Kılıçdaroğlu'ndan iş adamlarına çağrı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "İş adamlarına çağrıda bulunuyorum: Eğer bir ülkede özgürlük ve demokrasi yoksa kazandığınız paraların önemi yoktur. Baskının olduğu yerde mal varlığının güvencesi yoktur. Bir gece diktatör karar alır, TMSF gelir bütün mal varlıklarınıza el koyar. Bunu sakın unutmayın" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada AB'nin "fasıl" kararını değerlendirerek şöyle dedi: 
"Türkiye'deki gelişmelerden bütün dünya bilgi sahibi oldu. Herkes endişelendi. Orantısız polis gücünün kullanılmasından herkes kaygı duydu ve hükümeti eleştirdi. Her demokrasiden ortak tepki geldi. AB'den de geldi. Sayın Merkel'e ve Hollanda'ya birer mektup gönderdim. ‘Diktatöre kızabilirsiniz onun demokrasiyi askıya almak için yaptıklarını beğenmeyebilirsiniz ama bir şeyi unutmayın 200 yıldır Türkiye'nin yönü çağdaş uygarlığa dönüktür. Bizi AB'den koparmayın, koparamazsınız' dedim. Yeni fasıllar açılacakmış son derece mutluyum. Biz yönümüzü çağdaş uygarlığa çevirmiş bir toplumuz. Kendi değerlerimizle çağdaş uygarlığı kaynaştırmış bir toplumuz. Kendi değerlerimize saygı duyan bir toplumuz. Biz batının bütün baskısına karşın onlarla mücadele edip çağdaş değerleri savunan bir toplumuz. 200 yıldır yönümüz batıya, çağdaşlığa dönüktür. Birileri bizi Ortadoğu'nun ülkesi haline getirmek istiyor, buna izin vermeyeceğiz. Avrupa Birliği yetkililerine de sesleniyorum; biz izin vermeyeceğiz, çağdaş dünyada izin vermeyecektir buna."

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Türkiye değişiyor, dünya değişiyor, değişime ayak uyduranlar kalacak, değişmeyenler tarihin çöp sepetine gidecektir. En büyük değişimi yaşayan partiyiz. Gençlere kapımızı sonuna kadar açtık. Bütün gençleri kucaklıyoruz ve bekliyoruz. 
Eğer bir ülkede medya özgür değilse orada demokrasi yoktur. TMSF bir medya kuruluşuna el koydu. İstediğini atıyor. Gazetenin başına eski bir AKP'li milletvekilini getirdiler. Eski Genel Yayın Yönetmeni gerçekten de çaba harcıyordu, objektif bakıyordu dünyaya ve olaylara. 
Ne yaparsanız yapın hangi baskıyı uygularsanız uygulayın bildiğimiz yoldan asla dönmeyeceğiz. 
Sağlıklı işleyen bir demokraside hükümetler medyadan korkmazlar. Medyanın özgür olmasını isterler. Korkaklar medya özgürlüğünü istemezler. O nedenle Türkiye hapisteki gazeteci sayısı açısından dünyada bir numaradır. Bu ayıp bile Türkiye'deki demokrasi üzerinde bir gölge olduğu gerçeğini bize gösteriyor. 

Sen kaç paralık adamsın onların gözünde
İlk gittiğimde Brüksel'e Sayın Füle'ye 35 gazeteci Türkiye'de hapiste demiştim. İnanamamıştı. Daha sonra hapisteki gazetecilerin sayısı 100'ü aştı. Onun için diktatör medyadan korkuyor. İstediğin kadar baskı uygula, korkmana devam edeceksin sen. Korkacaksın sen. 
İçerideki medyayı halletti şimdi dışarıdaki medyayla uğraşıyor. Bilmiyor ki o ülkelerde demokrasi var. Sen kaç paralık adamsın onların gözünde. 

"Sen bu ülkenin kamburusun, sen artık yolcusun"
Uluslar arası medyaya çatıyor. Hadi onlara söyle bakayım, ‘Senin boynundaki tasmaları biz çıkardık' diye bir söyle bakayım, söyleyebiliyor musun? İçeride efelenmek kolay, efelenirsin içeride ama dışarıda o kadar kolay değil. Senin yaldızların düştü. İtibarın düştü artık sen bu ülkenin kamburusun, sen artık yolcusun. 

