan özel sektörün böyle bir niyette olmadığı ortadayken küresel bazda yıllık yüzde 3 büyümeyi nasıl sağlayacağız? Bütün bu olumsuz gelişmeler, uyarı ve tehditlere karşın beklentiler nasıl olumluya çevrilecek sorusu öyle sanıyorum bir süre daha tartışılacak ve gündemi meşgul edecek. Fakat halen işlemekte olan piyasaların da rüzgara ihtiyacı olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Eğer piyasa olumlu sinyaller almazsa vereceği tepkinin "w" olarak tanımlanan ve simgelenen "çift dip" senaryosuna göre şekilleneceğini unutmayalım.