Lobiciliği güçlendireceğiz
Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu 'Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'ndan Kemal Yurtnaç.
Hüseyin GÖKÇE
ANKARA- Dünyada Türkiye'nin daha olumlu imaj oluşturmasını sağlamak için lobi yapmak, yurtdışında yaşayan Türkler ve akraba toplulukların sorunları çözmek amacıyla kurulan 'Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı', gerekli kurulları oluşturduktan sonra hızlı bir şekilde faaliyete başlamaya hazırlanıyor.
Topluluğun başında, kamu yönetimine özgün projeleriyle damgasını vuran, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu'nun en yakın çalışma arkadaşlarından olan Kemal Yurtnaç getirildi. Yurtdışında vatandaşların ülke aidiyetini artırmak için çalışacaklarını ifade eden Yurtnaç, sivil toplum kuruluşlarının Türkiye adına ortak hareket etmelerini sağlayacaklarını kaydetti. Başkanlık bünyesinde yönetici sayısını 10 ile sınırladıklarını anlatan Kemal Yurtnaç, "Bir kurumda ne kadar çok idareci olursa o kadar az hizmet üretiliyor" dedi. Ankara Sohbetlerine konuk olan Kemal Yurtnaç, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.
Kurumun isminden sizin görevlerinizi yerine getiren çok sayıda kurum olduğu anlaşılıyor. Niye yeni bir kurum oluşturuldu?
Bugüne kadar her hükümet döneminde bir devlet bakanlığına görev verilmiş ve "Yurtdışındaki vatandaşların sorunları, koordinasyonu yapılsın denilmiş" böyle denilmiş ama halen yurtdışındaki vatandaşlarla ilgili hizmet üreten 30 tane birim var. Bunların görevlerinin nerede başladığı ve nerede bittiği belli değil.
Kurumun temellerinin atılması konusunda da katkılarınız olduğunu biliyoruz....
Biz buraya atandıktan sonra ilk olarak koordine görevinin tanımını istedik.
Bakanlık kadrosunda danışmanlık görevini yürütürken çeşitli bakanlıklara bağlı 30 tane kurumun temsilcilerini aldık, Gebze'deki TÜBİTAK'ın merkezinde bir araya geldik, yurtdışı Türklere ne yapılabileceğini konuştuk. 3 ay çalıştık. 8-10 tane toplantı yaptık. Ortaya bir strateji belgesi çıktı.
Bir örnek vermek gerekirse, özellikle yurtdışında yaşayan kadınlarımıza özel ilgi gösterilmesi gerekiyor. Yıllar önce oraya gitmiş, bir şekilde ailesiyle iletişimi kopmuş, dil bilmediği için sıkıntı yaşayan kadınlar var. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Aile Araştırma Genel Müdürlüğü o bölgelerde çok sıkı çalışması lazım. Strateji belgesinden yola çıkalarak, kısa, orta ve uzun vadede hedeflerimiz ne olmalı, yurtdışındaki vatandaşlara nasıl hizmet sunmalıyız diye konuştuk ve ortaya 66 tane proje çıktı. 6 ayda bir projelerin gerçekleştirilip gerçekleştirilemediğine yönelik raporlar alınması karara bağlandı.
Toplantılar sırasında koordinasyonu sağlayacak idari bir birimin bulunmamasının eksikliği gündeme geldi. Arkasından da bugünkü başkanlığın fikri temeli atıldı.
Yeni bir bürokrasi yaratmış olmadınız mı?
Ben 20 sene idarecilik yaptığım süre boyunca Türkiye'deki idari problemlerimizin ortadan kalkması için yeni birime ihtiyaç bulunmadığını savundum, gazetelerde bununla ilgili makaleler bile yazdım. Ancak bu konuda gelinen noktada, yeni bürokrasi oluşturmaktan ziyade ziyade mevcut uyulamada kaynakların çok verimli kullanılmaması açısından da bakılmalı. Biz koordinasyon ihtiyacı olduğunda devredeyiz. İşlerin uygun olup olmadığını kontrol edeceğiz.
