Kılıçdaroğlu: Darbe fırsatçılığını asla kabul etmiyoruz

OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname'lere tepki gösteren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ''Darbe fırsatçılığını asla kabul etmiyoruz'' dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediyesi hizmet binasında Çankaya Belediyesi ile DİSK'e bağlı Genel İş Sendikası arasındaki Toplu İş Sözleşmesi'nin imza törenine katıldı.

CHP'nin sosyal demokrasi alanında Türkiye'ye kazandırdığı pek çok katkının olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, merhum Bülent Ecevit'in Çalışma Bakanı olduğu döneminde Toplu İş Sözleşmesi ve grev hakkının getirildiğini söyledi.

Son seçimlerde asgari ücretin bin 500 liraya yükseltilmesi ve taşeron işçilerin kadroya alınması vaadinde bulunduklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Dediler ki 'Asgari ücreti nasıl bin 500 lira yapacaksınız Olmaz'. Hatta işverenlere çağrı yaptılar, 'CHP bin 500 lira diyor, biz itiraz edemiyoruz ama siz neden itiraz etmiyorsunuz' gibi sözlerle tepkiyi o tarafta yoğunlaştırmak istediler. Sonra dediler ki 'Bin 500 lira değil bin 300 lira yapacağız'. Ve bin 300 lira oldu. Bütün işçi kardeşlerime şunu söylemek isterim, CHP bir söz verdiyse sözünün arkasında kapı gibi durur. Asgari ücret net bin 500 lira olacak. Bugün CHP'li bütün belediyelerde asgari ücret net en az bin 500 liradır. O nedenle söylüyorum bin 500 lirayı vermek olağanüstü bir olay değil. İşçinin hakkını teslim ediyorusunuz. Bin 500 lira verdiğinizde bundan en çok faydalanan esnaftır. Gelir dağılımını dengelemek, insanların huzur içinde geçinmesini sağlamak bizim görevimizdir.

İkinci bir sözümüz de CHP iktidarında taşeron işçi olmayacaktır, bütün işçiler kadrolu olacak, sendikalı olacak. Ama başta işçi kardeşlerimiz buna çok fazla inanmadılar. Asgari ücreti bin 500 lira nasıl yaptıysak, taşeron işçisi olarak çalışan 1 milyona yakın işçiye söz veriyoruz, CHP iktidarında taşeron uygulaması olmayacaktır. Hepsine kadro ve Toplu İş Sözleşmesi hakkı verilecektir."

Annelerin çocuklarının geleceğiyle ilgili kaygı duyduğunu belirten ve annelere seslenen Kılıçdaroğlu, "Çocuğu işsiz, onun iş bulması için dua eder ve umutla bekler. Kimi görürse şu veya bu şekilde 'Benim çocuğum da iş bulabilir mi' der. İşsizliğin kabus gibi çöktüğü bir Türkiye'deyiz. Anne, çocuğunun eline kına yakar askere gönderir, umutla dönmesini bekler, arkasından hayır dualar okur. Ama görünen tablo hiç de iç açıcı değil. Her gün şehitlerimiz var, her gün annelerin gözyaşları sel olmuş akıyor. Her ne kadar biz teröre karşı ortak tavır takınıyorsak da hiç kimsenin unutmaması gereken bir gerçek var, ateş düştüğü yeri yakıyor. Evlere eğer bir ateşdüşüyorsa orada huzuru beklemek mümkün değil. Annenin gözyaşını dindirmek mümkün değil" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin iyi yönetilmediğini savunan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Yine annelere ve de babalara söylüyorum, şimdi düşünme zamanıdır. 2002'de iktidarı devralırken Türkiye'de sıfır terör vardır, neden şimdi Türkiye terör batağının ortasında Bunu düşünmek zorundayız. Bugüne kadar 'Yanlış yapıyorsunuz' diye söyledik, 'Hayır, biz doğruyu yapıyoruz' dediler. Bugün bu noktaya geldik. Yanlış yaptıklarını artık onlar da kabul ediyorlar. Düşüneceğiz ki doğruyu bulalım, düşüneceğiz ki neyin yanlış neyin doğru olduğunu kendi vicdanımızda sorgulayalım. Eğer düşünmeden birinin peşine takılıp körü körüne yol alırsak, sadece kendimizi değil ülkeyi de bir felaketin eşiğine götürmüş oluruz. O nedenle anneler ve babalar, sizin düşünme ve Türkiye'nin gerçeklerini sorgulama ihtiyacınız var. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye önemli bir noktayı aşmış olacaktır."