İşadamlarına seslendi
Buradan saygıdeğer işadamlarına da bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sizi anlıyor, endişelerinizi de biliyoruz. Ama bir şeyi hiç kimsenin unutmaması gerekiyor. Eğer bir ülkede özgürlük ve demokrasi yoksa kazandığınız paraların hiçbir önemi yoktur. Baskının olduğu yerde malvarlığınızın güvencesi yoktur. Bir gece diktatör bir karar alır. TMSF gelir bütün malvarlıklarınıza el koyar, bunu sakın unutmayın. 

Dut yemiş bülbül gibi duran bir grup var
Başkaları işinden olurken kulaklarını tıkadılar. O nedenle şimdi Türk-İş diye bir konfederasyondan kimse söz etmiyor. Ağaların oturduğu, sendika ağaların oturduğu bu kadar demokrasiye aykırı uygulamaların olduğu bir ülkede dut yemiş bülbül gibi duran bir grup var. Dut yemiş bülbül gibi duran. Grev yapan arkadaşlarına sahip çıkmayan bir sendika var. Size zaten sendikacı denmez. Siz sendika ağasısınız. O işçilerin alın teriyle kazandıkları size ödedikleri aidatları yiyorsunuz, haram olsun o aidatlar. 

İnsanoğlu hatasından döner
Dünyada 7 milyar insan var. Hepimiz biliriz ki hata yaparız, eksikliklerimiz olur, yanlışlarımız olur, hata insan içindir ve insan için olduğundan insanoğlu hatasından döner. Yeri zamanı gelir özür diler. Ama 7 milyar insandan bir kişi var. ‘Ben hiç hata yapmam' diyor. ‘Her dediğim doğrudur' diyor. Onun adı Türkiye'nin yeni diktatörü Recep Tayyip Erdoğan. 
Eğer bir insan ‘ben hayatımda hiç hata yapmıyorum' derse Allah'a şirk koşmaktır bu. 
28 Mayıs 2013. Milyonların sokağa çıktığı tarihtir bu. 5 yurttaşımız hayatını yitirdi. 
Bunlar kışkırtılmak istendi. En büyük kışkırtmayı yapan da bu diktatördür. Ama bu ülkenin sağduyusu var. Sağduyu ile hareket etti. Yalanların arkasından gitmedi. O nedenle bizim insanımıza yüzde 50'ye değil yüzde 100'üne şükranlarımı sunuyorum. 
Siyasetçilerin bir görevi vardır. Oy isterler. Halk da bunlara belli bir süre için yetki verir. Politikacıların temel bir görevi vardır. Halkı bölmezler, bölücülük yapmazlar, halkın kaynaşmasını bir arada yaşamalarını savunurlar. İnanç açısından bölmezler, etnik kimlik açısından bölmezler, kılık kıyafet açısından bölmezler, herkesi kucaklarlar. 

İlk kez bir başbakan toplumumuzu ayrıştırıyor
Bizim cumhuriyet tarihimizde ilk kez bir Başbakan toplumu ayrıştırıyor. İlk kez bir başbakan toplumu bölüyor. Bugün bile hala uslanmamış, Alevicilik, Sünnicilik yapıyor. 

"Ey diktatör" diye seslendi
O kadar ileri gitti ki 52 yurttaşımız hayatını kaybetmiş. Analar göz yaşı döküyor. O kadar sorumsuz bir demeç verdi ki, '52 Sünni yurttaşımız hayatını kaybetmiştir' dedi. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ölülerde bile ayrım yaptı. Bu lafı kullanırken ey diktatör acaba utandın mı, Allah'tan korktun mu? 
Ayırıma izin vermeyeceğiz. Ne derse desin. 76 milyon yurttaşı kardeş olarak göreceğiz. Bölücülük bizim kitabımızda yoktur. Ayrımcılık bizim kitabımızda yoktur. Çünkü biz diktatör değiliz. 

Mitingler düzenliyor, sadece bağırıyor 
Gençler meydanlara çıktılar, gençleri kutlamak gerekir, bütün dünyanın önünde bir diktatöre diz çöktürdüler. 
Mitingler düzenliyor. Sincan'a gitti, İstanbul'a gitti, Erzurum'a gitti, Kayseri'ye gitti. Sadece bağırıyor. Bağırıyor ama sadece kendisi dinliyor. Bakmayın bütün televizyon kanallarının canlı verdiğine. Emin olun kendisinin dışında kimse dinlemiyor onu. 
İtibarı yerlerde sürünüyor. Sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada…Erdoğan deyince akla sadece bir sözcük geliyor yalancı. Geçen bir yabancı da bana söylüyor, ‘Kemal Bey diyor yalancıdan başbakan olmaz'. 
Yalan söyleyenden başbakan olmaz, yalan söyleyenden de adam da olmaz. 

