Kısacası üretkenlik yok, polemik çok

Dr. Hamit BOZKURT

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Türkiye'nin gündemi yıllarca, her gün borç bulma, faizler, döviz kurları, yabancı sıcak para, IMF, servet satma gibi katkısız, çürütücü, sermayesizleştirici, bağımlılaştırıcı tartışmalar ve faaliyetlerle dolup taşmaktadır. Bunlara ergenekon ve fotokopi darbe kağıdı tartışmalarını da ekleyebilirsiniz. Kısacası üretkenlik yok polemik çok. Büyük Ortadoğu projesine gerek kalmadan toplumun üretkenliğini kurutup çölleştiriyoruz. Sermaye (kapital) eriterek kapitalizmi de çökertiyoruz.

Halbuki ülkenin ihtiyacı, bir bütün olarak ve geleceğini tüketmeden, kalıcı gelişiminin ve refah düzeyinin yükseltilmesidir. Bu da üretkenliği artırarak iç tasarruflara dayalı sermaye birikimi oluşturmakla ve bunlarla enerji gibi öncelikli ihtiyaçlar için yatırım yapmakla olur. Üretkenliği artırmanın yolu da popülizm ve polemik de ilerlemek değil bilim ve teknolojide ilerlemektir. Ancak bilimsel buluşlarla, teknoloji geliştirmekle kalite, verimlilik ve rekabet gücü artırılabilecek, ayrıca ülkemizde de örneğin ilaçlar, araçlar, elektronikler geliştirilebilecek, tıp ve hekimlikte ilerlemeler gibi nice yeni nimetlere ulaşılabilecektir.

İlimde ilerlemeler (bilimsel araştırmalar) toplumların kalkınma ve gelişmesini sağlaması, refahı yükseltmesi yanında, ayrıca yaradılışı, yaratılmışı ve yaradanı kavramak için de evrensel bir yoldur. Bu bilimsel kavrayışlar (telkine dayalı yüzlerce farklı inanç katagorilerine karşın) insanlığın aynı doğrularda buluştuğu bir platformdur. Bilimsel yaklaşımlara, çalışmalara insanlığın gelişimini sağlayarak dünyayı da cennetleştirebilecek bir ibadet, bilime de bir din gibi yaklaşıldığında bakınız neler söyleyebiliriz.

İlimle keşfedilen düzenleyici bilim kanunları, doğadaki akıllı yapılar, düzenekler ve sistemler toplumlar arası anlayış zıtlaşmalarına, inanç çatışmalarına neden olmazlar. Bütün toplumlar tarafından farksızca anlaşılırlar, evrenseldirler. İlim yapmak aslında yaradılışla ilgili ve mevcut evrende devam eden ve edecek süreç ve aktivitelerle ilgili bildirimleri yine doğanın kendisinden okumaktır. Başka bir deyişle doğal (evrensel) ayetleri doğanın kendisinden okumaktır, okumaya çalışmaktır. İnanmaya dayalı değil, sorgulayarak anlamaya dayalıdır. Telkinin yeri yoktur akıl ve kavrama vardır.

Bilim adamlarının doğadan okuyabilmiş oldukları çok sayıdaki bildirimlere bir örnek olarak kütlelerin çekimi kanununu verelim. Var oluşumuzun çok sayıdaki dayanaklarından sadece birisi olan maddelerin çekim gücü yaratılmamış olsa hiç bir canlı olamazdı, şimdiki evren oluşmazdı. Onun gerisinde atomların şaşırtıcı düzendeki yapıları vardır.

İlimde daha ileride olan milletler, yani doğal ayetleri inceleyip anlamakta ve uygulamakta önde giden ülkeler Allah'ın evrendeki nimetlerinden ve ihsanlarından, diğer ülkelere göre daha erken, etkin ve daha çok yararlanmaktadırlar. Başka deyişle ilim yapmaları (ilim ibadeti) sonucu ödüllenmiş olmaktadırlar.

İlimde bulduğumuz Allah'ın bu tür bildirimlerinin tebliği için aracılar yine Allah'ın yarattığı çevremizdeki varlıklar, eşya, yani yaratılmışlar ve yaradanın bize verdiği duyular, düşünme ve anlama kabiliyetimizdir. Kısacası bu ayetler aracısız indirilmişlerdir ve inceleyip anlamamızı beklemişler ve bekliyorlardır. Bunların tebliği için ayrıca spesifik tebligatçı bir peygamber gerekmiyor. Bu tabi ayetler doğrudan Allah tarafından doğadaki bildirimler olarak insanlığa ve alemlerdeki herkese bildirilmiştir. İnsanlar bu bildirimleri kavradıkça yaradılışı, yaratılmışı ve yaratanı daha derinden idrak edebilirler. İdrak inançtan farklıdır, bilinçtir.

İlim telkin ve inanmaya değil aksine sorgulamaya, düşünmeye ve anlamaya dayalı evrensel bir yol göstericidir. Dinlerin maksadı da yol göstericiliktir. Fatiha suresindeki "Sırat'el-müstakim"dir. İlimin dinsel yönü çok güçlüdür. Çünkü ilimdeki doğruyu bulduran, yol gösteren bildirimler (doğal ayetler) sayıca sınırlı değildir, statik değil dinamiktir. Derinliğine ve genişliğine sürekli artarak yeni kanunlar(doğal ayetler) ekler. İnsanlığın gelişimini, refahını sürekli artırır. İlimde yanılgı olduğu zaman kendi sorgulama özelliği sayesinde o yanılgıdan yine kendi dinamiği ile kurtulur.

Büyük düşünür, Allah'ın bir mucizesi Yunus Emre "İlim kendini bilmektir" demiş. Gerçekten kendimizin her zerresi evrendeki tabi ayetleri, kuralları anlatır. Kendi içinde bir evrendir. Maddenin çekimi kanunundan tutunda sayamayacağımız miktarda fizik ve kimya kurallarını, karmaşık etkileşimlerini, süreçleri, genleri ve DNA gibi akıllı düzenekleri anlatır ve bunların varlığı ile var olmuştur. İşte Yunus Emre'nin " ilim kendini bilmektir" deyişi böyle derin derya bir şeydir. Yanına birde aynı Yunus'un " bir ben vardır bende benden içeri" deyişi konulduğunda kendi içindeki kainatların farkına vardığını, artık kendini bildiğini görmekteyiz. Yine Allah'ın bir mucizesi olan Atatürk ne güzel kavramış, veciz bir şekilde söylemiş bütün bunları kısa bir cümlede "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir."