Kırsal kalkınmada neler oluyor?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DİYARBAKIR'DAN / Mahir SOLMAZ

[email protected]

Sanayi, ticaret, tarım, hayvancılık, turizm gibi kelimeler yıllarca yaşanan kaos ortamı nedeni ile Diyarbakır'dan hep uzak kaldı. Oysa tarihine bakıldığı zaman bu kelimeler Diyarbakır'ı hep önlere ve ilklere taşımış. Süre gelen ortam içerisinde, eğitimsizlik, hızla artan nüfus, köyden kente göçler beraberinde işsizliği, yoksulluğu ve açlığı getirmiş. Bu yoksulluk ve açlık ise direk olarak suç oranı çok yüksek bir topluluk oluşturmuş. Eğer aç iseniz bu açlığınızı gidermek zorundasınız, eğer soğuksa ve üşüyorsanız ısınmak zorundasınız. Bunları legal olarak yapamıyorsanız ve mutlak suretle yaşama arzunuz varsa, hayatınızı idame için bu gereklilikleri kanun dışı yollardan yapmaktan başka çareniz yoktur.

Gecikmiş de olsa hükümetler de hayatını idame etmek için kanunsuzluğa bürünen insanların sayısını azaltmak, toplumun ülke genelinde refah seviyesini yükseltmek için adımlar atmaya başladı. Bunun en iyi yolunun ise istihdam yaratmak olduğunu, eğitim seviyesini yükseltmek olduğunu gördü. Hükümetler gidişata dur demek için harekete geçerek özellikle geri kalmış bölgelere özel projeler geliştirdi. Ancak zaman içerisinde bu projeler birçokları için rant kapısı oldu. İyi niyetli olarak atılan her adım bölge insanı tarafından veya bölgede çalışan kamu temsilcileri tarafından art niyetli olarak kullanıldı.

Şimdilerde hükümetlerin veya devletin geri kalmış bölgelere destekleri veya ayrıcalıkları masaya yatırılıp tartışılacak boyutta olsa bile devam ediyor. Yanlışlar yok değil, ama görünürdeki tablo iyi niyetli. Bu nedenle bizlere yani gazetecilere de çok işler düşüyor. Bizler ne kadar iyi ele alır ne kadar iyi sorgularsak işler o kadar düzgün ve şeffaf devam eder. Kapalı bir kutu gibi gördüğüm 20 ilde kurulan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu'nu (TKDK) Diyarbakır'daki tabelasının ilk asıldığı günlerinde ziyaret ettim. İl Temsilcisi Lami Karahan ile tanışıp kurumun işleyişi, hedefleri ile bilgiler aldım. Güzel, heyecanlı bir sohbetti. 12 Ocak 2011 tarihinde kendilerine bir mail yazdım. Neler yapıyorlar, hangi aşamadalar diye. Ancak şu ana kadar bir cevap alamadım. Bunun altında yatan nedenin şu olduğuna inanıyorum; Hangi kurum olursa olsun, yönetici iseniz yöneticiliğinizi kendiniz yapmak zorundasınız. Lami Karahan ile yaklaşık 1 yıl önce yaptığımız sohbetin ardından, çok defa talebimin olmasına karşılık ne yazık ki kendisi ile bir daha görüşemedik. Kendisi yerine kurumun belki 3'üncü belki 6'ncı isimleri karşıma çıktı. Oysa gelişmeleri, çalışmaları birinci ağzından duymamız ve öğrenmemiz gerekli.

Birçok kurum gibi TKDK Diyarbakır temsilciliğini de takip etmeye devam edeceğiz. Unutmamalı ki birinci ağızlarla neler olup bittiği paylaşılamadığında, kulaktan duyulan şeylere yönelip bakış açıları ona göre ayarlanabiliyor.  Oysa belki bu bakış açısını hiç hak etmiyor da olabilirler.