Peki bu kurum Türkiye'ye ne kazandıracak?
Türkiye'ye ekonomik, sosyal ve siyasi yönden çok şey kazandıracak. Temel olarak lobicilik faaliyetlerini güçlendireceğiz. Bunu yapan kuruluşlar var ama gönüllü kuruluşları çok yönetime katamıyoruz. Biz onu da başarmaya çalışacağız. Lobicilik faaliyetleriyle ilgili devletin bir bütçesi var.
Almanya ve ABD'de yapacaklarımızı anlatıyoruz. Bunun hedefe ulaşıp ulaşmadığını denetleyemiyoruz. Gönüllü kuruluşlar bunun uygulamasını aslında denetleyebiliyorlar. Örneğin bir süre önce Sudan'a gittik, bir kaç sivil toplum örgütü hastane açmış, orada başka milletten açılan hastanelere ülke güvenmemiş. Kimi çocukların böbreklerini almış, kimi kornealarını almış. O yüzden halk sadece Türkiye'ye güveniyor. Sivil toplum örgütleri yanlış iş yaparsa kimse güvenmez. Nitekim İtalyanlar hastaneyi kapatıp Kızılay'a devretmişler. Kızılay hastanesinin önü ana baba günü.
Lobicilik faaliyetlerinde sivil toplum örgütlerini öne çıkaracağız. Türk imajının Türkiye algısını olumlu hissedilmesini sağlayacağız. STK'ların projelerini hep birlikte değerlendireceğiz. Örneğin Ermeni lobicileri çok iyi çalıştığı için her sene ABD'de Ermeni tasarısıyla ilgili her sene sıkıntı yaşanır. Bizim de yurtdışında Türklerin gücünü kullanıp karar mekanizkmalarını etkilememiz gerekiyor.
Türkiye şimdi yurtdışındaki Türklerin yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmasını istiyor. Madem demokrasinin harcı oy vermek ve seçimler, bizim de toplu menfaatlerimiz varsa, bunun için toplu hareket edilebilir.
Akraba topluluklar kısmını ekleme ihtiyacı nasıl ortaya çıktı?
Bakın ABD'de son 50 yılda 48 tane liderlik kursu olmuş. O liderlik kursundan 40'a yakın ülke yöneticisi çıkmış. Bir ülkede yetiştiniz, eğitiminizi gerçekleştirdiniz. O ülke ile ilişkilerinize sempati ile bakmaz mısınız? Biz 1992 yılından bu yana 30 bin öğrenci getirmişiz burslu olarak Türkiye'ye, bir de kendi hesaplarına gelenler var. Bunların Türkiye'den olumlu imajla ayrıldıklarını düşünün.
Bu öğrencileri senede bir gün toplamak, web ortamında görüşmek, Türkiye ile irtibatlarını daha organize hale getirmek. Bu konular ihracatımıza, her türlü ekonomik ilişkilerimize yansır. Bizim birimin yapacağı çalışmalar buradaki ilişkilere yardımcı olacak diye düşünüyorum.
Ne zaman gerçekleşecek bunlar?
Orta vadede olacak bir şeydir. Bizim daha kurulma yılımız, halen kuruluş bütçesi kullanıyoruz. Bir hedefimiz de Avrupa'daki Türk algısını olumlu yönde değiştirmek. Türkiye dediğiniz zaman aklınıza ne geliyor, başka milletlerin olumsuz yargıları, veya ilk kuşakla ilgili yargı olabilir.
Örneğin bir kardeş aile projesi başlatacağız. Kardeş aile projesi olacak. Belli miktar ailenin her sene gelip 1 hafta kalması, toplumların birbirini daha pozitif algılamaları sağlanacak. Yurtdışında Türkçe'nin anadil dersi olarak öğretilmesi, ana sınıflarında öğretilmesi de önemli.
Buradaki idari yapılanmanız nasıl olacak?
