Kredi taleplerinin değerlendirilmesinde, mali tabloların güncellenememesinin etkisi (enflasyon düzeltmesi)
M.Cengiz GÖĞEBAKAN / T.HALK BANKASI A.Ş Kredi Politikaları Genel Müdür Yardımcısı
Yıl sonu bilançoları, işletmelerin yıl sonu itibariyle çekilmiş olan mali fotoğrafıdır. Bilançoların, her ne kadar maliyet esası kavramına uygun olarak düzenlenmesi gerekse de; yapılacak değerleme uygulamaları ile güncellemelerinin sağlanmış olması gerekmektedir.
Mali tabloların düzenlenmesi sürecinde; "yapılacak değerlemeler ile güncelleme" sağlanabilmesi için bazı uygulamalara yer verilmektedir. Örneğin, bilançoların alacak ve borç kalemleri, reeskont ya da evalüasyon gibi enstrümanlarla faiz ve kur gelişimlerine göre revize edilip güncellenirken, stok kalemlerinin ise "fiili maliyet yöntemi" ile güncel değerlerini almaları sağlanmaktadır.
Firmaların faaliyet gösterdikleri sektörlere göre farklılaşmakla beraber, hemen hemen tüm sektörlerdeki işletmelerin bilançolarının en büyük kalemi "Duran Varlıklar / Maddi Duran Değerler"den oluşmaktadır.
Bu çalışmamızın konusu;
Bilançoların "Duran Değerler" kısmındaki varlıkların güncel değerleri ile muhasebeleştirilmelerinin sağlanması ve mali tablolardaki ".. görülen ile gerçek .." arasındaki farklılıkların giderilmesine yönelik değerleme /güncelleme uygulamalarının mevzuat karşısındaki durumunun kısaca irdelemek,
Bu uygulamaların, firmaların mali tablolarının finansal açıdan analizleri ile işletmelerin kredi taleplerinin değerlendirilmesi sürecine olan olumsuz etkilerinin değerlendirilmesidir.
Özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktürde;
Enflasyonun mali tablolarda yarattığı tahribatın (her ne kadar azalış sürecinde olsa da) giderilememesi halinde, kayıtlı değer / güncel değer arasındaki farkların açılması,
bununla beraber, kredi kanallarının sürekli açık tutularak, işletmelerin krediye erişim imkanlarının sağlanması,
konularının ön planda olduğu bir ortamda, mali tablolardaki güncelleme & değerleme uygulamalarının daha da önemli olduğu düşünülmektedir. (*)
Zira uygulamada; bilançoların alacak - borç ve stok gibi önemli kalemlerinin, reeskont - evalüasyon - stok değerleme gibi enstrümanlarla, faiz - kur ve fiyat gelişimlerine göre revize edilip güncellenmesine rağmen, bilançoların önemli kalemlerinden olan maddi duran varlıklar kalemlerinin, "değerleme ve güncelleme" mevzuatındaki şartların gerçekleşmemesi nedeniyle güncellenmenin sağlanamadığı görülmektedir.
Bu nedenle de; işletmelerin bilançolarının göreceli olarak küçüldüğü - gerçek değerini yansıtamadığı ve bunun sonucu olarak da işletmenin öz sermayelerinin olduğundan daha düşük görülmesi gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Duran değerler kayıtlarının güncellenmesi
Mali tablolardaki duran değer kayıtlarının güncel hale getirilebilmesi, enflasyon düzeltmesi uygulaması ile sağlanabilmektedir. 2004 yılı başından itibaren yürürlüğe giren enflasyon düzeltmesi uygulaması ile birlikte; evvelce uygulanan yeniden değerleme (*) uygulaması mevzuatımızdan kaldırılmış ve enflasyonun mali tablolarda yarattığı olumsuz etkilerin bir düzeltme katsayısı (fiyat endeksi) ile giderilerek, kayıtlardaki değerlerin güncellenmesi ve mali tabloların gerçek durumu yansıtır hale getirilmesi amaçlanmıştır. ( 5024 sayılı Kanun )
Enflasyon düzeltmesi işlemi kısaca; mali tablolardaki parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının, düzeltme katsayısı ile eşkale edilmek suretiyle, mali tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanarak güncellenmesi şeklinde tanımlanabilir.
Düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ait fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı ifade etmekte olup, geçerli mevzuatımızda enflasyon düzeltmesi yapabilmek için, fiyat endeksindeki artışın belli yüzdeleri aşması şartı aranmaktadır.
Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması'na göre; kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dâhil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde %10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde uygulanamamaktadır.
Son yıllarda ÜFE'deki hızlı gerilemeye bağlı olarak, anılan şartların oluşmadığı ve neticede enflasyon düzeltmesinin uygulanamadığı görülmektedir. Bu durum (belirlenmiş oranların altında da olsa), yaşanan enflasyonist ortamın mali tablolarda yarattığı tahribatın giderilememesine ve mali kayıtlarda görülenler ile gerçek değerlerin arasındaki farkın açılmasına neden olmaktadır.
Kaldı ki; bir çok yatırım malının ve varlık fiyatlamasının önemli ölçüde (genellikle USD cinsinden olmak üzere), yabancı para birimleri ile yapıldığı ülkemizde, sadece enflasyon gelişimine yönelik bir güncelleme parametresi uygulamasının dahi yeterli olamayabileceği bir dönemden geçilmektedir. Zira özellikle Şubat 2001'de yaşanan ekonomik kriz ortamını takip eden dönemlerde; TL'nin, YP birimleri ile olan kur/parite değişimleri ve bunların enflasyon karşısındaki değişimleri de önemli oranlarda değişmiş olup, mali tabloların kur/parite açısından da güncellenebilmesini sağlayacak bir parametreye ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
Değerlendirme
Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması; yürürlüğe girdiği 2004 yılında mevzuatın öngördüğü şartların oluşması neticesinde uygulanmıştır. Ancak 2005 yılından günümüze kadar geçen sürede enflasyonda ortaya çıkan hızlı gerilemelere bağlı olarak; son üç yıllık dönem için öngörülen %100'lük ve ilgili hesap dönemi için öngörülen %10'luk artış koşullarının oluşmaması nedeniyle, bilançolarda enflasyon düzeltmesi uygulanamamaktadır.
Son üç yıllık dönemde; ÜFE'nin birikimli olarak %20 yi aşan bir oranda artış göstermesine rağmen (mevzuatta belirtilen her iki şartın aynı anda gerçekleşmemesi nedeniyle) son 2 yılda olduğu gibi, 2009 yılında da mali tablolarda enflasyon düzeltmesi uygulaması gerçekleştirilemeyecektir.
İşletmelerin mali tablolarındaki duran değerlerin ve genellikle karşılığında olan öz kaynakların hesaplanmasında güncelleme sağlayan bir eskalasyon/güncelleme/yeniden değerleme gibi bir parametre uygulanamadığı için, işletmelerin kayıtlı değerlerinde göreceli küçülme olmuştur. Bu gelişimden en fazla etkilenecek işletmeler, şüphesiz ki bilançoları içinde maddi duran varlıklarının payı en yüksek olan işletmeler olacaktır. Mevcut durumda yeniden değerlemenin uygulamadan kaldırılması ve Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması'nda da ilgili şartların oluşmaması nedeniyle halihazırda mali tablolardaki erimeyi kompanse edebilecek herhangi bir mali enstrüman mevcut değildir.
Kaldı ki; mali tablolardaki duran değerlerin güncel değerlemelerinin yapılabilmesi için sadece enflasyon güncellemesi yapmak dahi yeterli olamayabilecektir. Zira ülkemizde, özellikle yatırım mallarının önemli bir kısmı ile varlık fiyatlamalarının başta USD olmak üzere yabancı para birimleri ile yapılmaktadır. Oysaki son 2 yılda TL'nin gerek USD ve gerekse EUR cinsinden karşılığı yaklaşık % 30 seviyelerinde değer kaybetmiştir. Bu durum; mali tabloların güncellenerek değerlendirilmesinde sadece Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması'nın dahi yeterli olamayabileceğinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.
