Kimse bu ülkenin başbakanına sesini yükseltemez

İktidarları döneminde Türkiye'yi dünya devleti yapmak için uğraştıklarını vurgulayan Erdoğan, "Bugün BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye var. Bugün Medeniyetler İttifakı'nda eş başkan olarak Türkiye var. Orta Doğu'da ara bulucu olarak Türkiye var. Balkanlar'd

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

OSMANİYE - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yürüttükleri politikalarla Türkiye'nin etki alanının ve dünyadaki saygınlığının arttığını belirterek, "Geçmişte öyle liderler gördük ki batılı liderlerin karşısında el pençe divan duruyorlardı. O devir geride kaldı. Hiç kimse bu ülkenin başbakanı karşısında sesini yükselterek konuşamaz" dedi.

Erdoğan, Osmaniye'de, Devlet Bahçeli Bulvarı'nda partisince düzenlenen mitingdeki konuşmasına, bugün İstiklal Marşı'nın kabul edilişinin 88. yıl dönümü olduğunu hatırlatıp Mehmet Akif'in "Kurtuluş Savaşı'nın en sıcak günlerinde bu milletin bağımsızlık destanını" yazdığını belirterek başladı.

İstiklal Marşı'nın, "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım/ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım!/ Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım/ Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım" dizelerini okuyan Erdoğan, AK Parti'nin, milletin partisi olduğunu, bu bilinçle Osmaniye'ye ve tüm illere hizmet üretmek ve vermek için çalıştıklarını, bundan sonra da devam edeceklerini söyledi.

Osmaniye'nin 1996 yılında il olduğunu anımsatan Erdoğan, ancak kendisinden önceki iktidarların, kentin ihtiyaçları ve meseleleriyle ilgilenmediklerini ifade etti.

İktidara geldiklerinde tüm illere olduğu gibi Osmaniye'ye de her alanda hizmet getirdiklerini anlatan Erdoğan, seçimlerin yaklaştığını, gelinen aşamada, "bir muhasebe yapmaya", "başı iki el arasına almaya" gereksinim duyulduğunu bildirdi.

Başbakan Erdoğan, iktidarları öncesinde, "vizyon sahibi olmayan, uyumsuz koalisyonların Türkiye'nin adeta enerjisini emdiğini, siyasetin Ankara'ya kilitlendiğini" kaydederek,  "Sanal gündemlerle, sanal kavgalarla, yapay gerginliklerle Türkiye'nin vaktini boşa harcadılar. Sadece Ankara'yı 80 vilayetimizden uzak bırakmakla kalmadılar, ülkenin doğusunu batısından, kuzeyini güneyinden uzaklaştırdılar" dedi.

Türkiye'de yaşayan herkesin ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Her birimiz 780 bin kilometrekare vatan toprağının asli unsuruyuz, asli sahibiyiz. Bu ülkenin tüm fertleri binlerce yıl boyunca kanımızla, canımızla, bu toprakları kendimize vatan edindik. Çanakkale'de omuz omuza bu vatanı savunduk. Sarıkamış'ta, Balkanlar'da, Kafkasya'da bir ve bütün olarak yan yana, sırt sırta çarpıştık. İstiklal Savaşı'nda istiklalimiz için, bağımsızlığımız için, ay yıldızlı bayrağımız için birlikte mücadele verdik. Biz bu vatanı 100 binlerce şehidimizden, gazimizden emanet aldık. İşte onun için bize küçük düşünmek yakışmaz. İşte bunun için bu ülkenin fertlerine, bu ülkenin şehirlerine küçük düşünmek yakışmaz. Şehit torunlarına kahramanların evlatlarına küçük düşünmek yakışmaz. Bu inançla, bu anlayışla tüm Türkiye'de haykırıyoruz: Sen Türkiye'sin, sen Osmaniye'sin. Osmaniyeliye küçük düşünmek yakışmaz."

Barışa hizmet eden Türkiye

İktidarları döneminde Türkiye'yi dünya devleti yapmak için uğraştıklarını vurgulayan Erdoğan, "Bugün BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye var. Bugün Medeniyetler İttifakı'nda eş başkan olarak Türkiye var. Orta Doğu'da ara bulucu olarak Türkiye var. Balkanlar'da, Kafkasya'da barışa hizmet eden bir Türkiye var. Afrika ile Uzak Doğu ile Latin Amerika ile iyi ilişkiler tesis eden bir Türkiye var" dedi.

Erdoğan, cebindeki TL'yi, elindeki pasaportunu onurla, şerefle taşıyan Türkiye Cumhuriyeti'nin mensubu olmaktan gurur duyan bir millet bulunduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

"Artık mazlumların yanında duran, hakkı söyleyen, diklenmeden dik duran bir Türkiye var. Bu ülkenin hiçbir ferdine yurt dışında boynunu bükmek yakışmaz. Hiç kimse bu ülkenin onuruna kastedemez.

Hatırlayın; geçmişte öyle liderler gördük ki Batılı liderlerin karşısında el pençe divan duruyorlardı. O devir geride kaldı. Hiç kimse bu ülkenin başbakanı karşısında sesini yükselterek konuşamaz. Türkiye Cumhuriyeti ülkelerden bir ülke, sıradan bir ülke değildir. Türkiye'nin stratejik önemini, potansiyelini, gücünü yeterince anlamayanlar küçük düşünebilir. Türkiye içine kapanmaya, kabuğuna çekilmeye zorlayabilir. Türkiye içine kapanacak, kabuğuna çekilecek, dünyada olup bitenlere gözünü kapayacak kulağını tıkayıp uzaktan takip edecek bir ülke değildir. Eğer birileri Türkiye'nin artan önemini görmüyorsa, görüyor da bunu perdelemeye, gözden kaçırmaya çalışıyorsa bu büyük bir gaflettir. Yürüttüğümüz çok boyutlu politika ile Türkiye'nin etki alanı genişlemiş, saygınlığı ve önemi artmıştır."

K Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkenin birliğine, bütünlüğüne huzuruna kastedenlere karşı yılmadan mücadele veriyoruz. İşte onun için çetelerle mafyayla karanlık güç odaklarıyla amansız şekilde mücadele ediyoruz" dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin Osmaniye mitingindeki konuşmasında, ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'ye gelecek olmasından hayrete kapılanlar, bunu farklı yere çekmeye çalışanlar bulunduğunu, Türkiye'nin artan stratejik öneminden rahatsızlık duyan bazı kesimlerin olduğunu belirtti.

Olumlu gelişmelerin Türkiye'nin değil, sadece AK Parti Hükümeti'nin hanesine yazıldığı yönünde bir anlayışa sahip olanlara rağmen aldırmaksızın yollarına devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, "Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın biz Türkiye'nin önemini, itibarını, saygınlığını artırmaya devam edeceğiz" dedi.

Medyanın bazı kesimlerince olumlu gelişmelerin görülmek istenmediğini ve farklı şekilde değerlendirildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu ülkenin kardeşliğine el uzatanlar, bu ülkenin tarihi bilmiyorlar. Bu ülkenin huzuruna kastedenler, bu milletin gerektiğinde nasıl kenetlendiğini, nasıl tek yürek olduğunu bilmiyorlar. Biz şunu iyi biliriz; bizi ayrı gayri düşürmeye çalışanlar, mayamızın binlerce içinde bir arada yoğrulduğunu kavrayamıyorlar.

Osmaniye'nin ozanı, aşığı Feymani ne diyor; 'Misafiriz biz bu handa. Emanettir can cihanda. Cennet gibi şu vatanda dövüşten barış güzeldir.' İşte onun için AK Parti olarak 'barış' diyoruz, 'kardeşlik' diyoruz, 'huzur' diyoruz, 'istikrar' diyoruz, 'adalet' diyoruz, 'emniyet' diyoruz. İşte onun için 'hizmet' diyoruz, 'hürriyet' diyoruz, 'huzur' diyoruz.

Bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne huzuruna kastedenlere karşı yılmadan mücadele veriyoruz. İşte onun için çetelerle mafyayla karanlık güç odaklarıyla amansız şekilde mücadele ediyoruz. Türkiye'de toprağın altından neler çıktığını görüyorsunuz. Çukurlardan nelerin çıktığını görüyorsunuz. Nifak tohumları çıkıyor. Kardeşi kardeşe düşürmeye kastetmiş planlar çıkıyor. Ülkemin insanlarını tahrik etmeye yönelik projeler çıkıyor. Bu ülkenin iktidarını devirmeye çalışan sinsi planlar çıkıyor. Biz bunlarla mücadele ettikçe rahatsız oluyorlar.

Bakınız bu bitmez bundan sonra da bu planların içinde olanlar çıkabilir, hiç endişeniz olmasın. Ne diyor Sayın Baykal, 'Ben Ergenekon'un avukatıyım" diyor. Öbür taraftan bakıyorsun Sayın Bahçeli bu gelişmelere tamamen sessiz kalıyor. Hiç bu konuda konuşmuyor. Karanlık ilişkiler ortaya çıktıkça rahatsız oluyorlar. Kimileri gazetelerinde bunlara geniş yer veriyor, ama verirken ekranlarında da bunları savunuyor. Kimileri bütün bu karanlık işlerin, karanlık ilişkilerin üzerini örtmeye çalışıyor.

Türkiye, bu karanlık ilişkiler, bu karanlık planlar yüzünden on yıllarca enerjisini heba etti. Türkiye bu hukuk dışı işler yüzünden on yıllar boyunca kaynaklarını heba etti. Artık o dönemler kapandı. Artık yetki milletin, artık irade milletin, artık söz milletin. Yola çıkarken 'yeter söz de karar da milletin' dedik. 6,5 yıldır Türkiye'yi zaafa uğratmak için ellerinden geleni yaptılar. 'Yeter ki AK Parti başarılı olmasın, Türkiye önemli değil' dediler. 'Yeter ki AK Parti seçim kazanmasın, Türkiye'nin istikrarı önemli değil' dediler. 'Yeter ki TBMM, millet iradesiyle cumhurbaşkanı seçmesin, Türkiye'nin itibarı önemli değil' dediler."

"Muhalefet ve yandaş medya"

Başbakan Erdoğan, "muhalefet partileri ve onların yandaş medyasının el ele verdiğini, kol kola girdiğini" kaydederek, "birlikte aynı türküyü söylediklerini, felaket tellallığını yaptıklarını" söyledi.

Muhalefet ve medyanın AK Parti'ye yönelik söylemlerinde "küresel ekonomik krizden medet umduğunu" savunan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Krizi istismar etmek için çaba harcıyorlar. Krizden rant devşirmek, krizden oy devşirmek için gayret sarf ediyorlar. Aylardır Türkiye'ye karamsarlık pompalıyorlar, aylardır basit olayları büyütüp başarıları gizliyorlar. İftirayla karalamayla çamurla AK Parti'nin ak siyasetini güya kirletmeye çalışıyorlar. AK Parti'yi bu krizin sorumlusu gibi göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bugün tüm dünya küresel bir ekonomik krizin içinden geçiyor. Tüm dünya ülkelerinde ekonomik göstergeler yerinden oynuyor. ABD'de bankalar battı. Avrupa'da bankalar, sigorta şirketleri battı. Türkiye'de batan banka, sigorta şirketi var mı? Niye, çünkü Sayın Bahçeli'nin de içinde olduğu 2000 yılının, 2001 yılının krizlerinde 16 banka battı, oradan ders aldık ve o dersi aldığımız için aynı yanlışa bizim iktidarımız düşmedi. Biz bakkal dükkanı açar gibi banka kurdurmadık kimseye. 40 milyar dolar gitti o zaman. Kimin parasıydı bu? Benim Osmaniyeli kardeşimin, çifti kardeşimin, işçi kardeşimin, memur, köylü kardeşimin, BAĞ-KUR'lu kardeşimin paraları gitti. Biz o sıkıntıların atlatılmasını 6,5 yılda başardık. Hamdolsun."

Sanayi üretiminin, ihracatın, borsaların sadece Türkiye'de değil tüm dünyada düşüşte olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Ama görüyorsunuz, Muhalefet bir yandan, onun yandaş medyası diğer yandan, krizi Türkiye'nin krizi gibi lanse ediyorlar. Buna ne hakkınız var? Yalan söylemeye, çarpıtmaya ne hakkınız var? Gerçekleri örtmeye ne hakkınız var? Milletten hakkı gizlemeye ne hakkınız var? Milletin moralini bozmaya, krizi istismar etmeye ne hakkınızı var?" diye konuştu.

IMF konusuna da değinen Erdoğan, DSP-MHP-ANAP Hükümeti'nin 30 milyar dolar borç aldıklarını ve iktidarı kendilerine 23,5 milyar dolar borçla devrettiklerini anlatarak, "Şu anda IMF'ye 8 milyar dolar borcumuz var. Yani Sayın Bahçeli'nin başbakan yardımcısı olduğu hükümet borçlandı, biz ise ödüyoruz. Borcu arttırmadık, eksiltiyoruz" dedi.

"Bahçeli'nin Osmaniye Milletvekili olması dolayısıyla gerçekleri söylememesinin Osmaniyeliye haksızlık olacağını" dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Merkez Bankasının kasasında o zaman 26,5 milyar dolar vardı. Şimdi 67 milyar dolar var. Nereden nereye... Gerçek ortada. Sadece bu mu, değil... Devletin borçlanma faizi yüzde 63 idi, şimdi ne oldu 13-14. 50 puan düştü, ama bunu bile hazmedemiyor. İnsaf, yüzde 63 devletin borçlanma faizi vardı, 13-14'e düşürdük. Bundan daha büyük başarı olur mu? Bunu bu millet cebinden ödüyordu. Gecelik faizlerin yüzde 7500'e çıktığı günleri hatırlayın. Kimdi o zaman başbakan yardımcısı? Sayın Bahçeli idi. Şimdi hala ekonomiyi anlatıyor. 'Bizim başarımız' diyor. Ne alakası var? Bu kadar başarılıydınız da o zaman bu işi halletseydiniz. Niye halledemediniz. Bu millet 5 yıllığına o zaman MHP'ye iktidar vermedi mi, verdi. Niye 3,5 yıl kaldı, ondan sonra 'biz bu iktidarı götüremiyoruz, Allah'a ısmarladık' dediler. Ondan sonra da ne oldular, barajın altında kaldılar. Görünün o ki siyasette konuşmaktan çok iş üreteceksin."