Küçük üretici projelerle desteklenmeli
M. Tahir DADAK / Kalkınma Merkezi Derneği Koordinatörü
Kırsal alan ülkemizde en fazla ihmal edilen alanların başında geliyor. 2000 yılı Genel Nüfus ve 2001 yılı genel tarım sayımlarına (GTS) göre kırsal alanda yaşayan nüfus, 23,7 milyon kişi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2008 Hane Halkı İşgücü araştırma sonuçlarına göre 2008 yılında istihdam edilenlerin yüzde 23,7'si tarım sektöründe çalışıyor. Kırsal alanda tarımla uğraşan nüfus, kırsal nüfus toplamının yüzde 78'ine karşılık gelmekte, 3 milyon ünitede faaliyetlerini sürdürmekte. Yoksul köylülerden oluşan 50 dekardan az araziye sahip olanların oranı yüzde 65 olup, 16 milyon kişiye karşılık geliyor. Bu yüzde 65'lik kesim içerisinde geçimlik altı işletme olarak tabir edilen ve 1-10 dekar araziye sahip olan nüfusun oranı ise yüzde 51'lik bir rakama erişiyor.
50-100 dekar arası araziye sahip olan kesim ise yüzde 16'lık kısma tekabül ediyor. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkün; kırsal alanda yaşayanların yüzde 81'lik bölümü olan 20 milyon kişi bireysel faaliyetleri ile başarı şansı elde etmesi zor olan, rekabet gücü düşük bir kesim olarak tanımlanmaktadır.
Diyarbakır'da tarımda istihdam oranının ülke ortalamasının iki katı olduğu ve AB entegrasyon süreci ile birlikte tarımda istihdam oranının yüzde 10'ların altına çekilmesinin planlandığı düşünülürse mevcut yatırım performansı ile sadece Diyarbakır'da yüzde 60 civarında seyreden işsizlik daha da artacaktır.
Bizim tarımsal üretimde sadece verim üzerine odaklanmamamız lazım, verimi ne kadar artırırsak artıralım bir Hollanda, İsrail veya Amerika kadar artıramayız. Zaten üretim kültürümüz ve kapasitemiz de buna uygun değil. Aslında bizce bu doğru da değil. Ürettiğimiz ürünlerin bilge tarım, iyi tarım uygulamalarını içeren, çevreye zarar vermeyen, doğal, sağlıklı ürünler olmasının da giderek dengesi bozulan dünyamız için hiçbir önemi yok mudur?
Kırsal alanda arazi parçalanmasını ve giderek mülksüzleşmeyi hızlandıran dinamikler, sosyal riski artırırken, desteğe ihtiyacı olan yeni müdahale alanları üretmekte. Kısacası toplumsal dinamik (ki burada öncelikle kronik işsizlik olarak öne çıkmakta) ve bunun yansıması da çoğu kez yoksulluk olarak tezahür etmekte.
Özellikle bölgemiz gibi ekonomik olarak geri kalmış yörelerde yeni istihdam alanları oluşturulmasının sınırlılığı ve yukarıda bahsettiğimiz kırsal kesimin içinde bulunduğu durumu dikkate alındığında kırsal alanları göz ardı eden politikaların tam tersine bu alanları ve özelikle küçük çiftçileri desteklemeye yönelik politikaların geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Bu politikalar sadece tarımsal destekler ile sınırlı olmamalı kırsal alanı, yaşamı tüm bileşenleri ile dikkate alan kapsamlı ve entegre orta ve uzun vadeli projelerin hayata geçirilmesi de gerekiyor. Biz Kalkınma Merkezi Derneği olarak tam da bu noktada Diyarbakır'ın Eğil ilçesi köylerinde uyguladığımız ve olumlu değişimler yaratan "Kırsal Alanda Kapasite Geliştirme Projesi'nin bu bölgelerin gelişimine katkı sağlayacak yaygınlaştırılabilir bir örnek olduğunu düşünüyoruz.