”Laiklik ilkesi yönünden gerekli uyarılar yapacaktır”

TBB Başkanı Özok, Yargıtay'da düzenlenen yeni adli yıl açılış töreninde konuştu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, "Cumhuriyet Başsavcılığı ve kamuoyu bu iki kurumu ve kurumları temsil eden kişileri demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti ile bunların omurgasını oluşturan ve Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel ilkelerden olan laiklik ilkesi yönünden duyarlılıkla izleyecek ve gerekli uyarıları yapacaktır. Bu karardan sonra özellikle Sayın Cumhurbaşkanının işlem ve tasarrufları daha da önem taşımaktadır." dedi.

Yargıtay'da düzenlenen yeni adli yıl açılış töreninde konuşan Özok, 2007-2008 adli yılında yargının "hiç hak etmediği olumsuzluklar yaşandığını" söyledi.

AKP'nin kapatılması istemiyle açılan dava sonrasında yaşananların Türk yargı sistemi tarihinde ders alınması gereken önemli bir süreç olduğunu ifade eden Özok, bu süreçte yurt içi ve dışından yapılan haksız, dayanaksız ve hukuk dışı saldırılar nedeniyle yargı adına büyük olumsuzluklar yaşandığını savundu.

Özok, Anayasa Mahkemesinin, AKP'nin "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu" yönünde hüküm verdiğini ve bu hükmün partiye yönelik kesin bir uyarı olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"AKP siyasi varlığını sürdürebilmek için bu karardaki gerekçeleri dikkate almak ve bundan böyle, karara esas olan eylem ve söylemlerden ve bunların benzerlerinden özenle kaçınmak durumundadır. İktidar partisinin kurucu üyesi olan ve Cumhurbaşkanlığı kurumunu temsil eden Sayın Cumhurbaşkanının eylem ve söylemleri karar gerekçesinde yer alırsa, Cumhurbaşkanılığı kurumu yeni tartışmaların odağı haline gelebilecektir.

Cumhuriyet Başsavcılığı ve kamuoyu bu iki kurumu ve kurumları temsil eden kişileri demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti ile bunların omurgasını oluşturan ve Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel ilkelerden olan laiklik ilkesi yönünden duyarlılıkla izleyecek ve gerekli uyarıları yapacaktır. Bu karardan sonra özellikle Sayın Cumhurbaşkanının işlem ve tasarrufları daha da önem taşımaktadır."

Özok, "Türkiye'nin ve dünyanın geldiği süreçte çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokrasinin ulaştığı bu evrede, hala ülkemizde parti kapatma davaları açılıyor olması, eksik defolu demokrasimizin bir sonucu olması yanında son derece üzüntü verici bir durumdur" dedi.

Yargının yaşadığı sorunların "Ergenekon" davası görülmeye başlandıktan sonra tekrarlanacağını düşündüğünü belirten Özok, Birlik olarak kapatma davasında olduğu gibi bu davada da objektif bir duruş sergileyeceklerini ancak sergiledikleri tavrın da bazı kesimler tarafından eleştirileceğini bildiklerini söyledi.

Yargı reformu

Yargının tespit edilen ve yıllardır giderilemeyen sorunlarının kurumsal bir "yargı reformu" ile çözümlenebileceğini anlatan Özok, şöyle konuştu:

"Yargı reformu ne önceki dönem Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in 'görev süremiz içinde yaptığımız düzenlemeler ve yasal değişikliklerle yargı reformunu gerçekleştirdik' sözlerinde ifadesini bulduğu gibi basit ve kolay bir iştir, ne de Adalet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin'in sadece Adalet Bakanlığı bürokratlarının görüş ve düşünceleri ile hazırlanarak alelacele AB komiserlerine sunulan 'Yargı Reformu Strateji Planı'yla oluşabilecek bir süreçtir. Yargı Reformu, ülkenin hukuk alanındaki tüm dinamik güçlerinin seferber edileceği, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve bunların olmazsa olmaz koşulu olan 'yargı bağımsızlığı' ve 'yargıç güvencesi'nin kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun bir biçimde yaşama geçirildiği köklü bir değişiklikle mümkün olabilir."

Rektör atamaları

TBB Başkanı Özok, üniversite rektörleriyle ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçiminin yeni tartışmalara neden olduğunu belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanının rektörleri atama yetkisi konusunda hiçbir tereddüt taşımamaktayız. Ancak önceki cumhurbaşkanları da yetki kullanımında objektif değillerdi gerekçesiyle yerel ve genel seçimlerde AKP listelerinden aday olanlarla, hızını alamayarak artık AKP ile özdeşleşmiş, 'Her şey Türkiye için, durmak yok, yola devam' yazılı kutlama pastası kesecek kadar gözü kara sayın hocaların seçilmesini doğrusu özerk ve özgür üniversitelerin geleceği bakımından hiç şık ve etik bulmuyoruz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlarını tartışma odağı haline getiren bu sistemin değiştirilmesini ve yerine saydam, demokratik ve bilimin gerektirdiği özgürlük anlayışına uygun bir yöntemin getirilmesini isteyen Özok, 1982 Anayasası'nın mutlaka tümden değiştirilmesi ve "eksiksiz demokrasi"yi bütün ögeleriyle gerçekleştirecek yeni bir anayasanın toplumsal uzlaşıyla yapılması gerektiğini kaydetti.

Özok, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu günden bu yana çok çetin bir sınav verdiğini, sınavın çetin oluşunun kuruluş öyküsünde açık bir şekilde anlatıldığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bu öyküde iki konu dikkat çekmektedir. Bunlardan birincisi Cumhuriyeti kuran kuşak, kurdukları devletin başına gelebilecek her türlü felakete karşı durmaya çalışmış, büyük bir kararlılıkla, etkin parçalanma, din-mezhep çatışması, ayaklanma, işgal, emperyalizm sömürüsüne karşı yürekli bir duruş sergilemişlerdir. İkinci konu ise, bilgi yaşı biyolojik yaşından kat kat fazla olan bu kuşak kendi başlarına gelenlerin bir daha yaşanmaması için Türkiye Cumhuriyeti'ni akıl ve bilimin rehberliğinde çok sağlam çağdaş değerler ve temeller üzerinde kurmuşlardır.

Ancak gözden kaçırılan tarihi, sosyal ve toplumsal bir gerçekte yüzyıllar boyu bu coğrafyada yaşayan kimi insan gruplarının dokularına işlemiş olan tutucu ve gerici zihniyetin öyle birkaç on yılda sökülüp atılamayacağı gerçeğidir. Söz konusu zihniyet ve temsilcileri Cumhuriyetle birlikte tümüyle yok olmamış, kendi kabuğuna çekilerek zaman zaman gerekli çıkışları yaparak varlıklarını ve etkinliklerini korumuştur.

Özellikle çok partili yaşama geçişle birlikte bazı siyasal çevrelerin güdümünde toplum içinde yeniden yaygınlaşmaya ve etkinleşmeye başlayan ve zihniyet temsilcileri kendi varlıklarının yok olma nedeni olarak gördükleri Cumhuriyet ve onun kazanımlarıyla amansız mücadele vermektedirler."

Özdemir Özok, halkın, işsizlik, terör, hayat pahalılığı, insan yaşamının hiçe sayılması, eğitim-öğretim, plansız kentleşme, sağlıklı bir çevrede yaşama, sosyal güvenlik ve gelecek endişesi içinde ciddi bir gerilim yaşadığını belirterek, tüm bu sorunların görmezden gelinerek, ülke gündeminin yapay konularla meşgul edilmesinin kimseye yarar sağlamayacağını ifade etti.