Annelere seslendi
Gençler meydanlara çıktı, özgürlük ve demokrasi istiyorlar. Anneler çocuklarına sahip çıktılar. Buradan bütün annelere sesleniyorum, 90 kuşağının o küresel çocuklarını Türkiye'ye armağan ettiğiniz için size şükranlarımı sunuyorum. 

Artık senin itibarın sıfırdır, sıfır
Bir politikacı gençleriyle gurur duyar. Bir politikacı gençlerden korkmaz, kimler korkar diktatörler korkar.Korkuyor gençlerden, meydan meydan gezdi, meydan meydan bağırdı, yalan üstüne yalan söyledi ama kendisi dinledi, artık senin itibarın sıfırdır, sıfır. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da… 
Ama bir siyasetçi acz içindeyse komplo teorileri üretmeye başlar. Bu olayda da komplo teorileri üretmeye başladı. Efendim bu olayları kim çıkardı faiz lobisi çıkardı, sanki dünyanın en yüksek faizini bu vermiyormuş gibi. Ya sen veriyorsun. Dünyanın faizini veriyorsun. Kim çıkardı, uluslar arası medya çıkardı. Kim çıkardı, 30 yaşında bir sanatçı çıkardı. Kim çıkardı, Türkiye uzaya gemi gönderecekmiş de o gemi yapımına engel olanlar çıkardı. Akıl var mantık var. Gerçeği bilmiyorlar, zamanı okumuyorlar. Kurdukları baskının farkında değiller. 

O diktatöre diz çöktürdü
Bu yeni diktatörün bir özelliği daha var, mizah kültürü yok bunlarda. Bunlar toplumu tek tipleştirmek istiyorlar. Benim gibi giyinsin, benim gibi düşünsün diyor. Ama bu 90'lı kuşak var ya o kadar büyük yaramazlık yaptı ki kullandığı mizahla o diktatöre diz çöktürdü. 
Gezi Parkı olayı bizim demokrasimizin yeni sözcüğü. Neyi ortaya çıkardı. Bir diktatörün kimliğini açık ve net bütün dünyaya gösterdi. İki; apolitik dediğimiz gençlerin aslında ülkenin bütün sorunlarına sahip çıktıklarını gösterdi. Neyi gösterdi, medya üzerindeki baskıyı bütün dünyaya gösterdi. Neyi gösterdi, diktatörlerin yalan söyleyerek ayakta kalmak için çaba harcadıklarını gösterdi. 

Daha çok şaşıracaksın sen
Onları ayrıştırmak istedi diktatör. Bunlar ‘dinsiz imansızdır' diyecekti. Baktı Taksim Gezi Parkı'nda namaz kılınıyor. Ezberleri bozuldu. Gençler bu diktatörün bütün ezberlerini bozdu. Ne yapacağını şaşırdı. Ne söyleyeceğini şaşırdı. Daha çok şaşıracaksın sen. 
Sen kim demokrasi kim, sen kim özgürlük kim? Senin demokrasi ve özgürlükten söz etmen için önce insan sevgisinin ne olduğunu bileceksin.Mevlana'yı bileceksin sen. 
Gençlerin bir eylemi oldu, Türkiye ayağa kalktı, dünya ayağa kalktı. Gençler biber gazına direndiler, polis kurşununa direndiler, TOMA'lara direndiler. 