Yurtdışında yaşayan vatandaşlardan yola çıktık ve sadece kamu görevlisi bazıl politika belirelemeyeceğimizi söyledik. Yurtdışındaki vatandaşlarımızdan 55 kişilik bir danışma kurulu gibi yapı oluşturacağız. TİKA ile görevlerimiz çatışmayacak. Biz TİKA gibi icraat yapan bir kurum değiliz. Ancak TİKA Başkanı da zaten bizim üyemiz, kararları birlikte belirleyeceğiz, kendisiyle ilgili olanları TİKA uygulayacak.
İşverenlerimiz için fırsatları belirleyeceğiz
İş dünyasıyla ilgili de çalışmalarımız olacak. İşverenlerimiz için, nelerin fırsat olacağını önlerine koyacağız. Örneğin Balkanlarda hangi alanlar rantabl ise insanlar oraya yönlendirilecek. Bizim işi yapmak değil, planlamak, yol haritasını tespit etkmek görevlerimiz var. DTM'nin görev alanına karışmayacağız ama TOBB ile yurtdışında birlikte çalışacağız.
Yurtdışında ofis açmayacağız. İşveren kuruluşlarının temsilcileri var, STK temsilcileri var. Biz devletin görevlisiyiz ama idareye bakışımız devlet gözüyle olmayacak. Sivil oluşumlarla beraber çalışacağız. Birim istersek de zaten Dışişleri Bakanlığının temsilcilikleri var.
Recep Yazıcıoğlu birlikte çalıştık
Siz meslek hayatınızın önemli döneminde Türkiye'nin en renkli yöneticilerinden merhum Recep Yazıcıoğlu ile çalıştığınızı biliyoruz....
Rahmetli Recep Yazıcıoğlu ile Tokat'ta, Erzincan'da ve Denizli'de bilikte çalıştık. Çok değişik bir yönetim tarzı vardı, bakanlar kente geldiğinde onlarla parti gezilerine katılmaz, çevreyi dolaşıp esnaf ve vatandaşlarla sohbet ederdi. Ben meslek hayatımda kamu yönetimiyle ilgili özel çalışmalar da yaptım. DÜNYA gazetesi konuk yazar bölümünde 10 civarında makalem yayımlandı. Hatta bu yazılarımdan birisinde "Kamu ihale kurumu ne iş yapar" konusunu işlemiştim. Gazeticilerden birisi yazıyı internetten bulmuş, "Recep Yazıcıoğlu'nun yanında yetişen Denizli Vali Yardımcısı KİK'i eleştirdi" diye haber yapmıştı.
Ayrıntılardaki Kemal Yurtnaç
Ferit B.Parlak
Yurtiçinde de, yurtdışında da birlik olamamak…
Milyonlarca gücü bir araya getirip, tek ses, tek yürek yapamamak…
Birlikteliği simgeleyen 'imece', 'ahilik' gibi bizden çıkan ve bizim olan kültürlere sahip çıkamamak…
Yurtdışında dahi "Oflular Derneği", "Rizeliler Derneği" gibi onlarca derneğin, ayrı çatılarda kurulduğunu görmek…
Dünyanın öbür ucunda dahi tek bilek/tek yürek olamayışımıza, ayrışmamıza şahitlik etmek…
Birbirimizi öteki olarak görmek…
Öyle gördükçe birbirimizden uzaklaşmak…
Uzaklaştıkça, hep beraber kaybetmek…
Bereketin, canlılığın ancak bir araya gelmeyle bulunabileceğini unutmak…
Herkesin birbirine çok yakın olması tabi ki mümkün değil. Birbirinden uzaklaşması da kolay olmamalı. İşbirlikleri/gönül birlikleri/fikir birlikleri sayesinde birbirimize aşık olamasak da, aradaki mesafeyi kısaltabilmenin hayali kurulabilmeli.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın kurulması ve başkentin işlek caddelerinden birinde bulunan şık bir binada hizmet vermeye başlaması Ankara'da herkes tarafından çok konuşuldu. Neden kurulduğu merak konusu oldu. Birlikteliğe 'kıvılcım' olacaksa çok daha fazla konuşulmalı.