Küresel krizin enflasyonsuz büyüme sınavı
A.Levent ALKAN / Araştırmacı-Yazar
İngiltere'de %0.1 IV. çeyrek büyüme rakamları haberlerin manşetlerine, "durgunluktan sessiz sedasız çıktık" şeklinde atılmıştı. Umut aşılayan bu cesaret dolu sözler bile, tüm 2009 yılının %4.8 küçülme gerçeğini üstünü örtemiyordu. Güveni sağlayabilecek temel gereksinimlerin gölgesinde, asılsız motivasyonlar; birazdan sönecek bir mum gibi kalıyordu ancak. Küresel finans sistemine "olsa ile bulsa ekiliyor, yel ile yuf bitiyordu". Malesef sadece istemek yetmiyor; titiz, proaktif ve sebatla çalışmak da gerekiyordu
Krizi küçümsemek, onu daha da büyütüyordu. Biz bu filmi daha önce de izlemiştik dedirtecek türden bir senaryoydu oynanan. Gevşek para politikası, artan kamu borçlanma gereksinimi, hızla büyüyen merkez bankasının bilançosuna; bir de durgunluk şartlarında enflasyon eklendiğinde resim tamamlanmış oluyordu.
Son dönem FED'in bilançosu, geçmiş dönemlerdeki TCMB'nin vaziyetini birebir hatırlatıyor. FED ile TCBM'yi karşılaştıran bir analiz yaparsak eğer, krizde teşvik ve kurtarmalarla, borç verenlerin sonuncusu merkez bankalarının ne ölçüde etkilenmiş olduğunu ortaya çıkartabiliriz.
Önce FED'in bilançosunu, kriz öncesi ve sonrasını içine alacak şekilde, 2007 yıl sonunundan bugüne uzanan verilere bakalım.
Kaynak: www.federalreserve.com
FED 'in çok değil, daha 2007 yılını kapatırken bilançosunda 36 milyar USD olan pasifindeki mevduat büyüklüğü, 2010'a gelindiğinde nasıl olmuş da; 1.24 trilyon USD'a kadar tırmanmış?
Aktifin de ise "iç krediler" ana kalemindeki zıplama; Eylül 2008 Lehman Brother's çöküşüyle birlikte hız kazanmış. Belli ki, artış sürecinin aktörleri; TAF ve TALF operasyonları kurtarmalarının yardımları olmuştu. Sonuçlar Federal Rezerv Bank için, bilanço büyüklüğünde oldukça ciddi bir artışı ifade ediyordu. Gelelim bizdeki 90'lı yılların TCMB Bilanço'suna.
İç krediler toplam aktiflerin içinde %35-45 arasındadır. Bu pay oldukça önemli bir, piyasayı fonlama işaretidir. Ayrıca, toplam aktiflerde de özellikle 1994 krizinden başlayan bir hızlı artış süreci yaşanıyordu.
1990'lık yılların başlarında, TC Merkez Bankası'nın kamuya açılan nakit krediler büyüklüğü, toplam aktifler içinde önemli bir paya sahipti ve finansal yönetimde ön plana çıkmaktaydı. Bu payın kamuya kredi açılmasını engelleyen yasaya kadar bilanço içindeki ağırlığı, hep yer edinmişti. Şimdi bu geçmişteki tablonun burada ne işi var diyebilirsiniz ancak, burada dikkatinizi merkez bankalarının toplam aktif büyüklükleriyle enflasyon arasındaki yaman ilişkiye çekmek isterim.
Yıllık enflasyon ile aktif büyümesindeki trendin birbirini izlemesi, FED'in bilançosundaki artışın enflasyona neden olup olmayacağı konusundaki endişeleri haklı çıkartır türden bir tablo çiziyordu.
