Limited şirketlerin vergi borçlarına ilişkin şirket müdürü ve ortakların sorumluluğu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bülent SEZGİN / Vergi Denetmeni

Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 503'üncü maddesinde limited şirket, "iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortaklarının sorumluluğu koymayı üstlendikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belli olan şirket" şeklinde tanımlanmıştır.

Limited şirketler ticari hayatta en yaygın görülen sermeye şirketleridir. Bunların malvarlığından tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcu, vergi cezası, usulsüzlük cezası, gecikme faizi, gecikme zammı gibi borçların ödenmesi bakımından şirket ortaklarına ve kanuni temsilcilere düşen sorumluluk özellik göstermektedir.

Limited şirketlerin idare ve temsil yetkisi ortaklardan bir veya bir kaçına bırakılabileceği gibi bu yetki, şirkete ortak olmayanlara da verilebilmektedir. Bunun dışında aksi kararlaştırılmış olmadıkça, şirket ortakları hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile yetkili ve mecburdurlar.

Ortakların sorumluluğu

6183 sayılı Kanun'un 35'inci maddesinde belirtildiği üzere limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludurlar.

Buna göre eşit yüzdeli hisseye sahip dört ortağı olan bir limited şirketin, tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan 60.000 TL tutarında vergi ve buna ilişkin gecikme zammı borcu bulunması halinde, her bir ortak borcun %25'inden sorumlu tutulacaktır. Bu durumda her bir ortağa isabet eden borç miktarı 15.000 TL'dir.

Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların ödenmesinden sermaye hisseleri oranında müteselsilen sorumlu tutulacaklardır.

Örneğin (A) şahsı, yasal şartları yerine getirerek, ortağı olduğu limited şirketteki hisselerin tamamını 17.03.2010 tarihinde şirkete dışardan ortak giren (B) şahsına devretmiş olsun. Bu durumda limited şirkete ilişkin 17.03.2010 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olup anılan tarih itibariyle şirket malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi vb. borcun ödenmesi bakımından (A) ve (B) şahısları sermaye hisseleri oranında müteselsilen sorumlu tutulacaklardır.

Bu noktada müteselsil sorumluluk kavramının ne ifade ettiğinden kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. Bu kavram, birden çok kimsenin bir zararın tazmininden müteselsil (zincirleme) olarak sorumlu olmalarını ifade etmektedir. Buna göre alacaklı, herhangi bir borçluya karşı talepte bulunarak borcun tamamının ödenmesini isteyebilmektedir.

Bu durumda vergi dairesi, devir tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan vergi vb. borcun ödenmesi bakımından, sermaye hisseleri oranında olmak kaydıyla, (A) ve (B) şahıslarından herhangi birine müracaat edebilecektir.

Vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, borcun ödenmesinden sermaye hisseleri oranında müteselsilen sorumlu tutulacaklardır.

Örneğin 2008 yılı kurumlar vergisi beyannamesi yasal süre içinde, 20 Nisan 2009 tarihinde, verilen bir limited şirket adına tahakkuk eden kurumlar vergisi, Nisan ayı sonuna kadar ödenebilmekteydi. Söz konusu şirketin %10 hissesine sahip olan bir ortak 23 Nisan 2009 tarihinde hisselerinin tamamını başka bir şahsa devretmesi durumunda, 2008 yılına ilişkin tahakkuk eden kurumlar vergisinin ödenmesi bakımından devreden ve devralan şahıslar sermaye hisseleri oranında müteselsilen sorumlu tutulacaklardır.

Müdür ya da müdürlerin sorumluluğu

6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35'inci maddesinde belirtildiği üzere, tüzel kişilerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıklarında tahsil edilir.

Dolayısıyla, şirket müdürü ya da müdürlerinin belirlenmiş olduğu durumlarda, limited şirket malvarlığından tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçlar, bunların malvarlığından tahsil edilecektir.

Öte yandan mükerrer 35'inci maddenin beşinci fıkrasında "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur." hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, limited şirketlerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin şirket müdürü olmaları halinde anılan şahıslar, vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacaklardır.

Nihai olarak 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan takip sonucunda limited şirketlerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçlar, şirket müdür ya da müdürlerinin malvarlıklarından tahsil edilecektir.

Limited şirketin birden fazla müdürü bulunması halinde, ilgili kanunlara göre kanuni temsilcilerin sorumluluk şekline bakılacak ve müşterek ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında, tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların tamamı için her biri ayrı ayrı sorumlu tutulacaktır.

Öte yandan şirket müdürleri yukarıda açıklandığı şekilde ödedikleri tutarlar için asıl borçluya, yani şirkete ve nihai olarak şirket ortaklarına rücu edebileceklerdir.

Müdür ya da müdürlerin belirlenmediği durum

TTK'nın 540'ıncı maddesine göre, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile yetkili ve mecburdurlar.

Şirket müdürlerine ilişkin bir belirleme yapılmadığı durumda, ortakların her biri şirket müdürü olarak kabul edileceği için vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların ödenmesi bakımında her bir ortak müşterek ve müteselsil sorumlu tutulacaktır.

Son olarak, "tahsil edilemeyen amme alacağı" ile "tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı" terimlerinin ne anlama geldiğini açıklamakta fayda vardır.

Tahsil edilemeyen amme alacağı, amme borçlusunun 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan malvarlığı araştırması sonucunda haczi olanaklı herhangi bir malvarlığının bulunmaması, haczedilen malvarlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını ifade etmektedir.

Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı ise, amme borçlusunun haczedilen malvarlığına 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince (vergi daireleri) yürütülen takip işlemlerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade eder.

Limited şirket müdür ya da müdürlerinin veya ortaklarının sorumluluğuna başvurulmadan önce vergi dairelerince, yukarıda yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.

Öte yandan 6183 sayılı Kanun'un 35 ve mükerrer 35'inci maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, limited şirketlere ilişkin vergi, ceza, faiz ve zam gibi borçların ödenmesi bakımında ortak ve kanuni temsilcilerin takibinde bir öncelik sıralamasının olmadığı görülmektedir. Bu doğrultuda vergi daireleri tarafından, söz konusu borçların tahsili için ortaklar ve kanuni temsilciler hakkında eşzamanlı takipler yapılmaktadır.

Halen bir limited şirkette ortaklık payı olanların, şirket müdürlerinin, geçmişte ortaklık payı olup devredenlerin ve geçmişte şirket müdürü olanların yukarıda açıkladığımız hususları dikkate almalarında fayda vardır.