"Darbe fırsatçılığını asla kabul etmiyoruz"

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimini asla unutmayacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'da toplu kalkışmaya karşı milletin toplu birliktelik gösterdiğini ve bu birlikteliği korumak istediklerini söyledi.

İnsanların darbe girişimine karşı "Siyasi görüşümüz, kimliğimiz ve yaşam tarzımız ne olursa olsun demokrasi istiyoruz" dediğini ve bunun arkasında herkesin durması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, bir kişinin her şeye karar verdiği değil hukukun üstünlüğünün olduğu, sivil toplum örgütlerinin güçlendiği, yüzde 1 oy alan bir partinin genel başkanının da parlamentoda olduğu bir demokrasi istediklerini dile getirdi.

Darbe hukukundan arınmış bir Türkiye hedeflediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Birilerinden emir ve talimat alan bir yargı değil hukukun üstünlüğüne inanan bir yargıdan söz ediyoruz. Böyle bir yargı istiyoruz" ifadesini kullandı.

Örgütlü toplumun demokrasinin özü olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir Türkiye değil Anayasa'ya uygun, yasalara uygun, hukukun üstünlüğüne uygun, kimsenin mağdur edilmediği ama suçluların adil yargılandığı bir demokrasi istiyoruz. Medyanın özgür olduğu, gazetecilerin hapse atılmadığı, sanatçıların işine son verilmediği, bilim insanlarının tutuklanıp hapislere atılmadığı bir Türkiye istiyoruz yani dünyaya örnek bir Türkiye istiyoruz. Bunu savunmak sadece benim görevim değil, sadece sizin de göreviniz değil 15 Temmuz kalkışmasına karşı çıkan herkesin ortak görevi olmak zorundadır. Darbe fırsatçılığını asla kabul etmiyoruz, 'OHAL çıktı, Kanun Hükmünde Kararname çıktı şu muhaliflerin tamamını hapislere atın'... Bu da doğru değil. İnandırıcı değil."

"Senin şikayet etme hakkın yok"

Kılıçdaroğlu, Taksim Manifestosu'nda "Ne darbe ne dikta, tam demokrasi istiyoruz" dediklerini anımsatarak, "Bizim yürüyüşümüzün amacı demokrasidir. Demokrasi, insan hakları güçlensin diye, insan hakları ihlal edilmesin diye, özgür bir medya olsun diye ve siyaset kurumu bütün eleştirilerden ders alsın diye biz yolumuza devam ediyoruz. Elbette yolumuza devam ederken önümüze engeller, tehditler çıkacaktır, kurşunlar atılacaktır ama dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan. Demokrasi yolundan. Çünkü siyasetçinin görevi ülkeye huzuru ve barışı getirmektir. Düşünce özgürlüğünü getirmektir. Bağımsız medyayı getirmektir" ifadesini kullandı.