Yorumlar, öngörüler, beklentiler, modelller; krizden çıkış senaryolarında, İstanbul boğazının anadolu ve avrupa yakası gibi, tam ortadan ikiye bölünmüştü. Anadolu yakasında oturan Marmara'yı, Avrupa yakasında oturan Rumeli'yi öve öve bitiremiyordu. Esas neden, krizden çıkışın öyle çok da kolay olmayacağı gerçeğinde gizliydi. Kolay bir çıkış senaryosu için, küresel anlamda senkronize (eşuyumlu-eşgüdümlü) bir eyleme gereksinim duyuluyordu. Şu ana kadar dünya ülkeleri, uyum hikayelerini başarıyla götürdüler. Bu noktada, uzun süre devam edecek durgunluk koşulllarında aynı uyum sürdürebilecek mi? sorusu akla gelmektedir. Eskiler çok güzel anlatmışlar ham hayalleri; "buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince" diyerek. Krizin kendi yapısal değişimlerini de beraberinde getirmiş olduğunu görebiliyoruz. Bunlardan belli başlılarını sıralayalım isterseniz:
1. Krize ilk doğal tepkiler, nakte dönüş olmuştu. Ayrıca bu kez uzun dönemli korkular şirket yönetimlerinin yapısal dönüşüm kararlarında da etkiliydi. Nakit toplama, (cash hording) birçok şirkette işin tasfiyesini de birlikte getirmişti. Kapanan şirketler, istihdamda düzeltim için çok zamana gereksinim duyulacağına işaret ediyordu.
2. Kredi sıkışıklığını önüne geçmede, bankaların en acil likit gereksinimlerinden başlayarak nakit pompalanmıştı. Biraz geçmişe gidelim; Ağustos 2007 Minsky'anı makroekonomik sorunlar piyasalara ulaşmıştı. Eylül 2008 Lehman Brother's ile piyasalar yangın yerine dönmüştü. Eylül depremi, yardımda ayak sürüyen kongreyi harekete geçiriyor ve FED TARP, TAF, TALF'ı uygulamaya alıyordu. Deyim yerindeyse, FED'in itfaye hortumundan yangına tonlarca su sıkılıyor.
Uygulama yangını söndürülüyordu. Sonuçta geride kalan kömürleşmiş binalarda, ve yollarda tonlarca sudan birikinti göletler yer alıyordu. İşte krizin oluşturduğu bu yeni tabloda; FED'in bu suları sterilize etmesi, temizlemesi ve yangın öncesi duruma getirmesi gerekecekti.
3. Balonlar yaşanmıştı. Brezilya Bovespa, IMKB, Çin Sangay borsalarına krize rağmen düzenli para girişi sürüyordu.
4. Altın, çeşitli tarım emtiaları ve Çin'de gayrimenkul piyasasına balonlar hakimdi.
5. Hükümetler, 2009'da kendi ulusal ölçekleriyle birçok sektöre teşvikler
vermişlerdi. Bütçelerinden nakit çıkışları yaşanmıştı. Aynı zamanda ağır aksak yürüyen sanayi üretimi, yetersiz kalan talep, eksi GSYİH büyüme ve vergi gelirlerine indirilmiş ağır darbeler yaşanıyordu. Sonuçta, 2009 yılını bütçe açıklarıyla ve teşviklerle tamamlamış hükümetlerin hareket alanları daralmıştı. Çünkü artık, bütçe açıklarını finanse edecek uluslararası borçlanma kolaylıkları da kalmamıştı.
Kriz, Keneth Rogoff'un kitabına ismini verdiği "bu kez farklı (this time is different)" gerçeğini ballandıra ballandıra yaşatıryordu. Farklıydı çünkü, tek bir çözüm yoktu. Farklıydı çünkü sorun likidite değil, güven sorunuydu. Farklıydı çünkü kriz; likidite krizi değil, güven kriziydi. Zaten sadece likidite krizi olsaydı, pompalanan nakitlerden sonra hızla sorunların çözülmesi gerekirdi. Bedava para, çobanın yağ hikayesi gibiydi. Rakamlara yüklenen umutlar, işler yoluna girsin istiyordu istemesine de; "çoban yağı bulduğunda çarığına sürmezse" likidite fazlası, küresel finans sistemine ek sorunlar yüklemezse...