Krizde bankalarla ilişkiler - I

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VERGİ PORTALI / Fazil A. BENER

[email protected]

Türkiye'de bankalar dünyanın birçok ülkesindeki bankalara göre bu krize daha sağlam girdiler. Halen de bu göreceli sağlamlıklarını devam ettiriyorlar. Ancak şu bir gerçek ki, bu ekonomik krizden etkilenmemeleri pek mümkün olmayacak gibi görünüyor. Bir ülkede sağlıklı bir finansal sektörün, sorunlar yaşayan bir reel sektörle beraber aynı anda var olmasının sürdürülebilir olması düşünülemez.

Ekonomimiz durgunluğa girdikçe reel sektörde sorunlar baş göstermeye başladı. Birçok şirketin ürün ve hizmet satışlarında ciddi azalmalar var ve artan kurlardan olumsuz etkilenenler oluyor. Bazıları da alacaklarını tahsil etmede sorunlar yaşıyor. Sonuç olarak nakit yaratma kabiliyetinin azaldığı ve işletme sermayesi ihtiyaçlarının arttığı görülüyor. İşte bu noktada, banka kredilerinin geri ödenme olasılığı azalıyor ve bankalar da bu durumdan haklı olarak endişelenirler. Kredi borçlusu şirketlerin durumları kötüleştikçe bankaların kayıp verme olasılığı artar ve sermayeleri erime tehdidi ile karşı karşıya kalır.

Bankalar, yukarıda bahsi geçen bu duruma düşmemek için, yeni kredileri çok daha detaylı analizler yaparak, finansal açıdan daha güçlü yapıya sahip olan şirketlere kullandırıyorlar. Ayrıca kredi verdikleri şirketleri de eskisine göre çok daha yakın takibe almaya başlıyorlar. Bankalar bu dönemde kredi kullandırmak için kıyasıya rekabet yapmıyorlar ve para satmaktan çok alacaklarını tahsil için müşterileri ile zaman harcıyorlar. Öte yandan şu da var ki, şirketlerin de, birinci öncelikleri olması gereken, likiditelerini sağlamak için her zamankinden daha çok bankalara ihtiyacı var. Dolayısı ile şirketlerin bankalarla olan ilişkileri zor bir döneme girerken, bu ilişkilerin yönetiminin iyi yapılması da çok önem kazanıyor.

Şirketlerin bankalarla iyi ilişkiler kurabilmesi için dikkat etmeleri gereken birçok husus sayılabilir. Bu hususlara dikkat eden ve bankalarını iyi yöneterek likiditesini sağlayabilen firmalar bu krizden fazla yara almadan çıkacaktır.

Bankalar finansal piyasada aracılık faaliyeti yapan kâr amaçlı kuruluşlardır

Öncelikle yapılması gereken şey, bankaları kriz ortamlarında suçlamaktan ziyade onların ne yaptıklarını anlamaya çalışmaktır. Bankalar esasen aracı kurumlardır ve en temel görevleri, parası olandan mevduat toplayıp, olmayanlara kredi vermektir. Bunu yaparken de, söz alır, söz verirler. Kredi alan bankaya geri ödeyeceğine söz verir; mudi de mevduatını geri alacağına dair bankadan söz alır. Ülkemizde bankalar genellikle kredi alanlar tarafından sert ve katı oldukları için suçlanır. Şirketler ödeme zorluğuna girince, bankaların esnek olması ve zaman vermesi istenir. Oysa diğer tarafta bankalar da yükümlülükler altındadır ve bunları zamanında ve eksiksiz yerine getirmeye çalışmaktadır. Kredi alan borcunu zamanında ödemelidir ki, banka da mudi veya kreditörüne ödemesini yapabilsin. Bankaların bu rolünü anlamak ve bankanın durumuna anlayış göstermek, iyi bir ilişkinin başlaması ve devam etmesi için önemlidir.

Bir diğer konu da, bankaların ilgilendikleri tek metanın para olduğudur. Bankaların yükümlülükleri nakitle karşılanacağı için, bankalar kredilerin de nakitle geri ödenmesini ister. Borçlu nakit olarak ödeme yapamıyorsa, teminat nakde çevrilmek zorunda kalır. Ancak her nedense, zora giren firmaların bir kısmı bankaların aldıkları teminatları değerinin altında ele geçirme amacında olduğunu düşünür. Hatta, teminatların da ötesinde, bazıları bankanın şirkete sahip olmak için şirketi isteyerek ve bilerek zor duruma düşürmeye çalıştığını söyleyerek kendisine destek arar. Belki geçmişte, bankaları dışında başka faaliyetleri olan grupların bu tür emelleri olmuş olabilir. Ancak 2001 sonrası yeni Bankacılık Kanunu ve sektördeki bankaların birçoğuna yabancı ortaklar gelmesi ile bu durum ortadan kalkmış gibi görünmektedir.

Dürüstlük ve şeffaflık, karşılıklı güvenin en temel öğesidir

Bankalar güven kuruluşlarıdır. Mevduat sahibi bankaya güvenerek parasını yatırır ve buna mukabil banka borç alana güvenip kredi verir. Güven verebilmek için en kritik konu, karşı tarafa dürüst olmanız ve kendinizi iyi tanıtabilmenizdir. Bankacılar kredi talep edenlere karşı durum ne olursa olsun şüphe ile yaklaşır. Tanıdığım bir üst düzey kredi yetkilisi bunu bana şu şekilde açıklamıştı. "Biz krediciler, şüphe duyulmaması gereken durumlarda bile şüphelenmek için maaş alırız." Bu durum son 5-6 yıldır epeyce gevşemişti tabii ki ve ABD'deki bankalar da bir ölçüde bu nedenle sorunlu kredilerle baş başa kaldılar. Bol likidite ve kazanma hırsı, kredi kararları verilirken risklerin analizini, kâr etme hedeflerinin gerisine itmişti. Bu yaşadığımız krizle bankaların bu tutumları doğru yönde değişecek.

Bir sonraki yazımızda bankaların kredi verirken nelere göz önünde bulundurduklarını ve kriz sürecinde şirketlerimizin bankalarla ilişkilerini nasıl yönetmeleri gerektiğini daha detaylı ele alacağız.