Herkesin aş ve iş sahibi yapmanın, siyasetçinin görevi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Eğer bu görevi üstlenmişseniz, demokrasiyi katıksız bir şekilde savunuyorsanız, Türkiye'nin sadece kendi bölgesinde değil bütün dünyada örnek bir ülke olmasını istiyorsanız siyasetçiye büyük görev düşüyor. Siyasetçi bu zorlukların tamamını aşmak zorundadır. Yolumuzun zor olduğunu biliyorum, üzerimizdeki baskıları da biliyorum ama bunlar bizim kararlı yürüyüşümüzü engellemeyecektir. Arkanızda milyonlar var deniyor, milyonların olmasından son derece mutluyum ama şunu herkesin bilmesini isterim hiç kimse olmasa dahi, tek başıma bu kararlı mücadeleyi sonuna kadar götüreceğim. Bir bedel ödenecekse o bedeli bu ülkenin aydınları değil, bu ülkenin simitçisi, çaycısı, manavı, kasabı değil o bedeli önce siyaset için yola çıkan siyasi partilerin genel başkanları ödemek zorundadır. Bunu göze alarak karşınıza çıktım. Acı çekilecekse o acıyı başkalarının annelerinin, babalarının, çocuklarının duyması yerine siyasetçinin eşi, çocukları o acıyı duymalıdır diye düşünüyorum. Bu nedenle yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz diyorum."

İmzalanacak Toplu İş Sözleşmesi'ne de değinen, tüm sendikalara ve işçilere seslenen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Senin hakkını koruyan CHP, taşeron işçiliği gündeme getiren CHP, asgari ücret net bin 500 lira olacak diyen CHP, sendikal hakları sonuna kadar savunan CHP. Eğer CHP dışında başka bir partiye oy veriyorsan senin şikayet etmeye hakkın yoktur kardeşim, aç kalmaya mahkumsun sen. Senin örgütlenmeni savunuyoruz, senin alın terinin değerini vermek istiyoruz, senin daha güçlü olmanı istiyoruz biz. Sen taşeron işçisi olarak çalışırken yanındaki kardeşinin işsiz olmasını istemiyoruz. İşsizliğin olduğu bir yerde sorunları engelleyemezsiniz. Herkes elini vicdanına koyup şu sorunun yanıtını versin, 14 yıldır Türkiye'nin hangi sorununu çözdüler. Yetki verin 4 yıla Türkiye'yi sadece bölgesinin değil dünyanın imrendiği bir ülke haline getireceğiz. Çünkü biz her kuruşun hesabını her vatandaşa vermeye hazırız. Çünkü biz siyaseti köşeyi dönme aracı olarak kullanmadık, kullanmayacağız da. Kul hakkı yemedik, yemeyeceğiz."

Belediye işçilerine yüzde 12 zam

DİSK Genel Başkanı Kani Beko da kıdem tazminatının işçilerin yüz yıllık kazanımları olduğunu belirterek, "İlerki günlerde sokaklar ısınacak. Eğer kıdem tazminatlarımıza leş kargaları el uzatacaksa hep birlikte grev, genel grev yapacak mıyız " ifadelerini kullandı.

Kamuoyunda "kiralık işçilik" olarak bilinen esnek çalışma uygulamasının tüm itirazlarına rağmen yasalaştığını anımsatan Beko, uygulamanın çalışma hayatında "köle düzeni" yaratacağını iddia etti.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın Che Guevara'ya yönelik sözlerini anımsatan Beko, "Küba, ulusal kurtuluş savaşı sonrası sosyalist sistemle yönetilen bir ülke ancak o ülkenin en güzel yerinde Fidel Castro'nun, Che'nin dikmiş olduğu bir Mustafa Kemal var, bir de Nazım Hikmet büstü var. Ben buradan selam olsun Che'ye diyorum, selam olsun Fidel Castro'ya diyorum" dedi.

Konuşmaların ardından, Çankaya Belediyesinde çalışan 850 kadrolu işçiye birinci yıl için yüzde 12, ikinci yıl için yüzde 13, belediyeye bağlı şirketlerde çalışan bin 400 işçiye ise yüzde 13 ila 15 arasında zamın yapıldığı Toplu İş Sözleşmesi, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ile Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan arasında imzalandı.

İmzaların ardından Genel-İş Genel Başkanı Çalışkan Kılıçdaroğlu'na çiçek ve plaket takdim etti. Kılıçdaroğlu kendisine sunulan çiçeği, bir belediye çalışanının çocuğuna verdi.