KCK davasında dil krizi

PKK terör örgütünün şehir yapılanması KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 140'ı tutuklu 205 sanık hakkında görülen davada dil krizi yaşandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - PKK terör örgütünün şehir yapılanması KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve Belge Yayınları yetkilisi Ragıp Zarakolu'nun da bulunduğu 140'ı tutuklu 205 sanık hakkında açılan davanın görülmesine başlandı.


Sanıklara ve izleyicilere uyarı yapan Alçık, "Alkışlama, yuhalama, slogan atmak yasak. İlk durumda ikaz edeceğim. İkincisinde ise taşkınlık yapanlar dışarıya çıkarılacak" dedi. Alçık, iddianamenin okunması için de TRT tarafından görevlendirilen spikerler Ömer Faruk Zora ve Hakan Kıra'nın da hazır olduğunu kaydetti. Duruşmada söz alan avukat Muhittin Köylüoğlu da, duruşma salonun bulunduğu yere gelirken yaşanan zorlukları anlatarak, "E-5'ten gelirken Silivri girişi kapalı. Otobana yönlendiriliyor. Otobandaki giriş de kapalı. Çok fazla yoğunluk var. Kimin seyirci, avukat ve izleyici olduğu belli değil. Duruşmaya gelecek sanıklar ve avukatlar da olacak. Bu duruşmayı etkileyecek bir durum" diye konuştu.

Başkan Alçık da, bu konuda mahkemenin yapacağı bir şey olmadığını belirterek, gelen tutuksuz sanıkların içeri alınacağını söyledi. Daha sonra sanıkların kimlik tespitinin yapılmasına geçildi.

Anadilde savunma talebi

İlk olarak kimlik tespiti yapılmak istenen sanıklardan Kudbettin Yazbaşı, Kürtçe olarak "Buradayım" dedi. Yazbaşı'nın, okunan kimlik bilgilerine de Kürtçe olarak cevap vermesi üzerine Alçık, "Sanık Türkçe dışında başka bir dil kullanıyor" diyerek, kimlik tespitini bıraktı.

Buna itiraz eden avukat Sinan Zincir, "Müvekkilim kendi anadilinde konuşuyor. Sorulara Kürtçe cevap verse de kimlik tespitinin yapılmasını istiyorum" dedi. Diğer sanık Mümtaz Aydeniz'in de, aynı şekilde kimlik bilgilerine Kürtçe cevap vermesi üzerine, Başkan Alçık kimlik tespitini yapmadı.

Avukat Mehmet Emin Aktar da, sanıkların anadili olarak Kürtçe konuştuklarını belirterek, "Kürt oldukları için Kürtçe konuşuyorlar. 20 milyon kişinin kullandığı bir dile, bilinmeyen bir dil muamelesi yapamazsınız. Böyle yaparsanız taraf olursunuz. Tarafsızlığınızı yitirirsiniz. Müvekkillerin bir kısmı, kendi anadilinde savunma yapmak istiyor. Sanıklara konuştuğu dilin ne olduğunun sorulmasını istiyorum" dedi.

Başkan Alçık da, "bilinmeyen bir dil" ifadesini kullanmadığını belirterek, "Ben konuştukları dilin Kürtçe olup olmadığını bilemem. Kürtçe bilmiyorum. Bu yüzden Türkçe dışında bir dil dedim. Sanığın benimle anlaşması için Türkçe konuşması lazım" diye konuştu. Sanık avukatlarının itirazları üzerine Başkan Alçık, kimlik tespitinin yapılmasına ara vererek, avukatların taleplerini almaya başladı.

Avukat Meral Tanış Beştaş, mahkemenin anadilde savunma talebini kabul etmesini isteyerek, "Sanık, kendini en iyi nasıl ifade edebileceğine karar verir. Müvekkillerim Kürt oldukları, muhalif oldukları için yargılanıyorlar. Bu iddianamenin temel dayanağı, BDP. BDP'nin yaptığı siyaset, yargılanıyor" ifadelerini kullandı. Avukatların beyanlarının alındığı duruşmaya öğlen arası verildi.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Kışanak

Gültan Kışanak, salona girmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada, bugün İstanbul'da adı konulmamış bir sıkıyönetim uygulandığını ileri sürerek, kentin dört bir yanında asker ve polisin zırhlı araçlarıyla tedbir aldığını ve BDP'nin ilçe binalarının önünden kalkan arabaların engellendiğini iddia etti. Bugün, burada Türkiye'nin önemli davalarından birinin görüldüğüne dikkati çeken Kışanak, Türkiye'de demokratik siyasetin yargılandığı bir duruşmanın yapılacağını söyledi. Kışanak, duruşmayı takip etmenin insanların doğal hakları olduğunu ancak bunun engellenmeye çalışıldığını iddia ederek, şunları kaydetti: "Bugün, burada partimizin faaliyetleri, dava konusu edilmektedir. Partimizin il başkanları, il eş başkanları, ilçe yöneticileri, genel merkez yöneticileri, siyaset akademisi ve anayasa komisyonu üyesi herkes ama herkes bugün, burada yargılama konusu edilmiştir. Aslında bugün, burada yargılanmak istenen demokratik siyasettir. Bugün, burada mahkeme karşısına çıkartılan demokraside, çözümde, barışta ısrar eden iradedir. Bunu yargılamaya çalışıyorlar. Ancak bunu net bir şekilde ifade etmek istiyoruz; Kürt sorunu da demokrasi sorunu da mahkeme salonlarında çözülebilecek bir sorun değildir. Kürt sorunu, demokrasi sorunu, barış sorunu, demokratik siyasetin önü açılarak çözülebilir."