Krizde bankalarla ilişkiler - II

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

VERGİ PORTALI / Fazıl A. BENER

[email protected]

Bir önceki yazımızda kriz sürecinde krediler başta olmak üzere bankaların değişen tutumlarına değinmiştik. Bu yazımızda özellikle kriz sürecinde bankaların kredi verirken nelere dikkat ettiklerini ve şirketlerimizin bankalarla güvene dayalı bir ilişkilerinin olması için yapılması gerekenlere değineceğiz:

Bir bankacı kredi vermek için karar verirken kendi kendine temelde şu iki soruyu sorar:

1. Müşteri krediyi geri ödeme niyetinde mi?

2. Müşteri krediyi geri ödeyebilecek güçte mi?

Her ikisi için de cevap evet ise, kredi verilebilir. Kredi verildikten sonra da bu iki soru zaman zaman sorulur ve durumda değişiklik olup olmadığına bakılır.

Özellikle kriz zamanlarında neredeyse bu sorular bankacılar tarafından günlük bazda sorulur. Bu iki soruyu cevaplayabilmesi için, bankacının müşterisini çok iyi tanıması gerekir. Şirketler de kendilerini iyi tanıtabilmek için bankalarına karşı tamamen şeffaf hale gelmelidirler. Ayrıca şeffaf oldukları kadar, verdikleri bilgilerin tam, birbiriyle ve piyasa koşulları ile çelişmeyen, doğru, anlaşılabilir, standardize bilgiler olmasını sağlamalıdırlar.

Kriz zamanında işler kötüye doğru gidiyor olsa bile, bankanın doğru ama dikkatli bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir. Ama bu kötü haberler verilirken de mutlaka durumu düzeltecek ciddi tedbirler alınarak, bankaya bildirilmelidir. Aksi takdirde bankacılar, şüpheci yaklaşımları ile en kötü senaryoya göre düşünüp, ona göre kendi tedbirlerini almaya çalışırlar. Özellikle çok kötü sürprizlerle karşılaştıklarında, şirketleri zora sokacak kararlar da alabilirler. Bu nedenle hata yapma riskini asgariye indirmek için uzman görüşe başvurmaktan da çekinmemek gerekir.

Geçmiş performanstan çok mevcut durum ve gelecek planları önemlidir

Banka, yukarıda bahsi geçen, ilk soru için müşterinin karakter incelemesini yapar. Müşteri bankası ile ilişkisini ne kadar iyi tutarsa tutsun, müşterinin karakteri bozuksa, normal durumda bu bankanın krediyi vermesi veya devam ettirmesi beklenemez. İkinci soru için, bankacı müşterisinin ödeme kabiliyetini anlamaya çalışır. Bunun için müşterisinin mali açıdan değerlendirmesini yapar.

Müşterisinin kredinin vadesinden önce nakit para yaratabilmesi bankacının en çok arzuladığı şeydir. Banka bunun için öncelikle mevcut durumun iyi resmini görmek ister. Şirketin yönetim organizasyonu, mali yapısı, piyasadaki konumu mevcut durumun göstergeleridir. Ayrıca ileriye dönük planlar, tahminler, senaryo analizleri görebilmeyi ister. Aslında her şirket sadece bankacısını mutlu etmek için değil, kendi durumunu da değerlendirmek ve ileride yaşayacaklarını şimdiden görebilmek için bunları hazırlamalıdır. Özellikle ekonomik kriz döneminde, çevre koşulları çok sık değiştiği ve bu değişiklikler birden fazla parametreye bağlı olduğu için, kötü senaryolara göre finansal ve operasyonel tahminlerde bulunulmalı ve bunların kötü sonuçlarına göre değişik stratejiler geliştirilmelidir. Uzman görüşler alarak bu plan ve stratejiler sorgulanmalı, alternatifleri üretilmelidir.

Krize yüksek borçla yakalanmış bazı şirketler, kötü senaryolara göre finansal ve operasyonel tahminlerde bulunduklarında, özellikle kısa vadede bazı borçlarının ödemesinin veya çevrilmesinin iç kaynaklarla yapılmasının çok zor olacağını görebilir. Böyle bir durumda öncelikle iç imkanlarla yapılabileceklerin hepsi değerlendirilmeli ve eyleme geçilmelidir. Bunlar çeşitli faaliyet dışı varlıkların tasfiyesi, verimsiz olan satışların durdurulması veya radikal maliyet tasarrufu tedbirleri gibi bazı acı ilaçların içilmesini gerektirebilir. Bu tedbirler alındıktan sonra, kreditörlerle yeni borç yapılandırması konusu düşünülebilir. Birden fazla ve teminatsız kreditörler olduğu durumlar en hassas hareketleri gerektiren durumlardır. Şirketin atacağı yanlış adımlar veya vereceği bilgiler, kreditörleri paniğe sevk edip bazı istenmeyen eylemlerde bulunmalarını tetikleyebilir. Bu nedenle şirket kreditörlerle temasını, sunacağı yapılandırma planlarını iyi ve gerçekçi şekilde yapıp, bu eylemlere karşı kendi tedbirlerini aldıktan sonra, kurmalıdır.

Son olarak banka ilişkilerinin yönetimi ile şunu hatırlamak gerekiyor. Artık eskisi gibi patron bankalarının sayısı çok değil. Bankalar profesyoneller tarafından yönetiliyor ve en üst karar mercilerinde de son sözü söyleyecek bir kişi veya bir grubu temsilen kişiler bulunmuyor. Profesyoneller de bankanın kurumsal politikasına ve risk prensiplerine göre kararlar alıyorlar. Ayrıca genel müdür veya genel müdür yardımcıları da tek başlarına kararlar vermiyorlar; bankalar giderek daha fazla komitelerle ve kollektif kararlarla yönetiliyor. Bu nedenle bankalarla olan ilişkilerin eskiden olduğu gibi bankaların yöneticileri ile olan ilişkilerle eş tutulmaması gerekiyor. Bu yaşanan krizle beraber daha fazla ortaya çıkacak ama kriz sonrası da geçerliliğini koruyacak. Bundan sonra şirketlerin bankalarla olan ilişkilerinde kişilerden bağımsız olarak, kurumsal ilişkiler esas olacak. Kurumsal ilişkilerde de iletişim lisanı stratejiler, iş planları, pazar araştırmaları ve finansal tablolar olacak ve bu lisanı iyi konuşan yöneticiler ve uzmanlar ön plana çıkacak.