”Kendine güveniyorsan cesaretini sergilersin”
Baykal, en son yaşanmış olayın dini duyguların nasıl sorumsuzca siyasi amaçlarla istismar edildiğini herkese gösterdiğini söyledi
İSTANBUL - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, dürüstlük, şeffaflık ve saydamlığın siyasete egemen olması gerektiğini belirterek, "Kendine güveniyorsan dokunulmazlığı kaldırırsın, kendine güveniyorsan Almanya'daki bir mahkemenin sergilediği cesareti Türkiye'de sen de sergilersin" dedi.
Baykal, partisinin İstanbul İl Başkanlığı'nın Akatlar'daki Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde düzenlediği "İstanbul Depremini Beklerken: Sorunlar ve Çözümler" konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, siyasetin, bilimin ve tekniğin ülke sorunlarına yönelik yaklaşımlarını ve çözümlerini topluma aktarmada aracı olması gerektiğini söyledi.
Ülkelerin coğrafyasının, siyasetlerini belirlediğine işaret eden Baykal, Türkiye'nin önemli deprem bölgelerinden biri olduğunu anımsattı. Türkiye'nin tarihinde pek çok büyük deprem yaşadığını kaydeden Baykal, bunun bedelinin hem insani hem de ekonomik boyutta ödendiğini bildirdi.
1999 Marmara depremini hatırlatan Baykal, bu depremden pek çok dersler alındığını ve daha da alınması gerektiğini kaydederek, deprem bilincinin toplumda sağlanması ve olası depremlere yönelik savunma yöntemlerinin bulunmasının da kaçınılmaz hale geldiğini belirtti.
Baykal, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde ciddi bir deprem tehdidiyle karşı karşıya bulunduğunu, İstanbul'da yaşanacak bir depremin tüm Türkiye'yi, hatta dünyayı ilgilendirdiğini anlattı. Baykal, İstanbul'da olası bir deprem felaketinin tüm Türkiye'yi hem insani açıdan hem de ekonomik açıdan sarsacağını, Türkiye'de son 58 yılda meydana gelen depremlerde 60 bin insanın öldüğünü, 420 bin binanın yıkıldığını belirterek, Türkiye'nin artık depremle yaşamayı öğrenmesi gerektiğini söyledi.
"Deprem konusunda tam yetkili bir kurum oluşturulmalı"
Depreme insanların neden olmadığını, ancak tedbir alınmaması nedeniyle ağır sonuçların meydana gelmesinde insanların etkili olduğunu vurgulayan Baykal, Japonya ve Türkiye'nin deprem bölgelerinde olmalarına rağmen iki ülkede yaşanan depremlerin yarattığı hasarın aynı olmadığına dikkati çekti.
Baykal, İstanbul'da binaların önemli bir kısmının depreme dayanıklı olmadığını, bunların mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Yasal mevzuatta eksiklikler bulunduğunu savunan Baykal, insanların depreme karşı güçlü bir şekilde çalışmalarını mümkün kılacak hukuki mevzuat değişikliği ile konut ve iş yerlerinin güçlendirilmesini mümkün kılacak finansman modeline ihtiyaç olduğunu bildirdi.
Yapı denetim işinin özelleştirilmesini de eleştiren Baykal, Türkiye'de deprem konusunda tam yetkili bir kurum oluşturulmasının zorunluluğunu vurguladı.
"Siyasete dürüstlük egemen olmalı"
Bu yapı için etkin bir mali desteğin seferber edilmesi gerektiğini de kaydeden Baykal, şöyle dedi:
"Depremle mücadele, insanların yapacağı bir mücadeledir. Türkiye, anlamsız, yapay konuları büyük heyecanlarla tartıştığı, gereksiz sürtüşme ve kavgalarla gerçeklerin örtbas edildiği bir dönemde bulunuyor. CHP'nin sorunlar karşısında tavrı nettir. O sorunların çözümü aslında zor değil. Ülkede siyasete dürüstlük egemen olmalıdır. İşin temeli budur. Dürüstlük, şeffaflık ve saydamlık siyasete egemen olmalıdır. Bunu sağlayacak temel çözüm, milletvekilliği dokunulmazlığının bir an önce kaldırılmasıdır. Siyasette dürüstlük, dine saygılı, din istismarına kesinlikle karşı çıkan bir sorumluluk anlayışı... Bütün değerler, güzellikler, ulvilikler istismar edilir, nerede bir değer, güzellik varsa birileri onun sahtekarlığını yapar, birileri onu istismar eder, birileri ondan kendilerine çıkar sağlamaya çalışır, buna karşı bilinçli toplumlar duyarlıdır, uyanıktır, ona fırsat vermezler. O doğrultudaki gelişmeler karşısında çok kararlı bir tavır takınırlar. Türkiyemizde bunu gerçekleştirmek zorundayız. Bugün din adına dini ticarette, siyasette en ağır şekilde istismar eden uygulamalara hepimiz tanık oluyoruz."
"Dini en ayıp şekilde istismar ediyorlar"
"En son yaşanmış olan olay da dini duyguların insani duyguların, şefkat, merhamet, dayanışma, sevgi, paylaşma ve anlayışın nasıl sorumsuzca siyasi amaçlarla istismar edildiğini hepimize göstermiştir" diyen Baykal, şöyle devam etti:
"Böyle bir manzara karşısında tartışmanın, konuşmanın, gevezeliğin artık anlamı yoktur. Kendine güveniyorsan dokunulmazlığı kaldırırsın, kendine güveniyorsan Almanya'daki bir mahkemenin sergilediği cesareti Türkiye'de sen de sergilersin. Bunu yapamayan insanların Türkiye'nin başına gelecekte de çok büyük dertler açacağı artık tartışma götürmez bir gerçektir. Bunu görüyoruz. Milletimize de anlatma sorumluluğumuz var. (Din, din) diyorlar, dini en ayıp şekilde istismar ediyorlar, kul hakkı yiyorlar, yetim hakkı yiyorlar, haram yiyorlar sonra da dindarlık taslıyorlar. Bunlar sadece masum insanlara zarar vermiyor, sadece Türkiye'nin şerefine, onuruna, kimliğine zarar vermiyor, bunlar kutsal dinimize İslamiyete en büyük zararı veriyor."
Tüm güncel tartışmaların ötesinde Türkiye'nin bir de gerçek gündemi olduğunu ifade eden Baykal, bunun deprem, ekonomik kalkınma, fakirlik ve işsizlikle mücadele gibi konular olduğunu anlattı.
Baykal, "Türkiye'nin gerçek sorunları; Türkiye'nin laik, demokratik cumhuriyet birikimlerinin sahiplenilmesi konusu, Türkiye'yi yozlaştırmak isteyenlere, bir Orta Doğu Arap cumhuriyeti haline dönüştürmek isteyenlere karşı mücadele verilmesi konusudur. Bunlar gündemimizin ana konularıdır" şeklinde konuştu.