Kriz ibresini finansal stabilizasyona kaydırabilecek mi?
A. Levent ALKAN / Araştırmacı-Yazar
Yunanistan'dan çatlak sesler geldikçe, 2009 verileriyle dış ticaretimizin %46'sını sırtlayan Avrupa, en çok da bizi kaygılandırır. Aslında, dış ticaretimizin tahsilatların tıkır-tıkır işlemediği yeni pazarları vardır. Ne yazık ki, Avrupa'daki son gelişmeler ergeç onları da vuracaktır. Almanya ve Fransa Yunanistan'a 41milyar USD yardım üzerinde düşüne dursun, Yunan devlet fon CDS'leri, 300 baz puan (%3) ile zirveleşip, Atina'nın borçlanma maliyetini artırır. Yunan kamuoyu Avrupa'nın süper güçlerine karşı "eski defterleri yoklayan müflis tüccarlar" gibi düşünmeye başlar artık. Yunanistan bir tarafta Almanya'da yazılan çizilen ağır sözlere duyulan kırgınlıklar, bir taraftaysa II.Dünya Savaşı'nın zararlarını tazmin tartışmalarıyla çalkalanır.
Aslında 2005-2009 küresel sistemik krizi, kapitalist sistemin altını bu kez gayrimenkul sektöründeki aşırılıklarıyla oyar. Bugünkü sorunlar ta Fannie Mae'in 1968'de kuruluşundan başlar. Halen Fannie Mae, 2009 yılsonu bilançosunda açıkladığı zarar için devletten 15mia USD yardıma muhtaçtır. 1980 sonrasında küresel ölçekli gördüğü siyasi destekle karma ekonomik sistemi, en az 1720 güney denizi balonuna ya da 1929 büyük buhrana kadar uzanan güdülerle beslenir. En fakire kadar toplumun alt tabakalarına, yatırım bankalarına, ticari bankalara sinmiş ipoteğe dayalı finans sistemi sorunu, bu krizi diğerlerinden ayırır ve bir o ölçüde de çözümü zorlaştırır. Merkez bankalarının sorumlulukları içine "finansal istikrar"ı da dahil eden, oldukça önemli bir açılım duayenlerce tartışmaya açılır.
Geçen hafta Finansal Times, krizde ayakta kalmayı başarmış birkaç yatırım bankasından birisi olan Goldman Sachs'ın iki numaralı ve tecrübeli yöneticisi Charles Bailli ile röportaj yaptı. Goldman, krizin değişim hızına özdeş, yönetsel dönüşümü yaşamıştı. 200 yöneticisini emekli etmiş ve gençlerini yerlerine atamıştı. Aynı anda birkaç görevi yürüten Baili, Oxford'da politika, felsefe ve ekonomi dallarında lisansüstü eğitimler almış bir tecrübeli yöneticiydi. Baillie'ye göre; "regülasyonlar, denetimler, derecelendirmeler, adalet duygusunu güçlendiren kurallarla uygulamaya alındığında ancak, güven duygusu pekişir." Küresel sistemik krizin anatomisi kitabımda (sayfa 78) merkez bankalarının görevleri arasında finansal istikrarı sağlamak da olması gerektiğini anlatıyorum. Daniel Gros'tan sonra Goldman'ın genç yöneticisi Charles Bailli'de güven için artık taşın altına elimizi koymanın gerektiğini hatırlatıyor.
IMF'dan gelen enflasyon hedefini yükseltin çağrısı, maliye politikalarının uygulama sorunundan kaçıp, para politikalarına sığınan dünyanın yeni eğilimine ilişkin bir kanıttır. Merkez Bankaları, enflasyon hedeflemelerini biraz olsun yukarılara çekerlerse kurtarma planlarıyla genişletilmiş para politikalarının maliyetleri, geniş halk kitleleriyle de paylaşılmış olur. Enflasyondaki hedefi yukarı çekerken, yapısal reformlar da hızlandırılırsa ancak, güven tesis edilebilir. Uygulamaya alınacak reformlarla finansal kuruluşların üst düzey yöneticileri, derecelendirme kuruluşlarının kriterleri, hedge fon yöneticileri ve tüm gölge bankacılık için krizin yükleri fatura edilmelidir. Onlara gelen bu yeni yaptırımlara karşın terazinin öbür ucuna da hedefi yukarı çekilmiş enflasyonla, vatandaşın sırtına vergi yükü binecektir. Böylece, adalet duygusu yönetimlere karşı güçlenir, Krizlerde ücretler gerilemezler. Bağımsız birkaç farklı örnek olsa da, genel kabul gören uygulama; gelirlerin (en fazla) sabit kalmasıdır. Oysa fiyatlar pek tabii düşebilirler ve deflasyonlar sıkça yaşanabilir. Talep düşerken, fiyatlar da birlikte düşer. Bu krizde de öyle oldu. Kapasitesini kullanamayan finans ve reel sektöründe işsizlikte dramatik ölçüde artar. Çünkü daralan talep, anında üretimi vurur. İşverenin istihdamı daraltmaktan başka çaresi kalmaz. Böylesi bir ortamda, merkez bankalarının enflasyon hedeflerinin peşinde koşmaları bana gore "deveye sormuşlar boynun neden eğridir diye; o da yanıtlamış, nerem doğru ki" sözünü hatırlatıyor. Fiyat istikrarı finansal sistemdeki tüm araçların, üreticilerin üretim kararlarının, kamu sektörünün öngörülerinin en önemli altyapısıdır. Fiyatlara ilişkin istikrar sağlansa da, diğer istikrarsızlıklar alır başını gider. Bu dengesizlik bir geribeslemeyele geri döner ve tekrar fiyat istikrarı vurur.
Euro bölgesinde ortak politika oluşturmak konusunda yaşanan sıkıntı, FED'in önemini bir anda arttırır. PIGS ülkelerine destek konusunda nasıl bir yol izleneceği ile ilgili Avrupa'da kafalar karma karışıktır. Euro'dan çıkış, mevcut kriterleri genişletme gibi alternatifler; 1929 krizinde altın standartından ilk vazgeçen İngiltere'nin en hızlı iyileşmesi deneyimine işaret eder. Ve tabii düşünmek bile istemediğimiz "iki kaptan bir gemiyi batırır" tarzında bir gecikme yaşanması olur. FED, işte tüm bu kararsızlıkların arasından sıyrılıp bir önderlik daha yapar: iskonto penceresini 25 baz puana (0.25%) yükselttir. Krizler yorgunu FED, bu türde bir değişikliğe hangi koşullarda ihtiyaç duyar?
FED'in politika faizleriyle birincil faizleri arasındaki spred; oynak, gergin ve daralan konjonktürde 25 baz puana (%2.5) inip; ısınan, balon olan konjonktürdeyse 100 baz puana (%1)'e kadar genişler. Neden farklı spred uygulamaları vardır? FED'in son iskonto pencerisindeki artış kararı, kriz yönetiminde para arzını kontrol etmez; ancak, çok şey söyler.
Tablo. FED'in daralan konjonktür için faiz uygulamaları
[%] Birincil İkincil Fed Fon Spred
2010 (B) (İ) (FF) (B)-(FF)
Şubat 19 0.75 1.25 0 - 0.25 0.50
2008
Aralık 16 0.50 1.00 0 - 0.25 0.25
Ekim 29
1.25 1.75 1.00 0.25
Ekim 8
1.75 2.25 1.50 0.25
Nisan 30
2.25 2.75 2.00 0.25