”Kurumları kimse birbirine düşüremez”

Başbakan Erdoğan, güvenlik güçlerinin de yargıyla ilgili tüm kurumlarında birbirleriyle uyum içinde olduğunu söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Öyle anlar geliyor ki kurumlar birbirine girmiş. Kim girmiş birbirine canım. Ama öyle gösteriyorlar ki yok kurumlar birbirine girmiş, şöyle olmuş böyle olmuş. Bu devletin bir tanımı var. Bu tanım içerisinde her kurum anayasa ne tanım yapmışsa herkes onu yapacaktır" dedi.

Erdoğan DEİK'in 2009 yılı Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin terör, etnik unsur, dini gruplar ve azınlıklar sorunları bulunduğunu ve bunlara hayır denilemeyeceğini belirterek,  milli birlik ve kardeşlik projesinin bütün bunları masaya yatırıp ele almak üsere yürütüldüğünü anlattı.

Çalışmaların aynı kararlılıkla devam ettirildiğini ve devam ettirileceğini belirten Erdoğan, "Törerle mücadelede en ufak bir taviz söz konusu olamaz. Aynı kararlılıkla da terörle mücadeleye devam edeceğiz. Biz böyle bir manzaranın üzerine güçlü ve kalıcı bir ekonomik refah inşa edemeyiz. Bunu herkesin görmesi gerekiyor" dedi.

Demokratik açılım konusunda TOBB, DEİK, içerisindeki tüm kurucu kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin tamamının, iş çevrelerinin daha aktif olmalarını, sürece daha fazla katkı sağlamalarını beklediğini ifade eden Erdoğan, "Bu meselelerin çözümünün, Türkiye'nin gündeminden çıkmasının, 72 milyona ne büyük katkısının olacağını eminim sizler de benim kadar biliyorsunuz. Van'ın kaderi Kocaeli'nin, Diyarbakır'ın kaderi İstanbul'un, Doğu Anadolu Bölgesi'nin kaderi Marmara, Ege'nin kaderinden ayrı değildir. Türkiye bu meseleleri arkasında bıraktığında huzurunu, istikrarını, emniyetini, kardeşliğini pekiştirdiğinde bundan hepimiz kazanacağız. Başlattığımız girişim partimizin değil devletimizindir, muhatabı millettir. Bunu bu şekilde sürdüreceğiz. Bu sürece destek verenlerin, bu süreci akamete uğratmak isteyenler kadar cesur, kararlı, aktif olması kaçınılmazdır" dedi.

"Tüm kurumlarımız birbiriyle uyum içinde"

Erdoğan, herkesin kendi etnik unsuruyla övünebileceğini, ancak bütün etnik unsurların da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında bulunmaktan asla taaccup etmemesi gerektiğini bildirdi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu çatıştırmayı sürekli hale getirmek isteyenler var, bunlara kulak asmayacağız ve bu yolda yürüyeceğiz. Şikayet etmek kolay olandır, eleştirmek, tribünlerden izlemek kolay olandır. Biz zor olanı seçtik, elimizi taşın altına koyduk ve bu ülkeye gönül vermiş herkesten beklediğimiz budur. Biz bu süreci nihayete erdireceğiz. İnadına demokrasi, inadına kardeşlik diyoruz. Bu meydanı teröre, terörden beslenenlere, istismarcılara bırakmayacağız. Türkiye'nin moralini bozmak için karamsarlık pompalamak için belli çevrelerin nasıl gayret içinde olduğunu biliyoruz. Muhalefet ve medya bu sürece bilerek veya bilmeyerek katkı veriyor. Ülkede bir kaos varmış, ülkenin tüm sokakları çatışma alanıymış. Bir yerdeki bir olayı al, devamlı döndür televizyonda. Türkiye bu değildir ki. Ayıptır, olmaz. Bu millete saygısızlıktır. Milletin huzuruna kastetmektir.

Öyle anlar geliyor ki kurumlar birbirine girmiş. Kim girmiş birbirine canım. Beşeri, insani şeylerden kaynaklanan her zaman bu tür farklı düşünceler, yaklaşımlar olabilir. Ama öyle gösteriyorlar ki yok kurumlar birbirine girmiş, şöyle olmuş böyle olmuş. Bu devletin bir tanımı var. Bu tanım içerisinde her kurum anayasa ne tanım yapmışsa herkes onu yapacaktır. Bizim güvenlik güçlerimiz de yargıyla ilgili tüm kurumlarımız da uyum içinde tanım neyse oradaki görevini yapacaktır. Hatalar, eksikler yok mudur vardır? Ama kurumları bir yerden yakalayıp kurumları yıpratmanın, sorun varmış gibi göstermenin hiç kimseye yararı olmaz. Bu ülkeye de benim milletime de yararı olmaz."

"2010 bütçesi krizden çıkış bütçesi olarak hazırlandı"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2010 Mali Yılı Bütçesi'nin, küresel krizden çıkış bütçesi olarak hazırlandığını bildirdi.

Erdoğan DEİK'in 2009 yılı Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, DEİK'in 21 yıldır Türkiye'nin kalkınmasına, ilerlemesine, ekonomisine, ticaretine, dünya ile bütünleşmesine farklı katkılar sağladığını, sağlamaya da devam ettiğini belirtti.

