Küresel belirsizlik devam ediyor
Murat BERK - Yapı Kredi Yatırım
Amerika Merkez Bankası’nın (FED) önceki hafta gerçekleşen toplantısında bizim ve piyasanın beklentilerinden daha yumuşak bir tavır sergilemesi ile birlikte dolarda satış ve diğer piyasalarda daha olumlu bir seyir görmüştük. Geçen haftaki yorumumuzda ise kısa vadede bu olumlu havanın devam edebileceğini fakat yılbaşında ifade ettiğimiz orta vadeli görüşlerimizde bir değişiklik olmadığını belirtmiştik.
Yine geçen hafta, piyasada oluşan “daha güvercin” FED algısına rağmen FED’in Nisan ayında olmasa bile Haziran veya Temmuz’da faiz artırma olasılığı bizce yüksek diye belirtmiştik. Bu bağlamda St. Louis FED Başkanı Bullard’ın en son açıklamalarının son derece dikkat çekici olduğunu da eklemiştik.
Nitekim Bullard’dan sonra başka FED başkanlarının da piyasada oluşan bu “daha güvercin” FED algısını biraz bozduğunu gördük. Özellikle daha güvercin kanatta yer alan Evans’ın dahi FED’in bu sene iki kere faiz artırabileceğini ifade etmesi bizce dikkate alınmalı.
Aslında belki de çok daha önemli olan konu, birbirleri arasında etkileşimi olan merkez bankalarının ve piyasa psikolojisinin özellikle kısa vadeli piyasa hareketlerinde etkili olmasıyla birlikte, ekonomi ve piyasaların temel trendlerini belirlemede o kadar etkili olmayabileceği ihtimali.
Aynı konuya başka bir açıdan yaklaşmak gerekirse merkez bankaları, politika faizlerini diğer bir deyiş ile kısa vadeli faizleri belirleme gücüne sahip. Ancak bu güç ve beklenti yönetimiyle piyasada oluşan faiz oranlarını ve hatta kurları belirleme gücüne sahip değil. Çin’in bile böyle bir gücü bulunmuyor. “FED güvercinleşti dolayısıyla faizler düşük kalacak” yorumu bizce hatalı veya en azından eksik bir yorum olabilir. ABD ekonomisinin toparlandığı ve/veya enflasyonun arttığı bir ortamda kısa vadeli faizler fazla değişmese bile piyasada oluşan daha orta ve uzun vadeli faizler artabilir. Hatta böyle bir ortamın oluştuğu bir durumda FED de dahil olmak üzere genel olarak merkez bankalarının enflasyona seyirci kalacağı beklentisi oluşursa, bu uzun vadeli faizlerde ciddi yükselişi de beraberinde getirebilir.
Dolayısıyla FED’in daha güvercin bir duruş sergilemesi, şartlar değişirse düşük faiz yerine orta ve uzun vadeli faizlerin yükselişini de beraberinde getirebilir. Konjonktür bazı açılardan epey farklı da olsa 1994 yılında FED’in piyasanın gerisinde kaldığı algısı ile ciddi bir faiz yükselişi yaşandığını ve bunun artçı dalgalarının gelişmekte olan ülkeleri de etkilediğini ve 1994 Aralık ayında Meksika’da yaşanan Tekila krizinde etkili olduğunu da hatırlamak gerekiyor.