Gazali'nin kitabını örnek gösterdi
Bin yıl önce yazılmış Gazali tarafından yazılmış onun bir kitabı var; Yöneticilere Altın Öğütler. Oradan nedir acaba bu adaletin esasları, 10 madde halinde Gazali saymış. bin yıl önce yöneticilere yapılmış nasihatleri bin yıl önceki adalet kavramını bugün için de geçerli olduğunu Gazali bize söylüyor. Umuyorum bu diktatör hadi bizi dinlemedi, hadi gençleri dinlemedi, hadi dünyayı dinlemedi, bin yıl önce kaleme alınmış bir çığlığı, Gazali'nin söylemlerini umarım dinler. 
Şöyle diyor Gazali. Birinci esas; ‘ey sultan diyor önce insanları idare etmenin kıymetini biliniz' diyor. Yani zulüm yapma diyor. Taksim Meydanı'ndaki zulümü hala acaba sen anladın mı? 
İkinci esas; ‘adaletli ve insaflı olmanın ikinci yolu sultanın devamlı alimlerin görüşlerine başvurması' diyor. Bilime bilgiye saygılı ol diyor.
Üçüncü esas; ‘Kendini zulümden uzak tuttuğun gibi yakınlarını ve görevlilerini de terbiye edip güzelleştirmen gerekir. Onların zulmüne razı olma'. Ama sen ne yapıyorsun hırsını kontrol edemiyorsun. Ve zulüm yapıyorsun. 
Ethem Sarısülük polis kurşunuyla öldürüldü. Gazali hayatta olsaydı şunu düşünürde herhalde, bu nasıl bir ülkedir, 10 yaşındaki çocuk hapse atılıyor, bir yurttaşı öldüren kişi hapse bile girmiyor. 
Dördüncü esas; ‘Sultan ve idareciler çoğunlukla kibirli olurlar. Kibirlerinden dolayı kendilerinde hemen bir kızgınlık oluşur' Aklını kullanacaksın sorunu çözmek için, kinini değil. 
Hayatını kaybeden 5 kişinin katili sensin. Sen onları öldürdün. Sen talimatı verdin. 
Beşinci esas: ‘Ey sultan kendin için razı olmadığın şeylere herhangi bir Müslüman için de razı olma'. Ne mitingleri yapıyor, milli iradeye saygı mitingleri yapıyor. Düşünmüyor mu acaba bu diktatör, ben milli iradeye saygı mitingi yapıyorum, 8 milletvekili hapiste, birisi bana bunu sormaz mı, hangi milli irade. Onun anladığı milli irade sadece kendisi için geçerli olan irade. 
Altıncı esas; Müslümanların ihtiyaçlarını gidermeniz nafile ibadetten daha üstündür. Yani vatandaşı dinleyeceksin diyor. Vatandaşa asla ananı da al git demeyeceksin diyor. 
'Polis destan yazıyor' diyor. Destan kime karşı yazılır. Düşmana karşı yazılır. Kendi halkına karşı polis destan yazar mı? Adamdaki kafaya bak. Böyle bir kafa olabilir mi? 

"Recep'in destanı bu"
Antalya'da biri kız 3 çocuk, 17 polis birden dövüyor. Recep'in destanı bu. 
Bütün polis arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz Recep Tayyip Erdoğan'ın değil, halkın polisisiniz siz. 
Size verilen kanunsuz emirlere uymayacaksınız. Kanunsuz emre uyarsanız gün gelir hesabını verirsiniz. 
Yedinci esas; israftan sakınmak diyor. Yani şunu söylemek istiyor kendi eşini Katar Emiri'nin düğününe devletin uçağıyla gönderme diyor. İsraftan sakın diyor. Bu depdebe bu şaşa nedir. Yatlar katlar bunlara yetmiyor. Dünyada hepimiz ölümlüyüz. Yetmez mi, karın doysun yeter. 
Sekizinci esas; ey sultan mümkün mertebe muamelelerinizde şefkatli olun, şiddet ve sertlikten sakının diyor. 
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakan kendi halkının bir bölümünü düşman olarak nitelemiştir. 
Dokuzuncu esas; ‘Ey sultan halkının senden hoşnut olmasına gayret et'. Sen halkının yüzde 50'sini düşman ilan edemezsin diyor. 
Onuncu esas; adaletli iş yapmak. 
Ne diyordu, Kabataş İskelesinde 50-100 kişi başı örtülü kadını dövdüğünü söylüyordu. Utanmadan söylüyor. Niye yakalamıyorsun. 10 yaşındaki çocuğu yakalarsın. 50-100 kişi saldırmış bir kadına, sen sadece konuşuyorsun. Çünkü o da biliyor ki bu yalan ve iftira. Bir başbakan bu kadar büyük bir yalanı yüzü kızarmadan nasıl söyler. Allah'tan korkuyor mu? Yalancıdan başbakan olmaz." 

Ziyaretçiler meske ve baret taktı
Bu arada CHP Grubu'na katılan bazı ziyaretçilerin, gaz maskesi ve baret takması dikkat çekti. 
"Her yer Taksim her yer direniş" sloganı atan bazı ziyaretçilerin, "Zıpla zıpla zıplamayan Tayyip" sloganları ile zıplaması dikkat çekti.