Küresel ve ulusal ölçekte önemli bir süreçten geçildiğini, bütün dünyanın 2. Dünya Savaşı sonrası en büyük ekonomik krizi yaşadığını belirten Erdoğan, bu krizi aşabilmek için de yoğun bir çabanın içerisinde olduğunu anlattı.

Erdoğan, "Ülkemizin önünü açacak, ülkemizin daha büyük atılım yapmasını sağlayacak, Türkiye'nin bölgesel, küresel anlamda daha güçlü bir aktör haline getirecek süreç, ekonomimizi yakından ilgilendiren süreçtir. Milli  birlik ve kardeşlik sürecimiz de bu arada işliyor. Çünkü demokratik açılım süreciyle de bu farklı bir sıçramayı bizlere sağlayacaktır" diye konuştu.

Geçtiğimiz cuma günü TBMM'de 2010 Mali Yılı Bütçe Tasarısı'nın yasalaştığını hatırlatan Erdoğan, 2010 bütçesinin hükümetin daha önce 7 bütçesi gibi, sosyal yönü güçlü, Türkiye'nin imkanlarını, fırsatlarını, potansiyellerini, azami derecede milletin istifadesine sunan bir bütçe olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

"2010 bütçemiz küresel krizden çıkış bütçesi olarak hazırlandı. Bütçe görüşmeleri sırasında gerek komisyonlarda, gerek TBMM genel kurulunda küresel krizin tüm boyutlarıyla istismar edildiğine, kriz üzerinden Türkiye ekonomisine ilişkin karamsar, moral bozucu bir tablo çizilmek istendiğine şahit olduk, Rakamlar çarpıtıldı. Göstergeler, eğildi büküldü. Kriz üzerinden hükümetimize ve ekonomi politikalarımıza yönelik nezaket sınırlarını da aşan, eleştiriler, hatta hakaretler savruldu. Şunu gönül rahatlığıyla söylemek durumundayım, ekonomimizin tarafları da, aziz milletimiz de, neyin ne olduğunu çok net olarak görüyor, biliyor, anlıyor."

@page@

"Ben yetimin hakkını yedirtemem"

Erdoğan, TEKEL işçilerinin eylemiyle ilgili olarak, "Bu ideolojik değil de nedir? Kimin gönlü gelip de işçinin havuza atlamasını veyahutta orada soğukta kalmasını ister? Ama kusura bakmasınlar ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını da orada durarak, oturarak kimseye yediremem" dedi.

TEKEL'in on binlerce elemanının özelleştirmeyle ayrıldığını ifade eden Erdoğan, "Sadece 2 yıl önce yaptığımız bir görüşmeden, toplantıdan sonra maalesef 2 yıldır biz bunlara katlandık. Ne yapıyorlar? İş mi yapıyorlar? Hayır. Sadece tütün depoları adı verilen depolarda bu insanlar duruyor ve aylık bize maliyeti 40 trilyon. Yaklaşık 10 bin kişi" dedi.

Erdoğan şunları kaydetti:

Şimdi soruyorum arkadaşlar, bu ideolojik değil de nedir? Kimin gönlü gelip de affedersin işçinin havuza atlamasını veyahutta orada soğukta dışarıda kalmasını ister? Böyle bir şeye tahammül etmek mümkün mü? Ama kusura bakmasınlar ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını da orada durarak, oturarak kimseye yediremem. Böyle bir hakkım yok. Ve bunun bedeli ne olursa olsun..."

Marketlerde ilaç satımı için çalışma yürütülüyor

Aynı şeyi farklı bir alanda, eczacılıkta gördüklerini ifade eden Erdoğan, eczacılıkta göreve geldiklerinde bütün SSK hastanelerinde ne kadar eczane varsa hepsini kapattıklarını, 2003'ün rakamıyla yaklaşık 2,5 katrilyonluk bir kaynağı o günün eczanelerine devrettiklerini anlattı.

Erdoğan şunları söyledi:

Biz şimdi ne yaptık. Biz de diyoruz ki kardeşim buyurun size 15 Ocak'a kadar müsaade direkt olarak gelirsiniz SGK ile anlaşmanızı yaparsınız ve anlaşmayı da yapmak suretiyle biz eczacılarla baş başa bu işi götürürüz. Artı aynen Amerika'da olduğu gibi artık marketlerde, süpermarketlerde ecza ile ilgili stantlar kurulmasına yönelik de bir çalışmayı ayrıca yürütüyoruz. Bu işi geliştireceğiz. Bunun başka çaresi yok. Tekel oluşturmayacağız. Her yerde rekabet alanını geliştireceğiz. Bilimden sanata her yerde. Bunu yapmak durumundayız. Aksi takdirde uluslararası camiada biz o beklediğimiz sıçramayı yapamayız."

TEB'den Erdoğan'a "market tepkisi"

Türkiye Eczacılar Birliği, Başbakan Erdoğan'ın marketlerde ilaç satılacağı yönündeki açıklamasına tepki gösterek, "Bu açıklamaların Başbakan Erdoğan'ın yanlış yönlendirilmesi sonucu yapıldığına inanıyoruz" denildi. Eczacılar da, ilaçların marketlerde satılması yönündeki açıklamalara tepki gösterek, eczacıların market işçisi yapılmaya çalışıldığını savundular.