Belirtilen nedenlerle 2005 yılından bu yana;
Bilançolarda güncelleme amaçlı değerleme yapılamamasına bağlı olarak,
Duran değerler kalemlerinde, "görülen, kayıtlı değer ile, gerçek - güncel değer " arasındaki farkların büyüyerek,
İşletmelerin bilançolarının göreceli olarak küçülmesi ve karşılığında da öz sermayelerinin, mevcuttan daha küçük olarak bilançolara yansıması,
şeklinde sonuçlar doğmaktadır. Böylece;
Genellikle tüm finans kesiminde, başta küçük işletmeler olmak üzere tüm kredi taleplerinin değerlendirilmesinde raiting- scorring sistemlerinin kullanılıyor olması,
Duran değerleri güncel değerlerini yansıtmayan ve öz kaynakları göreceli olarak küçülen işletmelerin,
kredibilite değerlendirmelerinde olumsuz birer kriter olarak yansımasına neden olmaktadır.
Bu durum; kredi kanallarının daha da açılmasına ihtiyaç duyulan bir dönemde, başta KOBİ'ler olmak üzere tüm işletmelerin kredi taleplerinin olumlu değerlendirilmesinde tereddüt yaratan bir unsur olabilmektedir.
Sonuç olarak;
Oranları düşük olsa da, yıllar içinde birikimli olarak hesaplanınca, mali tablolardaki olumsuz etki gücü yüksek olan enflasyon etkisinin,
başta yatırım malları olmak üzere, bir çok varlık fiyatının yabancı para birimleri üzerinden değerlendirildiği ülkemizde sadece enflasyona karşı değil, TL ile yabancı para birimleri arasındaki kur/parite gelişimlerinin de,
bilançolar üzerinde oluşturduğu göreceli erimeyi ve güncellikten uzak değerler içermesi durumunu giderecek bir mali enstrümanın geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
. Yeniden Değerleme ve Enflasyon Düzeltmesi (YDO) Uygulamaları: 1983 yılında yürürlüğe giren 2791 sayılı Kanun'la düzenlenmiş olup, 30.12.2003 tarihli ve 25332 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5024 sayılı Kanun'la değiştirilmiş ve 01.01.2004 tarihinden itibaren Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması'nın kabulü ile de kaldırılmıştır.
Yeniden değerleme uygulaması, işletmelerin aktifine kayıtlı amortismana tabi tutulan maddi duran varlıkların ve bu kıymetlere ait birikmiş amortismanların enflasyon nedeniyle uğradığı değer kaybını; her yıl belirlenen YDO ile değerleyerek ortadan kaldırması şeklinde işlerken; işletmelerin mali tablolarında yer alan amortismana tabi sabit kıymetlerin, defter - satın alma değerleriyle, güncel - reel değerleri arasındaki farkı kapatmak amacıyla , bir çeşit "evalüasyon" işlemi olarak kullanılmaktaydı.
Uygulamanın kaldırılmasına rağmen çeşitli kanunlarda YDO'ya atıf yapılması nedeniyle YDO'nun tespiti ile ilgili hüküm yürürlükte kalmış; dolayısıyla YDO, her yıl yayımlanmaya devam ederken, sabit kıymetlerin yeniden değerlenmesi şeklinde değil çeşitli düzenlemelerde endeks olarak kullanılır hale gelmiştir. Maliye Bakanlığı'nca 2009 yılı için geçerli olacak "Yeniden Değerleme Oranı'nı (YDO) %2.2 olarak tespit ederek yayınlamıştır. (Bkz. 14.11.2009 tarihli ve 27406 sayılı Resmi Gazete)